1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
184
Okunma
"Dağlara buğday serpin, Müslüman bir ülkede kuşlar aç kaldı demesinler."
Bu sözü söyleyen bir halife idi. Sırtında un çuvalı, elinde kandil, geceleri tek tek gezen bir adamdı. O, insanların açlığını kendi sorumluluğu sayan bir önderdi: Hz. Ömer.
Ve şimdi, yirmi birinci yüzyıldayız. Gözlerimizin önünde, ekranlara sığmayan acılarla Gazze yanıyor. Gözyaşıyla yoğrulan topraklarda, çocuklar aç… Babalar çaresiz… Anneler yıkık, sessizlik ise en gür haykırış. Her kurşun bir duaya saplanıyor, her bomba bir çocuğun hayalini paramparça ediyor. Ve bizler, dünya denen bu gaflet sarayının balkonlarında sadece seyrediyoruz.
Peki kimiz biz?
Dillerinden dua düşmeyen, ama duaları kendi nefsini dahi arındıramayan koca bir kalabalık mıyız? Ayetleri okurken gözyaşı döken ama onların hakkını yaşamayan, "ümmet" kavramını sadece bir kelimeye indirgeyen bir topluluk muyuz?
Eğer biz buysak, bu ümmet değil, bu bir gaflet yığınıdır.
Gazze’de bir çocuk ağladığında, Mekke sessiz kalmamalıydı. Medine titremeliydi. İstanbul sabah ezanında haykırmalı, Kahire, Şam, Bağdat, Tahran, Rabat… Tüm İslam beldeleri ayaklanmalıydı. Ama olmadı. Birleşmiş Milletler sustu, İslam İşbirliği Teşkilatı dağıldı, liderler konfor koltuklarında uyudu. Gazze’nin üzerine yağan bombaların gürültüsünü bastıran tek şey, ümmetin korkak sessizliğiydi.
Oysa ümmet, susmamalıydı.
Ne zaman bir mazlumun kanı akıyorsa, bir Müslüman’ın yüreği delik deşik olmalıydı. Çünkü Peygamber (s.a.v) ne diyordu?
"Müslümanlar bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri ağrırsa, diğer uzuvlar da bundan etkilenir."
Ama şimdi Müslümanlar ne yapıyor?
Bazısı kahve köşelerinde siyasi tahliller yapıyor. Bazısı sosyal medya story’sinde ’Gazze’ yazıp geçiyor. Bazısı da yalnızca dua ediyor. Dualar elbette ki kıymetlidir. Lakin, eğer dua sizi harekete geçirmiyorsa, o dua yetersizdir. Eğer bir dua sizin gözyaşınızı Gazze’nin gözyaşıyla birleştirmiyor, sizi yerinizden kaldırmıyor, sizi yardıma koşturmuyorsa, o dua sadece kendinizi avutmak içindir.
Ey ümmet!
Duygularını sahte dizilerde tüketmiş, gözyaşını popüler kültüre akıtmış, ekranlara değil kalbine bakan vicdanlı bir toplum olmak zorundasın! Gazze, seni vicdanının aynasında seyrediyor. Onların açlığı senin tokluğuna, onların ölümü senin lüks hayatına, onların sessizliği senin korkak suskunluğuna feryat ediyor.
Sen hâlâ dünyanın sana verdiği yalancı nimetlerin peşinde, konfor alanlarında ömrünü tüketirken;
bir baba, çocuğuna su bulamıyor
bir anne, evladının cesedini elleriyle kazdığı toprağa gömüyor
bir kardeş, başka bir kardeşi enkaz altında bırakmamak için yüreğini parçalıyor
ve sen sadece seyrediyorsun!
Unutma!
Seyreden zalimdir! Sessiz kalan ortaktır! Dua edip harekete geçmeyen, sadece kendi vicdanını uyutan bir hayaldir!
Artık konuşma vakti geçti. Eylem zamanı geldi.
Bu, bir bağırış değildir. Bu, Allah’ın kullarına fısıltısıdır belki.
“Ey kullarım! Yeryüzünde zulme uğrayanların hakkını size emanet ettim. Onlar için susarsanız, onların hesabını sizden sorarım.”
Zulme rıza, zulümdür.
Zulme sessizlik, zillettir.
Zulme alışmak, ruhun ölümüdür.
Eğer Gazze’de çocuklar açken hâlâ şatafatlı sofralar kuruyorsan, bu dünyada değil, ahirette onlarla yüzleşeceksin.
Eğer Gazze’deki babalar çaresizken sen hâlâ rahat koltuğunda uyuyorsan, ilahi adalet seni de uyandıracak, ama uykun bir kâbusa dönüşecek.
Çünkü Allah günleri insanlar arasında döndürür. Bugün mazlumun olan yarın zalimin olabilir. Bugün seyredenin, yarın seyredileni olabilir.
Ve unutma:
Cehennem, sadece zulmedenler için değil, zulme susanlar içindir!
Ey yeryüzünde İslam’ı sadece dilde taşıyan, ama onun adaletini yüreğinde yaşatmayan kalabalıklar!
Ey duaları kendisine fayda etmeyen, vicdanı kapanmış kalabalıklar!
Ey ekranlarda Gazze için gözyaşı döküp hayatında en küçük fedakârlığı bile yapmaktan aciz olan topluluklar!
Uyanın artık!
Mazlumlar kıyam ettiğinde, gök kapıları açılır.
Mazlumlar dua ettiğinde, Arş titrer.
Mazlumlar "Yeter!" dediğinde, zalimlerin saltanatı çöker.
Siz de çökeceksiniz!
Siz de o saltanatlar gibi yıkılacaksınız!
Çünkü bir çocuğun ahı, bin yıllık saltanatı yıkar.
Çünkü bir yetimin duası, orduları perişan eder.
Son Sözüm şudur size,
Ey kardeşim!
Eğer bu fermanı yüreğinde bir çığlık gibi hissediyorsan, artık susma.
Bir çocuk için, bir anne için, bir baba için, bir ümmet için ayağa kalk!
Elinden ne geliyorsa yap. Yardım et, paylaş, yaz, anlat, dua et ve harekete geç!
Unutma, bir gün Gazze kurtulacak.
Ama Allah, Gazze’nin değil, seni sorguya çekecek:
“Gazze için ne yaptın?”
Ve işte o gün, sadece söz söyleyenler değil, sözünü eyleme dökenler kurtulacak.
Erol Kekeç/11.04.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (1)