Dingil Taklak
Dingil olarak dingildek şekilde dingil dingil dingilce şeyler düşünürken bulursun kendini çoğu zaman.
Tramvayda, otobüste, kuruyemişçide, asfalt yolda tabanvay üzerinde “v” ve “s” “v” ve “s” kıçına bir de nokta ekle.
Düşünceler yuvarlandıkça beyninde, sen de döner durursun tepe taklak kendi eksenine ters vaziyette. Bir Hollywood aksiyon filmi tadından çok, Fransız, çok gerilmiş, gergin, elde Jitan bir aktörün iç dingildemesi yönünde bir tat çalınır diline, ekşimsi olan bir kokudan ilk kez haz edersin. Küçük dünyanda yeni yeni küçük dünyalar keşfedersin. Toptan salakça. Perakendeye vurunca daha andavalca fakat bir o kadar gözden ırak. Hem de ucuz.
Toptan alıp perakende satarsın. Alan da sen satan da sen. Düşünce kurunu kendin ayarlarsın. Wall Street’ini sevdiğiminin beyni. Para da bir değer ölçüsüdür. En düşük değeri ona verirsin. O ise sana inat dünyaları alır içten içe.
“Düşünmenin değeri biçilebilir miymiş hiç? Hıh! Saçma bi kerem..” söylenen kişiye sakız çiğnetir cümlelerdendir, dingilder dingil dingil. Ve yine “v” ve “s” kıçına da bir nokta ekle.
Kafiyeli dingildemeler, saçmalamalara çanak tutar bir tutam paragraf boyu. Ne yazdığından habersiz devam eder, yokuş aşağı salarsın el-beyin koordinasyonunu. Yazılsın için. Manası olsa ne yazar. Yazmam. Nasılsa dingil taklak bir hiçlik üzerine kurulmuş hayatlarımızın set barajları. Ve ne kadar az metaforsuzsak o kadar doğalız. (Bu paragraf yazıyla tamamen tezat, tükürdüğünü yalamak, bir öyle bir şöyle olmak, içini dökmek, itiraf etmek üzerine. Kısaca “Koy ver gitsin!”.)
Bir cümlenin kıçından başına karışıksa eğer kafan, içmiyorsan bile bir sigara yak yalancıktan. Kansere iyi gelir.
Kanser ki seni sarmaya görsün, ölümdür. Ölüm ise hiçlikse eğer: Yaşam dingildemekten ibaret bir dingilce döngüdür arkadaş! Yaşamla ölüm arasında dingilder dururuz.