0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
240
Okunma

İçimdeki Güneş
Güneşi anlatmak, yazmak birkaç kelimeye ve cümleye sığmaz tabii. Güneş deyince sıcaklık, ışık, hayat, enerji gelir ilk insanın aklına. Dünyadaki ekolojik dengede önemli bir yeri vardır. En büyük yıldızdır. Büyük ışık kütlesidir. Tüm canlı ve cansız varlıkların var olma amacıdır.
Babaannemin dediği gibi güneş benim yaşam kaynağım olmuş. Çok küçük doğduğumdan vücuduma zeytin yağını sürüp, güneşin önüne koyduğunu defalarca çocukken anlatıp dururdu. Kırk günlükken babamın askere gitmesi ve beni unutması anlatılır değildi. Öldüğümü zannedip mektupta beni de hiç sormamış. Her şeye inat güneş ışınlarıyla gelişip canlanmışım. Benim güneşe karşı sevdam o zamanlar başlamıştı.
Şu gurbet ele geleli yarım asır oldu. Hayatın çıkışları kadar inişleri de vardı. Bunaldığım zaman dışarı çıkar güneşli havanın tadını çıkarır eve dönerdim. İlk zamanlar güneşten bu kadar enerji aldığımı ve faydasını bilip farkına varmadım.
Yaş elliden sonra içimde hiç ölmeyen bir güneş olduğunu fark ettim. Yaşamımın zor günlerinde güneşle yaptığım motivasyonun beni etkilediğini, rahatlattığını gördüm. Hava güneşliyse başımı gökyüzüne kaldırır, güneşe dikkatli odaklanırdım. Koca sarı bir dairenin etrafında eflatun renkler yayılmış “Seni seviyorum” diye en az üç defa söylerdim. Sanki beni anlayan, olduğum gibi kabul eden bir güçle, dostla konuşur gibiyim.
Güneş d vitamin kaynağı ışınlarını yeryüzüne nezaketle, her doğuşunda vefa ile gönderir. Huzur, ferahlığı yayarak katkı sağlar. İnsanı sakinleştiren güneş hayattı. Onsuz bir hayat düşünülür mü? Sağlığımıza, evrendeki ağaçlara, bitkilere ve bütün varlıkların onunla canlanıp yaşadığına şahit olduk.
Benim içime yaptığım bir yolculukta yol arkadaşımdır. Hasret kaldığım anne sevgisi gibi sarıp sarmalar. Yalnız olmadığımı anlarım. İç sesimi dinlerim. Modumu yükseltir ve aldığım nefesim diyebilirim.
Feride