0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
202
Okunma
Read aloud in a warm and friendly tone:
Bir zamanlar yeşildere”de
Bir zamanlar dereşıhta…
Yıllarca bir zamanlar batıda diye bizi bizden uzaklaştıran maneviyatı yok eden kültürü yok eden madiyata dayalı tüketim toplumu empoze ettiler oysaki özde serde neler vardı nice gizli hazineler vardı
bir zamanlar kim bilir ?
hani hep deriz ya eskiden diye seneyide tam olarak bilen asla olmaz söze başlamadan
birde bizim meşhur ya eskiköyümüz ya dereşıhtayken diye başlar ya
büyükler vede kişileri hep lakaplarıyla söylerlerde biz pek anlamazdık içimizden mırıldanır neden soyadlarıyla anlatmazlarki kimden bahsedildiğini sanki şehir efsanesi dinler gibi dinlerdik ya ha işte öyle bir an takvimler sene bilmem çift sıfırda aylardan temmuz değil daha bahar gelirken köyümün dağlarına
çiçekler en güzelinden rengarenk açarken kuşlar dile gelmiş konser verir ve rüzgar ise hep dostane esermiş
yazında harmandaki çiftçiyi
sapı samanı ekini deneyi hiç üzmez ılık ılık kara gözlünün emekçinin kulaklarına eski şarkılar fısıldanırmış kasideler söylermiş
gökyüzü idiris dağında mavi
yazının yüzünde altın sarısı
özün bağlarında
toprağa her el her dokunuş seyit cemalide bereket getirirmiş
Küçük çocuklar büyük ak sakallıların etrafını sarar pür dikkat kulak kabartır her bir sözü bir hazine değerinde dinler
büyüklere ululara saygı küçüklere sevgi
en büyük şiaarmış ve her sabah kuşluk vakti harabda dağcıoglanın evin oyandan evlerin kapısı öyle bir açılır o güzel yüzlü köylülere güneş bile selam dururmuş
Börtü böcek tabiat bu çalışkan insanlara saygı duyar
İdiris dağından topuza aşağı bereket yüklü bulutlar yağmur olup toprağa düşerken
dereler çağlar insanlar birbirlerine güvenle inanarak sığınır kurdu canavarı bile bu gariban temiz insanların malına göz dikmez çok darda kalırsa doyacağı kadarını alır aç gözlülük etmez gönlü temiz olanların yanında barış içinde yaşarmış
ahlat dağında
bir ahlat çiçeğiyle bir bal arısı kurt kuzu oğlak evin tekir kedisi aynı baharda büyür beş pınarda kekliler suya iner ve birbirlerinin değerini bilen canlılarmış ve bir gün nerede o eski insanlar dediğimiz bütün bu eski insanlar geri gelse keşke geri gelseler çok özledik onları!!!
gelseler hacı hocalar neneler dedeler amcalar dayılar halalar gençler küllükte oynayan çocuklar istisnasız hepsi gökyüzü yeniden en yalın rengine bürünür mas mavi olurdu ufukta güneş altın sarısına bürünürdü
Evler, samanlıklar, ahırlar köy genç odaları elmadağı şehir Ülke yeniden eski haline kavuşur
ama bu sefer daha parlak, daha güzel,
daha büyülü bir şekilde geri dönerdi yaşama
Eskiden Her Şey ikilemlerimiz çok düşündürüyor bir kere o zamanda bu modern yaşam nimetleri olsaydı acaba nasıl olurdu ?
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan tertemiz hikayelerimiz olurmuydu?
Eskiden her şey az ama bir o kadar da çokmuş paylaşma ruhu olduğundan çokmuş duman tüten bacada kapkara isli bir tencere bulgur pilavı gevretilmiş bazlama ve üzerine eklenen bir kaşık tereyağı bir bardak ayran kuru soğan ve dedelere bir tas toprakla mayalanmış pekmez
ve doygun bir düzüne gönül neşeli kalp tebessüm dolu yüzler…
Komşular birer kardeşmiş ezelden galû beladan büyüğün sözleri sukût birer altın
küçüğün gülüşü en değerli hazine mücevhermiş firavun bile bu insanları kıskanırmış
Kimse kimsenin tavuğuna “kışt” demez malına mülküne ilişmez teraziyi düzgün tutarmış komşunun kızına kısrağına yan gözle bakmaz bakanında gözüne kurt düşer düşmesede lafınan sözünen dedikoduynan kör ederlermiş rivayetlere göre bir gecede mum gibi eritirler diyenlerde var hani ,askerdekilerin nişanlısı bütün mahalleye emanetmiş verilmiş sözler bir kere geri alınmaz ağızdan çıkan senet bacası tütmeyenin bacası aşı kaynamayanın aşını tedarik ederlermiş imece usulü gönülden bölüşürmüş neyi varsa hasta olana melhemmiş herkesler
ekmek evinin kilidi olmaz tekneye ekmek konduğu andan itibaren bir lokma bile paylaşılmadan boğazlardan geçmez hayvanlara zulüm etmez doğaya saygı duyar çevresine duyarlı
İnsanlar birbirine insanca bakar hep birlikte yaşarlarmış elleri öpülesi büyüklerin sözü bir öğüt
küçüklerin sevindirilmesi bir dua bir ibadet gibi sayılır su küçüğünmüş
yokluk elem eza hüzün varmış ama
Gam yok Allah var akıbet hay-r der
hep şükür edermiş o güzel canlar o gül yürekli insanlar hoş seda bırakırlarmış gönüllerde arkalarından ve senelerce anlatılırmış onların günleri.
erozyona uğramış benligimize misafir olsalar
Ve bir gün…bozan kayasından aşağı
eğer o eski insanlar geri gelse
evler şenlenir mahalleler canlanır
köyler neşeyle dolar elmadağdan serin yaz rüzgarı eser refaha çıkar
Şehirler ve ülkem insanımız
Her şey yeniden hayata döner iklimini kimliğini özünü kültürünü örfünü adetini bulur ve dünya eski zamanların büyüsüne kapılırmış.