0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
92
Okunma
İnsanlık tarihi boyunca kutsallar, inançlar ve sanatsal değerler hep bir anlam taşıdılar taşımaya da devem ediyorlar. Ancak bu anlamlar, bazen insanın ruhuna hitap eden bir aydınlanma, bazen de çıkarların gölgesinde kaybolan bir perde oldu. Kimileri Yasin suresine el açtı, kimileri onun kelimelerinde kendi dünyasına bir yol buldu. Ama kimileri de onu çıkar amaçlı kullanarak anlık teselli arayanlara umut tacirliği yaparak çıkar elde etmekten geri kalmıyorlardı
Kabe, milyonların kıblesi olduğu için. Duaların, yakarışların yöneldiği mukaddes bir mekan olduğu için kimileri ona varmak için canını dişine taktı, kimi bir bezine yüz sürdü, kimi de taşını aziz bildi çünkü öyle inanıyordu. Ama kimileri de vardı ki, o taşlardan yükselen inancı bir şekilde menfaate çevire biliyorlardı. Oysa tarih bize Kabe’yi bize kutsal inancın merkezi olarak aynı zamanda bir bağlılığın simgesi olarak anlatıyordu, İnsanlar bir yanda samimiyetle secdeye varanlar varken, diğer yanda bu secdeleri kendi gücüne kalkan yapanlar hiç eksik olmadı bundan sonrada olmayacaklar.
Öyle zamanlar yaşanıyor ki cami avlularında bağış listeleri tutuldu, vaaz kürsülerinde ise alenen siyasetin dili yükselmeye başladı. Bir zamanlar sadaka taşlarının yerini artık banka hesapları aldı arayanı soranı yok, secde edenlerle ticaret yapanlar birbirine karıştı.
Samimi olanları tenzih ederek söylemeliyim ki iman, artık bir çokları için vicdan meselesi değil, artık tamamen tabela, bağış, aidat işine döndü. Kimileri fakir fukarayla ekmeğini paylaşırken, kimileri ise kendilerine din üzerinden saraylar kurdu.
Bütün bu değişimin ortak noktası neydi nedendi bu olanlar, düşündükçe gördükçe daha netleşiyordu her şey mesele ne sünnetti, ne ayetti, ne de edep oldu. Mesele öncelikli olarak ceplerin dolmasıydı. İnanç, maneviyat, sanat ve edebiyat, içleri boşaltılarak adeta birer ticari araç haline getirildi. Oysa kutsallar menfaatin gölgesinde yitirilmemeli, sanat ve edebiyat yalnızca belirli günlerin veya çıkar çevrelerinin hizmetinde bir araç olarak kullanılmamalıydı.
Tarih, bu döngüyü kutsal bildiğimiz tüm dinlerde üç aşağı beş yukarı nasıl olduğunu defalarca gördü ve yaşadı hala da gördüğünüz yada doğduğunuz üzere devam etmekte. Bir zamanları aydınlatan bir çok değerler iktidarın, paranın ve hırsın elinde adeta şekil değiştirdi. Ne yazık ki bugün de aynı hikaye halen devam ediyor o zaman insanın aklına cevaplanması gereken bir soru geliyor.
Acaba bu durumda kutsallara ve değerlere gerçekten inananlar mı kazanacak, yoksa onları kendi çıkarları için kullananlar mı kazanacak.
*
Mehmet Demir
23325