0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
97
Okunma
BEN ERKEĞİM
Bu noktaya gelmemde, kimsenin kabahati yok elbet.
Bütün mesele, yokluğumu farkettirmeyişimden kaynaklıdır!
Çünkü "Ben erkeğim" diyordum!
Eş, dost, arkadaş, ne zaman, "le" dese; leblebi istediklerini düşünür, koşar adımlarla leblebi temin eder ve dönerdim.
Tabiri caizse, eş, dost, arkadaslarımın basının üstünde kara bulutlar dolaşsa, ben nezle olurdum.
Dolayısıyla, yokluğumu farkettirmediğim için, varlığımın da hiçbir değeri olmadı kimsede!
Ben erkeğim!
Özverili bir insan olmalıyım!
Birileri talepte bulunulmadan verici olmalıyım diye düşünmem, onlarda benim bir birey olduğum fikrini ortadan kaldırdı.
Böylece beni kullanabilecekleri bir araç olarak görmeleri bizzat kendim sağlamış oldum!
Doğal olarak onlar da, bu adam neden mutsuzdur?
Neden yüzü gülmez?
Ağrısı, acısı nerededir?
Neden sancılar içinde kıvranıyor? diye kimseler ne bildi ne de sordu!
Çünkü tevazuyu, çünkü merhameti, çünkü özverili olmayı aptallığım olarak saymışlardı.
Ve ben, bütün bunların bilincinde olmama rağmen, herkesin ağrısını üstlenip, sancılarını sahiplendim!
Ben erkeğim dedim.
Tabi erkekler güçlü olur.
Her zorluğun üstesinden gelir.
Kimseyi zorda bırakmaz.
Adam gibi adam olur ve kimseyi mağdur etmez!
Ve ve ve derken, kendimi lanet olası erkekliğe nasıl adepte ettiysem; adeta, başkalarının hayatını kolaylaştırmak için yaratılmışım sandılar.
Zamanımı ve emeğimi harcadığım hiçbir kimseden, ne güzel bir söz duydum, ne de teşekkür bekledim.
Ailemde bile sofraya gelenler, benim alın terimle yoğrulmuş olmasına rağmen, fark edilmedim; kimseden, "Eline, emeğine sağlık" sözünü duymadım!
Çünkü ve sadece yemeği ben yapmıyordum!
Yani suya minnet duyma yerine, su içilen bardağa minnet duymayı uygun gördüler!
"Bunu neden aldın?
Neden kontrol etmedin?
Sana kim dedi al?
Aldıklarında çürük var! diyerek, eleştiri dışında hiçbir zaman takdir edilmedim!
Dedim ya, ben erkeğim!
Eşim, dostum, arkadaşım ve aileme karşı vefada kusur işlemedim.
İhaneti ar bildim, ayıp bildim, saygıda ve sadakatte kimseye kusur etmedim!
Farkında olmasalar da, aç kaldığım zamanlar oldu!
Hiç yenim olmadı.
Çıplak kaldığım da.
Hep çocuklarımın eskileriyle idare ettim.
Çok’a tamah etmeden, azıyla yetinmeyi bildim.
Ve asla kimseden takdir beklemedim.
Nihayet, birileri takdir ve teşekkür etmiyorsa, eleştirme hakkına da sahip değildir! dedim.
Tam da böyle kendime geldim!
Sessiz sedasız kırarak zincirlerimi, topladım tası tarağı.
Bıraktım hanı hamamı!
Valizler dolusu keşkeler ve katlanılmaz acılarla elveda dedim herkese!
Meğer erkekler de anlıyormuş.
Ben de nihayet anladım! İstemeden verirsen değersizleşirsin dedim!
Nihayet, benden bir tane daha olmadığını anladım!
Ve nihayet, bugünden sonra kısacık bir ömrüm olduğunu anladım!
Sonra, "ne yapayım ana yüreğidir" diyenlere, o kadifemsi yüreği bırakıp, kendi taş kalbimi de alarak, herşeyi yok saydım.
Şimdi alabildiğine hoyrat ve hınca hınç, hatta tıka basa yaşamaya başladım!
Efkan ÖTGÜN