2
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
155
Okunma
Emekli olduktan sonra televizyon gündüz programlarına takılır oldum. Özellikle açıp baştan sona kadar izlemek değil benimki; biraz meraktansa biraz da mecburiyetten. Anlamışsınızdır. Daha ziyade ev hanımlarının izlediği kadın programlarından söz ediyorum.
Baştan belirteyim. “Zorla TV programı mı seyredilir?” diyenlere hak veririm. Hatta “Sen de evde oturma sokağa çık! Yürüyüş yap, parkta soluklan, kahveye sığın!” diyeceklerin bu neviden yol göstermelerine de kızmam asla. “Doğruya doğru!” Ama öyle ruh hâlleri, hava şartları sökün eder ki, evden çıkasınız gelmez. Kutu kadar evin bir köşeciğine sığınıp kendinizle baş başa kalmayı murat edersiniz de bir zaman sonra daralırsınız. “Yahu hanım, şunun sesini bu kadar açma!” “Tamam!” der, ama hinlik yapıp ufak ufak kıstığı TV sesini yine aynı taktikle belli etmeden ufak ufak yükseltir az sonra. “Komşulara ayıp oluyor, ay içime fenalık geldi, biraz müzik programını açalım da ruhumuz dinlensin!” Artık ne derseniz deyin, neyi önerirseniz önerin kurtuluş yoktur. Cehennem zebanisinin yedi atlısı koşturmaya başlar evin içinde.
İşte bende, mecburiyetten merak durumuna geçiş, tam da bu şartlarda zuhur eder. “Yahu, bu bağrış çağrış da ne böyle?” demeyle başlayıp “Neyi paylaşamıyor bunlar?” merakıyla yandan yandan sokulduğum türden bir izleyicilik veya ‘kulak kabartma’ denemeleri biraz da... Gözüme, kulağıma takılanları ise, hiç sormayın!
Kim, kimin evli üç çocuklu karısını kaçırmış?
Kim, kimleri evlilik vaadiyle dolandırmış?
Otuz yıl önce çocuğunu bırakıp giden bir annenin evladıyla buluşması da var, kolundaki bilezikleri için yengesini öldüreni de...
Birbirlerine ağza alınmayacak hakaretleri edenlerin gözlerindeki öfkeyi, haykırışlarındaki fitneyi tiyatro sahnesine koysanız kapalı gişe oynar diyeceğim de, Allah’tan sansürleniyor oralar! Ama birbirlerine ayakkabı, su şişesi fırlatanları mecburen kameralar yakalıyor canlı yayında.
Bakın; yemek, karı-koca yarıştırma ve gelin-kaynana kızıştırma programlarını saymıyorum bile.
Bence bu programların yapımına katılan sunucu, kameraman, set işçisi, güvenlik görevlisi kim varsa mutlaka, ruh sağlığını kontrol için her ay rapor almalılar. Çünkü sağlam çıkacaklarından şüphe ederim.
Geniş seyirci kitlesine gelince! Kendi hayat kavgaları, aile içi şiddete maruz kalmaları yetmezmiş gibi, bu tür programlara çivilenip kalmaları (reyting ve reklam aldıklarına göre taliplisi çok olmalı) yetkili kurul ve uzmanlarca ayrıca dikkatle takip edilmelidir kanımca.
Belirteyim. Hâl ve ahvalimiz hiç iç açısı gelmiyor bana.
Göz önüne dökülenlere bakıp buz dağının görünmeyen kısmını tahmin etmek ümitsizliğe düşmeyi hızlandırır mı? Kaygılıyım.
İnsan meslekten emekli olunca hayattan da emekli olmuyor maalesef.
Toplumca nereye savrulduğumuzun tespitini ve çözüm yollarını sayın yöneticilerimize bırakıyorum artık.