İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
kazım demir
kazım demir

Röportaj

Yorum

Röportaj

( 1 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

204

Okunma

Röportaj

Kazım Demir ile Röportaj


Soru:
Kazım Bey, eserlerinizde yoğun bir melankoli ve suskunluk var. Bu sessizliği özellikle mi tercih ediyorsunuz?

Kazım Demir:
Benim için sessizlik, en derin çığlık biçimidir. Çünkü bazı acılar konuşulmaz; sadece taşınır. Özellikle bizim coğrafyada insanlar çok şey yaşadı ama az şey söyledi. Ben, o söylenememişlerin sesiyim belki de. Yazmak, bir tür ağıt yakmaktır bazen.


Soru:
Eserlerinizde sıkça Kürt kimliğine ve kayıp hafızalara değiniyorsunuz. Bu sizin politik bir yazar olduğunuzu mu gösterir?

Kazım Demir:
Edebiyatın politikten uzak kalması zaten mümkün değil. Ama ben politikayı ideolojik sloganlarla değil, insan hikâyeleriyle anlatmak isterim. Benim için bir annenin oğluna kavuşamaması da politik bir meseledir. Kürt olmak, benim için sadece etnik bir kimlik değil; aynı zamanda bir hafıza biçimidir. Susturulmuş diller, boşaltılmış köyler, kimliksiz bırakılmış insanlar… Bunlar şiirime ve hikâyeme sinmiş gerçeklerdir.



Soru:
Devlet ve birey arasındaki ilişki sizin yazdıklarınızda genellikle çatışmalı. Bu bilinçli bir tercih mi?

Kazım Demir:
Evet. Çünkü biz devletle hiç eşit konuşamadık. Devlet çoğu zaman ya tepeden baktı ya da yok saydı. Oysa ben, edebiyat aracılığıyla göz hizasında konuşmak istiyorum. Devletin karşısında eğilmiş değil, karşısında dimdik duran insanların hikâyelerini yazıyorum.



Soru:
Şiirlerinizde ve romanlarınızda sürekli bir “gece”, bir “kuyu”, bir “ayna” var. Bu imgeler neyi temsil ediyor?

Kazım Demir:
Gece, hatırlamak için en uygun zamandır. Kuyu, insanın içine düştüğü bellek. Ayna ise yüzleşmenin simgesi. Ben bu üç simgeyle geçmişin yükünü, kimliğin parçalanmışlığını ve hatırlamanın acısını anlatmaya çalışıyorum. Bunlar hem edebi hem politik metaforlar.



Soru:
Sizce bir yazar, halkı için ne yapabilir?

Kazım Demir:
Unutulmaması gerekeni yazar. Sesini kaybetmişlere yeni bir ses olur. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Bazen bir şiir, bir dilekçeden daha çok şey anlatır. Bazen bir roman, mahkeme tutanaklarından daha fazla hakikati taşır. Edebiyat, halkının belleğini taşıyan bir nehir olmalı.



Soru:
Son olarak, bugünün genç yazarlarına ve Kürt gençlerine ne söylemek istersiniz?

Kazım Demir:
Korkmayın. Kendi hikâyenizi anlatın. Dilinizi koruyun, geçmişinizi sahiplenin ama öfkenizi edebiyatın zarafetinde büyütün. Çünkü en büyük direniş, unutmamaktır. Ve en kalıcı mücadele, iyi bir sözcükle başlar.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Röportaj Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Röportaj yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Röportaj yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL