1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
119
Okunma
EN DEĞERLİ SAHTE ESER...
Çanakkale Savaşı sonlarına doğru cephedeki mühimmatın araçlarla diğer cephelere taşınması için gerekli olan araç lastikleri temin edilmesi orduda bir görev halini almıştır. Bölük komutanı Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Asteğmen Mehmet Muzaffer’i yanına çağırarak, araçların lastik ihtiyacının giderilmesi için İstanbul’a gönderir.
Komutanının emri üzerine lastik almak üzere İstanbul’a gelen Mehmet Muzaffer, aradığı lastikleri Karaköy’de Yahudi bir tüccarda bulur. O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardır ve lastikleri ise yok denecek kadar azdır.
Yahudi tüccarla anlaşan Muzaffer, lastikler için ödenecek parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye’ye gider.
Yarbay, “Ne alınacak ?” diye sorar. “Oto ve kamyon lastiği” deyince kızar: “Bak oğlum! Ben askerin ayağına postal, sırtına kaput alacak para bulamıyorum, sen otomobil, kamyon lastiğinden bahsediyorsun. Hadi yürü git insanı günaha sokma. Para mara yok!” der.
Mehmet Muzaffer, Erkânı Harbiye’den çıkar. Beyazıt Meydanı’nda yürürken aklına bir çözüm gelir. Doğru Yahudi tüccarın yanına gider, paranın sabaha hazır olacağını, gemiye yetiştirmek için lastikleri erkenden alacağını söyler.
1. Dünya Savaşı’nın başlarından itibaren çıkarılan ve karşılıklarının harpten sonra altın olarak ödeneceği yazılan "evrakı nakdiye" nin basımında kullanılan kağıdın aynısını Karaköy’de tedarik eden Mehmet Muzaffer, bütün gece çini mürekkebi ve boya ile 100 kaime taklit eder.
Kahraman asker, "Bedeli Dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır" ibaresi yerine ise "Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır" yazar. Mehmet Muzaffer, "yüzlük kaime" yi tüccara verir ve lastikler, Sirkeci’den Çanakkale’ye gidecek gemiye yüklenir. Birkaç gün sonra Yahudi tüccar elindeki parayı bozdurmak üzere Osmanlı Bankasına gider, paranın sahte olduğunu burada öğrenir. Üstelik o dönemdeki en büyük kağıt para ellilik kaimedir. Mehmet Muzaffer, bir gecede iki sahte para yapamayacağı için 50 kaimeye benzeterek yüzlük kaime yapar.
Yahudi tüccar olayı büyütmek istemez ama hikâye tüm İstanbul’a yayılır. Şehzade Abdülhalim Efendi, karşılığını vererek tüccardan parayı alır, zarif sedef kakmalı, içi kadife bir mücevher çekmecesine yerleştir ve İstanbul Polis Okulu’ndaki Emniyet Müzesine hediye eder.
1970’e kadar burada sergilenen "evrakı nakdiye" halen Ankara Gölbaşı’ndaki Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğü bünyesindeki Belge İnceleme Laboratuarında koruma altında tutuluyor.
Kriminal polisi, özel bir odada çelik kasada tutulan bu paraya gözü gibi bakıyor. Mehmet Muzaffer teğmen rütbesiyle Gazze’de şehit düşer. Kahraman Mehmetçikten geriye, savaşın yokluk içinde hangi şartlarda kazanıldığını gösteren ibretlik bir hatıra kalır...
5.0
100% (3)