4
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
562
Okunma
Ela, hayata, başkalarına kalbini sunarak başladı. Yüreği, bir okyanus gibiydi, derin ve sakin. Bazen o okyanus, içinde fırtınalar barındırsa da, her zaman huzura ulaşırdı. Her sabah, güne gözlerini açarken, bir bilgenin sessizliğiyle uyanır, günlük telaşlardan önce kalbinin derinliklerine inip, içsel dünyasında huzuru bulurdu. O, sessizliğinde büyüyen bir ağaç gibiydi; kökleri, insanlık sevgisiyle toprağa sağlamca bağlıydı.
Ela’nın dünyasında lüks ya da konfor, hiçbir zaman ön planda olmamıştı. O, içindeki zenginlikle, başkalarına el uzatan bir yıldız gibi parlıyordu. Para, ona sadece geçici bir araçtı; gerçek serveti, başkalarına sunabileceği sevgiydi. Bazen sabahları evinin kapısının önünde, bir dilenciye, bir yoksula, ya da zor durumda birine yardımlarını gizlice bırakırdı. Ama Ela’nın kalbinde öyle derin bir deniz vardı ki, onun fedakârlıkları bir damla bile olsa, bu deniz onu asla boş bırakmazdı.
Ela, bir sevda büyüsü gibiydi; her adımında dünyayı daha güzel hale getirirdi. O, zorluklar içinde büyümüş, acılarını içsel gücüyle sarıp sarmalamış bir kadındı. Kendi yalnızlığını, bir içsel huzura dönüştürmüştü. Bir kadın, her zaman kendi içindeki ışığı keşfederse, o ışık karanlıkları aydınlatmaya yeter. Ela, bu ışığı her zaman yanına alarak yürüdü. İçindeki fırtınaları sessizce yaşarken, dışarıya sadece sevgi ve iyilik yayardı.
Zaman zaman hayat onu test etti. Ela, çöllere düşen bir damla su gibi, her zorlukta yeniden doğdu. Gözlerinden hiçbir zaman üzüntü kaybolmadı; ama bu üzüntü, ona güç vermek için vardı. Ela, kimseye boyun eğmedi, ne de olsa hayat ona en zorlu sınavları verirken, kendi içindeki gücü hep daha derinleştirdi. Yalnız değil, dimdik durdu, çünkü kalbinde bir ateş yanıyordu. Ve o ateş, karanlıkları yıkacak kadar güçlüydü.
Ve her ne kadar dışarıda sevgi ve iyilikle dolu olsa da, Ela’nın hayatında da bir başka fırtına vardı. Eşi, zaman zaman evini unutuyor, içkiyle hayatını sarhoş ediyordu. Ela, onunla mücadele etmek yerine, her defasında sabırlı bir şekilde içindeki tüm sevgiyi ona yöneltiyor; fakat bir yerden sonra kalbinin derinliklerinden yükselen fırtına, ona “bunu hak etmiyorsun” diyordu. Ela, bir zaman sonra başını tutarak, yalnızca içindeki sevgiye, sabra sarılıp devam etti. İçsel yolculuğunda her şeyini vermek zorunda kalırken, dış dünyadaki karanlıklar, ona ne kadar mücadele etse de kalbinin parlamasına engel olamayacak kadar küçüktü.
İçinizde büyüyen sevgi, bir tohum gibi toprağa düşer ve kökleri öyle derinlere iner ki, hiçbir fırtına onu savuramaz. Zorluklar, hayatın kaçınılmaz engelleridir; fakat unutmayın, içsel gücünüz o engelleri aşacak kadar güçlüdür. Sevgi, bir okyanus gibi derin, dalgalar ne kadar büyük olursa olsun, sonunda huzura ulaşır. Her dalga, sizi bir adım daha kuvvetlendirir, her rüzgâr bir adım daha ileriye taşır. İçinizdeki ışık, karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, her zaman yolu gösterir. O ışık, yerini aydınlatan bir yıldız gibi süzülen, yolunuza rehberlik eden bir ateş gibidir.
İçsel gücünüz sadece sizi değil, tüm dünyayı aydınlatacak kadar büyüktür. O ışık, karanlıkları aydınlatmanın ötesinde, dünyayı şekillendiren bir güce sahiptir. Zorluklar, her seferinde yeni başlangıçların kapılarını aralar. Her yara, iyileşme yolculuğuna dönüşür. Çünkü sevgiyle büyüyen kalp, hem kendini hem de etrafındaki her şeyi dönüştürme gücüne sahiptir.
Peri Feride ÖZBİLGE
07.04.2025