0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
312
Okunma

Travmanın Bilgeliği: Öldürmeyen Acı Güçlendirir mi?
“Öldürmeyen acı güçlendirir.” Nietzsche’nin bu sözü, hayatın kaçınılmaz yaralarını bir tür içsel büyüme fırsatı olarak gören düşünsel bir miras bırakmıştır. Ancak bu önermeyi mutlak bir doğru olarak kabul etmek, hem insan psikolojisini hem de travma süreçlerini fazlasıyla indirgemek anlamına gelir. Gabor Mate’ in The Wisdom of Trauma (Travmanın Bilgeliği) belgeseli, bu önermeye karşı derin bir sorgulama sunar: Acaba her acı bizi gerçekten daha güçlü mü kılar, yoksa bazı acılar bizi içimizden sessizce koparır mı?
Gabor Mate, travmayı yalnızca “başımıza gelen kötü şeyler” olarak değil, bu olaylar karşısında iç dünyamızda oluşan yarılma ve kopukluk hali olarak tanımlar. Travma; bastırılmış bir korku, bastırılmış bir ihtiyaç, bastırılmış bir benliktir. Dolayısıyla kişi yaşadığı olayı unutsa da beden unutmamaktadır. Kronik hastalıklar, bağımlılıklar, ilişki problemleri, kontrolsüz öfke ya da derin bir iç boşluk... Tüm bunlar, çoğu zaman çözülmemiş travmaların farklı yüzleridir.
Belgeselde Mate’in vurguladığı temel nokta şudur: Travma, bireyin kendi hakikatinden, duygularından ve bedeniyle kurduğu ilişkiden kopmasıdır. Bu nedenle her travma “güçlendirmez”; aksine, bireyin kendisiyle olan bağını zayıflatır. Bazen hayatta kalmak için geliştirilen baş etme mekanizmaları (örneğin duyguları bastırma, herkesi memnun etme, aşırı kontrolcü olma) bir savunma zırhı örerken, bireyin içsel özgürlüğünü ve sahiciliğini sınırlandırabilir.
Bu noktada, travmanın bilgeliği “acı çekmek”ten ziyade, o acıya dönüp bakabilme cesaretinde saklıdır. İyileşme, travmanın üstünü örtmekle değil, onunla yüzleşip içinden anlam devşirmekle mümkündür. Mate, bu süreci “kendi öz benliğimizi yeniden bulmak” olarak tanımlar. Dolayısıyla travmanın bilgeliği, acının kendisinden değil, acıdan sonra kurulan yeni anlam ve bağlantı biçimlerinden doğar.
Nietzsche’nin sözü, belki de eksik bir koşul içerir: Öldürmeyen acı, ancak üzerinde düşünülürse, hissedilirse ve dönüştürülürse güçlendirebilir. Aksi halde bu tür acılar, yaşamın içinde sessizce çürüyen ama bireyin iç dünyasını etkileyen kök travmalara dönüşebilir.
Sonuç olarak, Gabor Mate’in yaklaşımı bize şunu hatırlatır: İnsan, ancak kendi yaralarıyla yüzleştiğinde tam anlamıyla insanlaşır. Travma, bir son değil, bir başlangıç olabilir, yeter ki o acının bilgeliğini taşımaya hazır olalım.