1
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
144
Okunma
Bazen, bir düzeni değiştirmek için ona dışarıdan değil, içinden bakmak gerekir. Yıllar boyu süregelen alışkanlıklar, kanıksanmış yanlışlar ve çıkar ilişkileri, bir toplumun çarklarını gıcırdatan paslı dişlilerdir. Ancak, kimse bu pası temizlemek istemez, çünkü sistemin kirli yüzü, bazılarına servet ve iktidar sunar.
Gözlerimizi açtığımızda, tabelaların değiştiğini, ama zihniyetin aynı kaldığını görürüz. Kimi zaman bir kurt, koyun postuna bürünür; kimi zaman da adalet terazisi, güçlünün elinde eğilir bükülür. Bugün çakalların hüküm sürdüğü bir ormanda, aslanın yaşlanması değil, ceylanın suskunluğu sorundur. Zira zulme rıza, en büyük çöküştür.
Sistem kendini güncelliyor. Fakat bu güncelleme, adaleti, hakkı, vicdanı değil; menfaati, korkuyu ve suskunluğu öne çıkarıyor. Bekçinin hırsız olduğu, çobanın sürüyü unuttuğu, köpeğin efendisine sadakatten vazgeçtiği bir düzende, yenilenme değil, çürüme yaşanır.
Gerçek değişim, bireylerin içindeki iradeyle başlar. Korku, kabullenişi doğurur; kabulleniş ise sistemin sürmesine zemin hazırlar. Oysa her nesil, eski masallara mahkûm değildir. Sultan olmak, bir taç giymek değil; onura sahip çıkmaktır. Suskunluk, asla hakikatin sesi olamaz.
Artık her şey bir gizin peşinde… Ve bu giz, ancak düşünenler tarafından çözülebilir.
*
Mehmet Demir
17325