Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
gurelsurucu
gurelsurucu

ZELİHA

Yorum

ZELİHA

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

395

Okunma

ZELİHA

Karşımdaki sandalyeye hızlıca oturdu. Gözlerinde öfke vardı; ne bir selam verdi ne de "Merhaba" dedi. Hemen cep telefonunu eline aldı ve bir süre ona baktı. Sonra çantasına daldı, bir kulaklık çıkardı ve hızlıca kulağına taktı. Eşelemeye devam ederken çantasını bir paket sigara çıkardığını fark ettim. O esnada göz göze geldik. Küçük bir tebessümle karşılık verdim ama o etrafına bakınıyordu; sanki gülümsememi bir başkasına vermişim gibi.
Tekrar bana döndüğünde, bu kez daha büyük bir gülümsemeyle karşılık verdim. “Kusura bakma,” dedi. “Öfkeliyim. Artık dayanamıyorum. Bu deli saçması hayat beni çok yoruyor.” Sesinde çaresizlik ve bir yorgunluk vardı. Söylediklerini derinlemesine anlatmaya hazır gibiydi.
Onu durdurmadan "Bir kahve iyi gelir, ne dersiniz? " dedim.
“Adım Ezel,”
“Ben de Zeliha,” diye cevapladı. Sessizlik bir anlığına hüküm sürdü. İkimizin arasında görünmeyen bir bağ oluşmuş gibiydi.
“Müsaadenizle bir kahve alayım” ve kalkıp iki kahveyle geri döndüm. Birini Zeliha’nın önüne bıraktım. Şaşkınlıkla baktı.
“Biraz olsun öfkenizi yatıştırır,” “Kahvedeki karışımlar bu işe yarar, yoksa ne anlamı var ki?”
Zeliha bir yudum aldı ve başını salladı. “Evet, her şeyin bir anlamı olmalı,” dedi düşünceli bir şekilde. “Yoksa bu anlamsız hayat nasıl çekilir?” Sesindeki acı, kelimelerine yansıyordu.
Öfkesini merak ettim. “Neden bu kadar öfkelisiniz? Bazen insan böyle durumlarda etrafındaki güzellikleri fark edemiyor. Öfke kötü bir şeydir, ama bazen de kaçınılmaz.”
Zeliha iç çekerek devam etti. “Biraz önce burada, tam senin oturduğun sandalyede bir adam oturuyordu. Elinde tespihi, başında takkesiyle. Oturabilir miyim diye sordu, ben de ‘buyurun’ dedim. Ama sonra başladı bana ‘bacım’ demeye. Sıkıştım, koltuk daraldı. Ruhum daraldı Ezan okunmaya başladı, toparlandı ama nafile, adam yine sıkıştırmaya devam ediyor; hava soğuk ama ben camı açtım. Nefes alamadım. Adam da, ‘bu havada pencere açılır mı bacım.” dedi.
Zeliha’nın gözlerinde biriken öfke, toplumsal baskıların dışavurumuydu. Kadınların toplumda maruz kaldığı şiddet ve ayrımcılığın bir yansımasıydı bu.
“Evet, sadece buraya kadar zor atabildim kendimi,” diye devam etti. “Oysa senin bakışlarında bir baskı hissetmedim. Acaba isminin Ezel olmasının bir etkisi var mı diye kendime soruyorum. Tabii ki Ezel ismi, bana hep ezelden gelen bir şeyleri hatırlatıyor.”
Hafif bir tebessümle, “İlginç,” dedim.
Zeliha derin bir nefes aldı ve anlatmaya devam etti. “Biliyor musun, başımı örtmeye karar verdiğimde bunun dinle ya da inançla alakası yoktu. Büyük şehirde yaşarken otobüslerde, minibüslerde sürekli taciz ediliyordum. O zamanlar saçlarım uzundu, başörtüsüzdüm. Ama gözlemledim ki, başörtülü kadınlar bu sapkın bakışlardan daha az etkileniyor. Bir gün çantama bir eşarp attım. Sokağa çıkarken onu kafama örttüm. Birden bire otobüslerde bir hürmet, bir saygı... Ayaktaysam hemen yer veriliyordu, erkekler oturduklarında daha derli toplu duruyordu. Bu durum hoşuma gitti.”
Başını eğerek gülümsedi ve devam etti. “Bu bir tür zırh gibiydi, dışarıdaki erkeklerin tacizlerinden korunmanın bir yolu. Ama işin ilginci, bu örtü benim kimliğim haline dönüştü. Her sabah minibüste, otobüste bir tür sosyal deney yapıyor gibiydim. Etrafımdaki erkekler beni fark etmiyordu artık, oysa örtüsüzken sürekli gözleri üzerimdeydi.”
Zeliha kahvesinden birkaç yudum daha içtikten sonra devam etti. “Bir gün iş yerine başörtülü girdim, soğuktu o sabah. Masama oturduğumda Zeynel, çayımı getirdi. Ama fark ettiğim şey, örtü benim kimliğime sızmıştı. Zeynel artık bana ‘abla’ diye hitap ediyordu, oysa daha önce böyle değildi. Başörtüsü, beni bir kadın olarak değil, bir nesne olarak konumlandırmıştı. Artık tacizden korunuyordum ama bu kez başka bir hapishaneye girmiştim. Kadınlığımın ve özgürlüğümün üzerine bir örtü çekmiştim ama ne yazık ki bunu fark edene kadar çok zaman geçmişti.”
Bir an duraksadı. Gözlerinde hüzün vardı. “Bunu neden yaptım?” diye mırıldandı. “Başörtüsü beni dışarıdaki sapıklardan koruyordu belki ama aynı zamanda beni bu deli saçması hayata hapsediyordu. Artık kim olduğumu bile bilmiyorum. Örtünün arkasında saklanan biri mi, yoksa toplumsal baskılara teslim olmuş bir kadın mı? Her ikisi de olabilirim ama hiçbirinden memnun değilim.”
Zeliha’nın bu içsel çatışması, sadece bireysel bir isyan değildi. Toplumun kadınlar üzerindeki baskısına bir başkaldırıydı. Kadın, modern dünyada kendi kimliğini bulmaya çalışırken, geleneksel rollerin içine sıkışıyordu. Zeliha, bir yandan özgür olmak istiyordu, diğer yandan geleneksel rollerin baskısıyla boğuluyordu.
“Bazen örtümü açmayı düşünüyorum,” dedi Zeliha. “Ama korkuyorum. Toplumun ne diyeceğinden korkuyorum. Beni nasıl yargılayacaklarından, yeniden o bakışların hedefi olmaktan korkuyorum.”
Derin bir iç çektim ve Zeliha’ya baktım. “Toplumun dayattığı roller, kadınlar için hep bir yük olmuştur. Ama sen ne olursa olsun, kendi kimliğini bulmak zorundasın. Kendi özgürlüğünü yaşamak, başkalarının ne düşündüğüne aldırmadan hayatını sürdürmek.”
Zeliha, gözleri yaşlarla dolmuş bir şekilde, “Ama bu nasıl olacak? Kendimi kaybettim, ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi.
Bu sözler yüreğime taş gibi oturdu. Ne diyebilirdim ki! “Bu bir süreç Zeliha Hanım. Kolay değil ama baskılara teslim olmadan eminim en doğru yolu bulacaksın. Ve zaten yaşadığın farkındalık öylesine büyük bir adım ki bir bilsen.”
Zeliha, gözlerinde umutla baktı. “Belki de haklısın,” dedi yavaşça. “Belki de başlamanın zamanı gelmiştir.”





Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Zeliha Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Zeliha yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ZELİHA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL