Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
Oğuzhan KÜLTE
Oğuzhan KÜLTE
@oguzhankulte

TARİFSİZ BİR ZENGİNLİK

20 Mart 2025 Perşembe
Yorum

TARİFSİZ BİR ZENGİNLİK

0

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

39

Okunma

TARİFSİZ BİR ZENGİNLİK

TARİFSİZ BİR ZENGİNLİK

Üzerinden belki de aylar ve kimi örneklerde de yıllar geçmesine rağmen, halen sahibinin geri geleceğine olan inancı yitirmeyen, onca ümitsizliğe ve sabrı zorlayıcı durumlara teslim olmayan, maziden gelen bir tebessümün ve kiminde de bir lokmanın hakkını böylesine müdafaa eden bir varlığın sadakati sorgulanabilir mi?

Sosyal medyaya yansımış çokça örneği ile düzenli olarak sahibin mezarını ziyaret eden, bunun için de takdir görmeyen, rütbe almayan ve sadece içindeki hasletin çağrısına uyan bir köpek, sadakati ne olup olmadığını anlatmak için yeterli değil midir? Bu durumu yakından gözlemleyen veya dolaylı yoldan bu hakikatlere erişim sağlayan insanlar, kendilerini bir özeleştiriye tabi tutmalı, çoğu zaman “hayvan işte” diyerek hakir görülen canlılardaki değer katsayısı ile kendilerinkini mukayese yüreğini ortaya koymalıdırlar.

Hangi coğrafyanın ve zamanın hangi kesitinden olursa olsun, değerlerle yükselişe geçen ve bunun yitiminde de kaotik bir hayata evrilen medeniyet, doğru yer ve zamanda biz anlayışını öncül kılan insanların sırtında her türlü müşküle karşın yeniden bir şafağın müjdeleyicisi olacaktır kuşkusuz. Hangi milletin zorluklardan geçerkenki tarihine bakılsa, bu söylem kendine ihanet etmez ve sadece zamanın gelmesini bekleyerek olgunlaşır, yeşerir, yeşertir.

Türlü ilişkiler ağı içinden süregelen beşeri muhabbetler, ticaret ve sanata, bilime dair ortaklıklar, öykünüşler elbette medeniyetler arası bir rekabeti doğurmaktadır. İçinden serpilip gelinen kültürün bir anlamda hamiliğinin de eseri olan bizler, aidiyet duygumuzun köklendiği bu gerçekliği doğru okumalı, ona olan şahsi borcumuzu da asla unutmamalıyız. Şartlar düne göre çok zorlu da olsa, hangi sebebi öne koyarak bizi adeta ana kucağı şefkatinde besleyip gözeten, mesleki kalifikasyonla buluşturan, yarınlar için ümitlendiren, dardayken de birlik ruhumuzdan alınan ivmeyle topyekun felaha gidişin kollarına ihanete itebilir. Bu tercihi kendine layık görenlerin, var oluş nedenlerini yeniden gözden geçirmelerinde ve içine düştükleri büyük kaosun pençelerinden kurtulmak için esaslı silkiniş göstermelerine ihtiyaç vardır. Kendi acizliğinin peşinde diğerlerini de adeta helâka sürüklemekte olan bu duruma göz yumulamaz, sırt dönülemez de. Bu sözler, vatanın bağrından çıkarak ona olan vefa borcunu unutanlaradır, bir süreliğine vatandan ayrı kalanlara değil. Zîra, gurbetin tüm yükünü sinesine çekip ağırca bedelleri göze alarak gençlik yıllarını ecnebi ülkelerde feda eden ve fakat dönüşleri muhteşem değerlerimiz de var. Oradaki bilgi birikimini, inovasyonu, üretim anlayışını adeta klonlayarak burada da binlerce, on binlerce insanın zorlu hayat koşullarına renk olan, umut olan, yarın olanlar var. Bu zenginlik kelimelerle anlatılabilir türden değildir. Bizden gidenlerin, koparılanların, bizi daha biz yapmak uğruna ömre bedellik yüklerin nemalarıdır.

Kariyerimiz gereği çeşitli nedenleri de dayanak alarak başkaca ülkelerin özneleri olmamız hayatın bir gereği, dayatması ve nihayetinde de bizim tercihimizdir. Burada asıl sordu, gidenlerin her yönden refaha eriştiği zaman içinde, içlerindeki vatan sevgisinin de muhafaza olunup olunmadığıdır sanırım. Çok sayıda bilim insanımız var ki, bilme, sanata, tekniğe tesirli dokunuşları ile patent almışlar ve fakat bu payelerin bir köşesine de milletlerini özne kılmasını bilmişlerdir. Merhum Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU da bu pahasız değerlerden biridir elbette. Gencecik yaşlarında büyük akademik ilerleme ile göz dolduran bilim insanımız, dışarından bir kadrajın bizleri nasıl gördüğünü ve ne gibi çıkarcı oyunlara alet edildiğimizi müellifi olduğu eserlerde ne de güzel anlatmıştır. Hem ilminin gereğini yerine getirmiş hem de memleketine olan sadakatinin gereğini layığı ile adeta abideleştirmiştir. Bir başka güzellik örneği Aziz SANCARD`dır.Nobel ödülünü aldığında bu milletin bir ferdi olduğuna, milli bütünlüğümüze yaptığı vurgu belki de kırk yılı aşkın emeğin en güzide cevabı olsa gerektir. M.Ö. 7. Yüzyılın ilk çeyreğindeki bilinen anlamdaki ilk matematikçi nasıl ki Thales ise, yakın zamanımızın Thalesi de milli gururumuz Cahit ARF`tır. Burada meselemiz çokça örnekle gurur duyulması gereken değerlerimizi hatırlamak veya hatırlatmak değildir sadece, her ne başarı öyküsünün başrollerinin özneleri olursak olalım, doğup büyüdüğümüz, değerleriyle insan olma şerefini perçinlediğimiz yere aidiyet duygumuzun yitirilmemesi ve gün geldiğinde de beklenilen asil duruşun gösterilmesi meselesidir.

Bir aile gibidir millet dediğin. Yeni jenerasyon büyür, gelişir ve ikbalinin yolunda uçar yuvadan. Bu gidişat dönmemek üzere değildir. Ayakları üzerinde durmanın bir gereğidir. Gidişler her nasılsa yuvaya dönüşleri gölgelemez, gölgelememelidir de. İşte asıl vurgulamak istediğimiz de tam da buydu beklide. Ne sebepten ötürü gidilirse gidilsin, dönüşlerin olması, muhteşem olmasa da mutlaka can bulması gerekir ki yuvaya vefasızlık edilmesin, besleyip gözetildiğimiz ve bir ağacın meyvesi olduğumuz benzetmesiyle de kökler zarar görmesin.

Kariyerlerimizde en büyük kırılım, bizi bulunduğumuz yerden madden, statükoca ve sorumluluk anlamında daha üst yerlere taşıma potansiyeli barındıran tercihlerin ve veya görevlerin, mazimizdeki silip atmaması, onun üzerine restore etmesidir sanırım. Kariyerinin karşılığında köklerini dışlayan, horlayan veya yokmuşçasına davrananların ne büyük bir ihanet içinde olduklarını söylemeye gerek de yoktur elbette. Sadakat dediğimiz şey, ayları, yılları ve koca bir ömrü nefeslenirken, dünlerin öznelerini gücendirmemek, hatırlamak ve vefayı gösterebilmek değil midir? Benzer şekilde, milli değerlerimiz içinde pahasız onca şeyin göz ardı edilmesine göz yummamak, sitem etmek, karşı durmak da aynı şeydir kanımca. Gerek aile, gerek meslek adamlığını gereği bir grubun sorumluluğu olsun, insanların birbirlerine ve onları bir arada tutan, ille de yazılı olması gerekmeyen ve aynı zamanda yazılı olan erklerden daha fazla hissedilen duygu, düşünüşleri beslemeleri ve buna göre de tavır almaları da demektir sadakat.

İşlerin tersine döndüğü, zorlaştığı, tümüyle yürümez olduğu yerdeki duruş, sadakatlerin de ölçüsünü belirler kukusuz. Bu anlamda sadak, salt güne ve veya yarınlara dair beklentilerle sınırlı bir değer değildir. Düne ve o dünlerden gelen birikimlere, emeklere, tere, göz nuruna, akan kana ve direnişe de sahip çıkabilmektir. Bu yönüyle sadakat, bir ressamın fırçayı gücendirmemesi, az kalan yağlı boyasını göz ardı etmemesi, ortaya gelen onca eserdeki paylarına olan minnet duygularını capcanlı tutabilmesidir de...

Bir davanın başarıya ulaşabilmesinde yeterince; teknik bilgi, deneyim, işgücü, maddi potansiyel, zaman, zemin gibi çokça şey nasıl zaruret ise, “sadakat” barındırmayan bir anlayışta onca zenginliğin hiçbir anlamı olamaz. Hedeflere ulaşılsa dahi bu zafer kalıcılık sağlayamaz, gereken yankıyı da esini de barındıramaz. Zorlu şartlar altında ve çokça eksiğe rağmen gösterilen bu samimi duygu, yokluğu varlığa ve zenginliğe, birliğe, dirliğe dönüştürebilir. Tarihimiz bu son cümleyi haklı çıkaracak ve adeta perçinleyecek sayısız örnekle doludur. Ben ile bizi barıştıran, seni siz yapan, vefayı özne ve öncül kılan duruşlara selam olsun!

Oğuzhan KÜLTE



Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Tarifsiz bir zenginlik Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tarifsiz bir zenginlik yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TARİFSİZ BİR ZENGİNLİK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.