Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir ortamda hiç kimse hiçbir şey düşünmüyor demektir. walter lipmann
Oğuzhan KÜLTE
Oğuzhan KÜLTE

MADEMKİ

Yorum

MADEMKİ

( 1 kişi )

1

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

137

Okunma

MADEMKİ

MADEMKİ

"Karın yağışını pencereden izlemek de vardı
Nasıl anlayabilirdim ki sadece bakarak
Ondan kartopu yapılabileceğini.

Ve bir şahsiyet bile kazandırabilirdim
Kurmaca da olsa bir kardanadamda
Beni hayatla bütünleştirdi bu tercihim”
O. KÜLTE


Gerek bizim gerekse de diğerlerinin yaşamlarından çoğu örnek bir sonuca, çıkarıma doğru iter bizi. Bunu ya biz yapar ve alternatif bakışlarla referans oluruz, ya da başkalarından edinilen yorumlar ışığında meselelere dair daha kapsamlı bir bakışla tercihlerde bulunuruz. Sıradan gibi görülen bu durumlar ne kadar farklı hayatların kapılarının anahtarını verir veya bu kapıların bir daha açılmaması gibi bir sonucu ortaya koyarlar kim bilebilir.

Öyleyse, bu durumda , o halde gibi ardında çokça şeyi bulundururken bir sonuç, çıkarım ifadesi olan bu kullanımlar, hayata dair tercihlerimizin önemini de ortaya koymaktadırlar aslında. Günlük görüşme özetlerinden bir alıntı yaparak anlatırsak bu konuyu, kendisine haksızlık yapıldığını, önyargılarla yaklaşıldığını ve ortaya koyduğu ve veya koymaya çalıştığı çabaların boşa çıktığını düşünen, ,iddia eden öğrenci gerçekte olanları mı olmasını arzu ettiklerini mi dillendirmektedir. Yine bir komşu sohbetinde ortaya konulan ve kendilerine dair değil de başkalarından kaynaklı sorunların faturasının çekildiğini ifade eden cümleler ne kadar da objektiftir? Her kim hangi neden veya nedenlerden ötürü yakınırsa yakınsın, nihayetinde bunları dinleyen, dinleme sabrı gösteren bizler de yukarıdaki o kalıplarla bir değerlendirmeye mecbur kalır veya bunu gerçekten de olabildiğince doğru çıkarımlar o şeklinde dillendirme gayretine düşeriz. Hoş ya, memleketimizin o denli sorunları içinde adeta yaşama tutunmaya çalışan büyük çoğunluğu da her yakınışlarında yukarıdaki kalıplarla başlayan cümlelerin meraklısı, o cümlelerin istikametinin yolcusu olmayı isterler. Bu bir anlamda acıyı, yakarışı, ağırca sorunları paylaşmanın da bir yoludur kanımca...

Bir veya birden çok sahada hedeflediğimiz ve bunun için de tasarıdan uygulamaya getirdiğimiz konularda her zaman arzu ettiğimiz başarı ya da verimliliği elde edemeyebiliriz. Zira, bütün olasılıkları hesap edebilmek, öngörebilmek ve bunların içinden de en ideal olanlarla tercihleri ortaya koymak hem zor hem de sadece bizim başedebileceğimiz şeyler değildir. Hayatın kendisi belki de binlerce olasılığı o an için ortaya koyabilecek potansiyelde iken, bizlerin yaptığı var olan veriler ışığındaki bir yol arayışıdır sadece. Daha ötesi mümkün olsaydı, hayata ne denli hayat denebilirdi ki. Kimi şeyleri bizzat yaşamamız, sınanmamız ve gerçek renklerin, esintilerin, zorlukların içinde yol alabilmemiz bizi biz yapandır belki de. Bütünüyle de gizem olmasa da her sonrası için bilinmeyenlerin de peş peşe can bulabileceği hayat denklemini kimler çözebilmiştir ya da bu uğurda ne kadar da başarılı olmuşlardır bilemeyiz. Eğer bir benze bunda muvaffak olanlar var ise, muhtemelen diğer insanların ve hatta medeniyetlerin de önünde yer tutmuş olmalılardır.

Sıradan anlamdaki “kader” anlayışını bir kenara koyarak, kader benin hayatla yüzleşebilmemden ortaya çıkan öyküdür, diyebilenlerden olmayı tercih ediyorum. Bize rağmen de bir hayat çizgisi, örüntüsü veya akışı zaten var ve nereye kadar, ne zamana değin ve nasıl evrilecek bilmemekle beraber, ona razı olarak yaşamak, teslimiyetçi bir anlayışla yemek, içmek ve nihai sonu beklemek, verilen hayatı heba etmekten başka bir şey değildir sanırım. Her birimizin yaratılışımız gereği bizle gelen kimi özellikler, bunların keşfi ve sahada gereken gücü bulması sonunda bambaşka yolların da öznesi olabilmek elde. Bu süreç çalışmayı, inanarak ve sabırla yol almayı, denemeyi, hata yapmayı ve onlardan ders çıkarmayı gerektiriyor olabilir. En mükemmel fizik formülleri dahi bir defada ortaya çıkmadıklarına göre, tüm disiplinlerin bir bileşeni olan hayatın da birkaç denemede formüle edilebilmesi ne mümkün ki. Biz, hayatın tümüyle akışını değiştiremeyiz belki ve fakat kendi çizgimizdeki yeri doğru anlar, bizdeki meziyetlerle bir araya getirerek gelecekte farklı bir çizginin finalinde olabliriz.

