0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
181
Okunma
VİYANA VALSİ
Evrilen yolların virajında Viyana vals dinletisi çalıyordu. Puslu kör karanlığın soğuk sabahında insan silületinin fragmanından yansıyan o bakışlar zihnine kazınmıştı. Angele’yı izleyenler geldiği son durakta neler yaşadığını bilmeselerde endişeli halinden tahmin yürütebiliyorlardı. Daha 19 yaşında idi. Haftalar önce kayıp ilanında siyah beyaz resimleri yayınlanmıştı. Maalesef dün akşam haberlerinde yine o güzel kızın başka resmi ile insanlar ölü bulunduğunu öğrenmişlerdi.
Bu fotoğrafta güzel kızın neler yaşadığı o kadar net anlatılmıştı ki bir Alan Adams fotorafı gibi grinin on tonunu kullanarak cinayet sahnesi gözbebeklerinden anlaşılmaktaydı. Katil ilk başta maktulü boğmaya çalışmış başarısız olunca başına yerde eline gelen ağaçtan düşen dal parçasıyla defalarca vurmuş amacına ulaşamayınca kan kokusuna dayanamayıp karanlıkta eline gelen sivri köşeli taşla tek seferde son vuruşla gözlerinde ışığın sönüşünü izlemiş ve orada katil kızın üzerine kusmuş. İlk önce planı farklıymış belli tecavüz edip ormanın derinliklerinde öylece bırakmayı düşünmüş ama panikle niyetini aşmış hunharca öldürmeye teşebbüs etmiş. Baykuşlar tünemişti baş ucundaki ağacın kuru dalına. Acı bir yakarışın tesirinde kalmıştı sivri köşeli heybetli dağlar.
Herkesin bir sınavı var bu hayatta, Angele yolun başında haketmediklerini yaşadı. O gün en mutlu günüydü oysaki. İlk uzun seyahati idi dönüşü olmayan yerlerin derinliklerinde dolaşıyordu. Çünkü o vedalaşmadan gitmişti ardından Viyana Valsi çalıyordu.