0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
99
Okunma
Ömrün en büyük başarısı, boşa geçirilen zamanı en azda (asgaride) tutmaktır.
Zaman, tüketilirken ömrü de tüketen bir değerdir çünkü.
Bu yüzden tüketilen zamanın ömürden tüketildiğinin bilinciyle davranmak gerekir.
Geri döndürülmez zamanın ömrün kesesinden harcamak olduğunu unutmazsak, yaşadığımızın anlamı olan ‘değer üretmek’ hedefine yönelmeyi de ‘önemli’ görürüz.
Aslında başarının ‘büyüklüğü’ göreceli bir ölçüdür. Büyük olarak nitelenen başarı; kalıcı, kapsayıcı, hayatı olumluya dönüştüren yönleriyle dünya hayatına katkı ise, gerçekten büyüktür.
Demek ki büyük ve önemli, ‘önemi ölçüsünde’ büyük etki alanı olan faydanın karşılığıdır!
Bu fırsat ve olanak herkese eşit dağıtılmış bir talih ve kader değildir, ne yazık ki. Büyük ve önemli keşifler, icatlar parlak zihinlerin ve dahi beyinlerin Yaradan lütfudur bir bakıma. Ama böyleleri; çabasız gayretsiz, kendiliğinden ve âdeta “bir sihirli değnek” dokunuvermiş de, tarihe adını yazdıracak bir buluşa nail olmuşlardır sanılmasın. Çilesi çekilmedik, emek verilmedik hiçbir başarı yoktur dünyada.
Başarının büyüklüğü, başarı sahibini de büyük yapar şüphesiz.
Araştırın bakın, her büyük insanda başarısını büyüten, sabırla ve azimle bir hedefe kilitlenmiş ömür görürsünüz. Engelleri aşarak, zorluklarla savaşarak; ama en önemlisi kendine tahsis edilmiş sınırlı bir zamanın ve esenliğin hakkını vererek-önüne hedef olarak koyduğu neyse- ona adanmış bir ömrün imkânlarını kullanmayı becerebilendir, başarılı insan.
Akıldan çıkarmayalım! Nicelikten çok nitelik belirler ‘büyük’ ve ‘değerli’ olanın katkısını. Çocuklarımıza boşa geçirilecek zaman olmadığını öğretmek zorundayız öncelikle. Sanırım ‘Boş zaman, boşa zaman’ düsturuyla ömrümüzü tanzim etmek; öğrenmemiz ve öğretmemiz, tutum ve davranışlarımızla örnek olmamız gereken ilk ve en değerli katkıdır, insan hayatına.