0
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma
Her seven, sevdiğini zarar verebileceğine inandığı şeylerden veya kişilerden korumak ister.
Bu koruma, bazen dua olarak, bazen de göz önünde tutup kollayarak gerçekleşir. Ancak sevdiğimiz kişiyi, korkularıyla tanıştırdığımızda işler değişir. Korku, kalbine yerleşir ve büyür. Kişi bu korkudan kaçmaya başlar.
Peki ya işin gerçeği böyle değilse? Ya korktuğu şey ya da kişi, onu tanımıyorsa, hatta bizden sakınıyorsa? Bu durumda, korumakla korkutmak arasında bir paradoks oluşur. Bu paradoksu aşmanın tek yolu, sevilen kişiyle korkulanın bir araya gelip yüzleşmesidir.
Burada başka sorular da ortaya çıkıyor:
Sevdiğimizi niçin ve kimden korumak istediğimizi gerçekten biliyor muyuz?
Sevdiğimizin korkutulmasına sebep olduğumuzda, onun ruhunu ömrü boyunca etkisi sürecek bir korkuyu aşılamıyor muyuz?
Korktuğumuz şey hak mıydı, yoksa bir yanılgı mıydı?
Bizim korkmamız, sevdiğimizin de korkması için yeterli miydi?
Belki sevdiğimiz, karşılaştığı şeyle yüzleşecek güce sahiptir ve onu tanıdıkça korkusu geçecektir. Gerçekten zararı dokunacaksa, belki ona karşı galip gelebilecek gücü bulacak ya da gerekli tedbirleri alabilecektir.
Sevdiğimizi korumak için korkutmak yerine, onu doğru şekilde yönlendirmeli ve karşısında neyin olduğunu gösterip nasıl adım atması gerektiğini öğretmeliyiz. Zira Allah (c.c.) "Biz insanı zorluklarla mücadele edecek yetenekte yarattık" (Beled, 4) buyurmuştur.
Zorluklarla karşılaşmak, insanın içindeki gücü ortaya çıkarır. O halde, sevdiğimizi korku yerine bu gücü keşfetmesi için yönlendirmeliyiz.
5.0
100% (1)