1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
79
Okunma
Bir ses duyulur zamandan. Dipsiz bir kuyunun yankısı gibi, derin, ağır ve anlamı sonradan çözülecek cümleler gibi. O ses, bazen bir mahkeme salonundan gelir, bazen bir meydandan, bazen de tarihin tozlu sayfalarından. Birisi bir karar verir, bir mühür basılır kağıda ve siyahın koyuluğu harflere siner. Bir imza atılır ve herkes susar. Herkes inanır. Herkes kabul eder.
Ancak o hüküm sonsuz mudur?
Tarih boyunca nice kararlar verildi, nice insanlar yargılandı, nice yaftalar bir gecede damga gibi vuruldu. Bir zamanlar hain ilan edilenler, yıllar sonra kahraman oldu. Gücün kimde olduğu, gerçeği kimin yazdığını da belirledi. Bir sabah, aynı mahkemede aynı suçların tam tersi okunmaya başladı. Terazinin kefesi eğildi, şahitler sustu ve yeni bir tarih yazıldı.
Tarih sadece bir anlatı mıydı? Yoksa gerçek, onu dile getirenlerin gücüyle mi şekilleniyordu? Kelamlar döküldü ağızlardan; kimileri doğruları kalın hatlarla çizerken, kimileri incelikle gizledi. Bazıları ise görünmez mürekkeple yazdı satırlarını. Ve o yazılar zamanla kayboldu.
Hafıza, insanoğlunun en büyük yanılgısıydı belki de. Çünkü unuttukça yeni hükümler verildi. Eski kelimeler yeni yüzler buldu kendine. Bir dönemin doğruları, diğer dönemin yanlışlarına dönüştü. En büyük ihanet unutmak oldu.
Ama hiçbir hüküm sonsuz olmadı. Olmayacak da.
*
Mehmet Demir
24325
5.0
100% (2)