Arabeskin tartışmasız üstadı Orhan Gencebay, bir şarkısında “En büyük dert, dertlerin bitmesidir.” derken oldukça manidar bir hayat duruşunu, parolasını da ortaya koymaktadır. Her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir hayatta ne için araştıracak, kim veya kimler için sorunlar yumağının içine girecek, keyfiyetler varken kemiyetleri seçeceği ki? Sınava dair az miktarda veya olması gereken kadar ki kaygı ne ise, bir miktar derdin de olması bizi kamçılayan, harekete sevkeden gibidir bir bakıma. Vücudumuza hiçbir şekilde zarar verici mikroorganizma girmeseydi, bağışıklık sistemimiz bir süre atıllaşır ve ilk zararlı mikroorganizmayla karşılaştığında beyaz bayrağı çekerdi büyük olasılıkla. Bizi bir anlamda diri, canlı, geleceğe ivmeyi alabilen potansiyelin meşalesinde de hep o rahatsız edici, konfor bozucu, düşündürücü, harekete geçmeye zorlayan şeyler yok mudur? O yüzden diyoruz ki, mademki hayat denklemi bu şekilde formülize edilmiştir, o formülün sağlam bir sonuca ulaşabilmesinde de bize harekete geçmek, hedef belirlemek ve yılmaz yanımızla mücadele etmek düşmektedir.

"Amerikan Rüyası” ifadesini duymayanımız yoktur belki de. Bu rüyanın anlattığı şey de yukarıda dile getirilen gerçeklerden farklı değildir elbette. Çokça ünlünün geçmiş yaşantılarına bir göz attığımızda ortaya çıkan tablo, kaderin nasıl da evrilebildiğinden başka bir şeyi anlatmaz aslında. Hayatının uzunca bir diliminde adeta yaşam savaşı vermiş sayısız örneğin mazisindeki bu trajediler, onca zorluğa rağmen pes etmeyen, “Kader benim; iradem, gayretim, azmim ve sabrımla arzu ettiğin yere, noktaya evrilecektir sonunda.” Diyebilenlerin zaferleriyle dolu değil midir ki?

Hayallerinin peşinden koşmaya devam edenler için her doğan gün ne de kıymetli, pahasızdır da. Olduğumuz yerde; günü, haftayı, ayı, mevsimi eze eze bir yere gelebilmemiz milyonda ve belki de milyarda bir ihtimalken, inandığımız davalar için harekete geçiren bir adımımız ömre değer kıymetlere dönüşmezler mi? Elbette bu dönüşüm potansiyeli yüksektir. “Kişiye çalıştığı, gayret ettiği ölçüde takdir edilir” anlamındaki ayet meali de aynı şeyi söylemiyor mu? Mademki gayretler bu denli önemlidir, değerlidir, o halde teslimiyet niyedir? Bazı şeyleri seçerek gelmedik bu dünyaya. Hangi sosyal tabakanın, kültürün, mazinin öznesi olduğumuzu bizler belirlemedik. Her şeye rağmen en ideal sosyal tabakaların, medeniyetlerin ve çokça avantajı olan zeminlerin öznesi olarak gelmiş olsaydık, bu sorgulamaları yine de yapmamız gerekirdi. Bize sunulanları olduğu gibi alarak son nefese kadar da tüketmek üzere programlanmış canlılar da değiliz.

Günün sonunda kupayı kaldıran el olamamak da elde ve fakat o kupayı kaldıran elin geri planındaki akıl, onu sahada sapasağlam tutan ayakkabıların dizaynını yapan, üreten, pazarlayan, o sahada kendini gösterebilme fırsatını veren, o başarının kulübüne şu ya da bu şekilde katkı sağlayan olabiliriz. Her başarı veya icadın nihai alkışını duyan özne olamamak bir kayıp değildir. Bu, bizim yola çıkmamızdaki gayretlerin ne denli doğru ve anlamlı olduğunun da alkışıdır bu. Birincilik kürsüsüne tümümüz çıkamayız ve fakat bu zafere giden yolun içindeki gayretlerin, inancın, kolektif şuurun öznelerinden biri olabiliriz.

