0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
160
Okunma
Bazen bir insan öyle sessizce gelir ki hayatına, ne gelişini anlarsın ne de gidişini. Gülüşünde huzur sanırsın, oysa cehennemin ön kapısıdır. Sen öyle geldin. Fırtınasız, gürültüsüz. Bir bakış attın, içimde yıllardır kapalı duran kapılar ardına kadar açıldı. Ama sen o kapılardan içeri sevgiyle değil, kılıçla girdin. Ve ben ne olduğunu bile anlayamadan yaralandım.
Seninle yaşamak, her nefeste biraz daha boğulmak gibiydi. Rüzgar gibi serinletmedin, deniz gibi ferahlatmadın. Tersine, estiğin yerde enkaz bıraktın. Her sözün zehirdi. Ama o zehri gönül rızamla içtim. Çünkü sana inandım. İnsan sevdiğine inanmaktan başka ne yapabilir ki? Ama sen, sevilmeyi hak etmenin ne demek olduğunu bile unutturacak kadar sahiciydin yalanlarında.
Seninle yanmayı bile göze aldım. Ama sen, beni yakmayı görev bildin. Bir sigara gibiydin evet, içimi ısıtır gibi yapan ama içten içe tüketen. Vazgeçemediğim alışkanlığım oldun. Sana bakarken bir daha sevmem sanmıştım kimseyi. Ama şimdi anlıyorum; senin gibisini bir daha sevmemek, hayatta verdiğim en sağlam karar olacak.
Sessizliğin en keskin silahtı. Sustum, bekledim. Belki dönersin diye değil, belki bir gün anlarsın diye. Ama sen anlamayı seçmedin. Çünkü senin için anlamak değil, tüketmek önemliydi. Seni sevmek, kendi kalbime ihanet etmekmiş. Bunu geç de olsa öğrendim.
Artık kimseye "gözlerin gece gibi" demem. Gece karanlıktır ama huzur verir. Senin bakışlarınsa boşluk gibi: içine çekip yutan, geri vermeyen. Senin gülüşünle kül oldum, ama şimdi suskunluğuna karşı dimdik duruyorum. Yıkıldım, evet. Ama enkazımdan yeni bir ben doğurdum. İçimdeki seni gömdüm oraya. Sessizce ama kalıcı bir mezar kazdım sana.
Bir daha sevilmek değil, bir daha sen gibi sevmemek tek dileğim. Çünkü sen, sevginin yüzüne kara çalan bir gölgeydin. Ve ben o gölgeden çıkmayı başardım.