1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
242
Okunma

Teknolojinin ilerlemesiyle insan ilişkileri ve toplumsal dinamikler de dönüşüm geçiriyor. Bir zamanlar dost sohbetlerinde derinleşen bağlar, şimdilerde ekranlara sığdırılmaya çalışılıyor. Dijitalleşme, bireyin kendini ifade biçimini köklü bir şekilde değiştirdi. Artık düşünceler ve anılar, yaşanmak için değil, paylaşılmak için var gibi görünüyor.
Bursa’da bir kahve dükkanında oturan Selim, fincanını eline alıp kahvesinin kokusunu içine çekti. Ancak anın tadını çıkarmak yerine, mükemmel açıyı yakalayıp sosyal medyada paylaşılacak bir kare arayışına girdi. Paylaşımına gelen beğeniler, kahvenin lezzetinden daha fazla tatmin sağladı. Aynı durum, Eskişehir’deki Sema için de geçerliydi. Yeni aldığı kitabın sayfalarını karıştırmak yerine, onu şehrin en güzel köprüsünün önünde fotoğraflamakla meşguldü. Kitabın içeriği değil, aldığı beğeni sayısı önemliydi.
Çocukluk yıllarında sokaklarda oynayan, top peşinde koşan bireyler, bugün evlerinde dijital oyunların başında vakit geçiriyor. Aileler, çocuklarının teknolojiye olan hakimiyetini bir başarı olarak görse de, bu durum onların sosyalleşme yetilerini törpülüyor. Geçmişte oyunlar fiziksel deneyimler kazandırırken, şimdilerde ekran başında geçirilen saatler bireyi yalnızlığa itiyor.
Sosyal medya platformları, bireylerin psikolojik durumlarını etkileyen bir sahne haline geldi. Onay almak için sürekli paylaşım yapmak, bireyin değerini dışsal unsurlara bağlamasına neden oluyor. Paylaşılan anların gerçekliği sorgulanmıyor, ancak aldığı beğeni sayısı önemseniyor. Mutluluk artık anlık yaşanmıyor; dijital dünyada teyit edilmesi bekleniyor.
Dijitalleşmenin sunduğu imkanlar büyük avantajlar sağlasa da, bireyin kendi değerini sanal onaylara bağlaması uzun vadede tatminsizlik yaratıyor. Sosyal medya kullanımı bilinçli bir hale getirilmezse, bireyler kendilerini sürekli bir yarışın içinde hissedebilir. Gerçek tatmin, dışsal onaydan değil, içsel farkındalıktan gelir.
Bu nedenle, bireyin kendini keşfetmesi ve değerini yalnızca sanal etkileşimlere dayandırmaması büyük önem taşır. Ancak bu farkındalık yalnızca bireysel bir çaba ile değil, toplumsal bir bilinçle de desteklenmelidir. Aileler çocuklarını yalnızca teknolojiyi kullanmaya değil, aynı zamanda insan ilişkilerini güçlendirmeye de teşvik etmelidir. Sosyal medyanın bilinçsiz tüketimi yerine, bireyin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olacak alanlar yaratılmalıdır.
Gerçek mutluluk ve tatmin, sanal dünyanın sunduğu anlık hazlardan çok daha derinlerde saklıdır. Bu fark edildiğinde, bireyler onaylanma yarışından sıyrılıp, kendilerini keşfetmeye başlayabilirler.
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (3)