Mademki çokça şey ideal, az ideal, zor veya çok zor şekilde sunulmuştur, bunları doğru şekilde ve bir amaç doğrultusunda kullanarak bambaşka değerlerin ortaya çıkmasına vesile olan duruşu göstermektir mesele. Bu anlamda en zorlu hasımdır zaman. Bazı şeyleri erteleyerek ileriye göndermede bulunmak ne kadar akıllıcadır siz düşünün. Yarının nenler getireceğini bilemediğimiz hayatın, bugünümüzü bizden götürmeden onun içini geleceğe yönelik amaçlar için doldurma daha akıllıca değil midir? Bomboş bir defterle yıllar sonrasına bakmak yerine, türlü öykülerin öznesi olarak ne kadar zengin ve öykünülesi bir ömrün öznesi de olunabilir aslında.

Bir tekamül değil midir hayat denilen. Bize rağmen devamlılığı bir katiyet taşıyan bu sürecin içinde amacı olmaksızın nasıl tüketilir bu yol? Akıl, ruh, beden varlıklarımızla bir bütünlük halinde ben de varım oyunu ise bu, hiç olmazsa geriye dönüp baktığımızda bizden de bir şeylerin kalması; dokunuşların, vefaların, yazı, resim, mimarilerin ve her ne varsa yaşama, yaşamış olmaya anlam ve derinlik katanların bir yerinde iz bırakabilmemiz her şeye değer kanısındayım. Her şeyin eskidiği, korozyona uğradığı, deforme olduğu, yaşlandığı bu gezegende, hakikatleri göz ardı ederek değil bir günü, saati bile ıskalamak hiç akıllıca da değildir. Bir şeyler uğruna adanarak bu yolda yürümek, gereğinde düşmek ve fakat yeniden ayağa kalkabilme cesareti göstermek, her insanın yaradılışında vazgeçilmezdir aslında. Mesele o iradeyi sahaya aktarabilecek adımdadır.

Kendimize seçtiğimiz, önceliklendirdiğimiz yolların ne de çok örneği var aramak isteyene. Onlara dair derin tesir oluşturan ve çoğu da; edebiyatın, sinema ve belgesellerin, dizilerin, müzikallerin, tiyatro sahnelerinin de öznesi olan öyküler, çıkarımlarda bulunabilenlere hayal güçlerinin ötesinde motivasyonu katabilir. Öyle ki, bir başka ulusun tarihine derin izler bırakan milli kahramanlar, başka ulusların da milli mücadelelerinin vazgeçilmez öznesi olmayı da başarabilirler. Burada sözü edilen değerin ilk akla geleninin Mustafa Kemal olduğunu, ahlaki duruş ve mücadele, sorumluluk aşkı ve sabrı ile Hz. Muhammed`in dile getirildiğini, ömrünün büyük bölümünü ezilen halkının en doğal hakkını elde edebilmesinde sessiz binlerin sesi olmaya vakfeden Nelson Mandela`yı, Mahatma Gandi`yi, Che Guevera … ve dahasını listeye gönül rahatlığı ile ekleyebiliriz. Şu soru sorulabilir; Bu değerli kişilikler, yeniden dünyaya gelseler aynı şeyi yaparlar mıydı? Kanımca, daha da büyük bir gayretle yapardık, cevabını verirlerdi. Varlığımızın ve onunla gelen potansiyellerimizin başkaları için de ne büyük umutları hayata geçirdiğini daima düşünmek ve bu anlamda da elimizden geleni yapmak durumundayız. Bu seçim, yıllar sonrası pişmanlıktan kurtuluşu sağladığı gibi, yüzde de anlamlı bir tebessüm ve haklı bir gururun da temelidir kuşkusuz.

Sözün özü, gerek şimdiye ve gerekse de önümüzde yaşamaya değer süreçlerde o kadar çok şey var ki yaşanmış, yaşanacak, her birine binlerce madem ki, sorusunu sorabilirsek, öyleyse cevabı ile hayatı gerçekten olması gereken rotaya koyan yolları da buluruz. Bazen birden çok yol çıksa da önümüze, hiçbir tercihte bulunmayıp olduğumuz yerde duracağımıza, en çetrefilli yolların yolcusu olabilme cesareti bile daha anlamlı değil midir? Bize yorgunluğu, bıkkınlığı, yerinde zavallılığı, tükenmişliği de getirse, iz bırakmaksızın gitmektense, okunulası bir öykünün öznesi olayı tercih edenlere saygı ve minnet duymak gerekir. Belki de tarihi tarih yapan da “mademki” söylemini bu şekilde yorumlayanlardır. Ne dersiniz?

Oğuzhan KÜLTE

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Mademki Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mademki yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MADEMKİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
8.5.2025 23:32:10
5 puan verdi
Hayatın içindeki küçük bir kar tanesi bile, dokunduğumuzda bizi değiştirebilir. Her tercihin ardında, yüreğimizle yoğrulmuş bir kader saklı. Mademki bu dünya bir sahne, o zaman sahneye çıkan her gönül, kendi hikâyesini cesaretle oynamalı.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL