- 1070 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Varlığının İçinde Ki Yokluğun...
Hep başka baharlarda unuttum yüreğimi... Ne zaman içim içine akmak istese, ne zaman yüreğim gözlerine kanamak istese, hep bir bahanen vardı...
“ Yorgunum ne olur anla… Ve bana sana güvenmem için biraz daha zaman ver.Yorgunluğumun karşılığı tenime dokunuşundu ve güvensizliğimin nedeni gözlerime bakışın. Anlamını yitirmeye hazır o kadar çok şeyi bekletiyordun ki gözlerinde, güvenmek zor olacaktı...” diyordun... Her defasında kanatarak yüreğimi.
Hep bir dileğin olurdu senin, ellerin hep semadaydı, ellerin hep yakarıştaydı! Neydi bu kadar dilediğin? neyi veremiyordum sana? Bir kez olsun ellerini semaya değil de, yüreğime açsan vermezmiyim sanıyorsun sevdamı sana? Ve işte başladı yine yağmur, akıyor gözyaşlarıma, karışıyor acıma, beklemediğim bir anda dağıtıyor hüznümü!
Bu muydu istediğin, yağmur muydu? Ne gerek vardı sevgili bunca insana eziyete?
Gidişini seyredince ben zaten yağmur olup yağacaktım şehrine.
Ben yağmur olup yağarken şehrine sen kandan adımlarının arasında kayboldun, yağmur yağıyordu ve hava buz gibi soğuktu. Ellerim üşüdü önce, sonra kalbim… Zaman kanını dondurdu, izlerin silindi ve ben bulamadım yolunu. Kalbim göğüs kafesime sıkıştı, her çarpışında derin yaralar alıyor, içim kanıyor, kanım sana akıyor. Önce zamanı sıkıştırmak istedim bir kalp atışına, sonra aynı zamanı tamamen durdurmak, yarışan akreple yelkovan değildi belki ama acıyan kalbimdi!
Bir oyundu belki yaşadığımız, Belki de; bütün senaryo bir hataydı, başlı başına bir yaşanılmışlık vardı ortada ve biz bunun üzerinden geçiyorduk. Bazı doğruları yanlışa, bazı yanlışları ise doğruya çeviriyorduk; kararsız ve çaresizdik... Ne yapacağımızı bilemez olduk!
Duygular bencilleşmişti sanki! Ya da biz bencildik... Kendimizi dipsiz bir kuyuya attık! Orada yaşlanmak istedik... Sevgimizi herkesten sakladık! Ya da senaryo böyleydi... Yüreğimiz sahne oluverdi... Peki ya tüm sevdalar oyundan mı ibaretti?
Sevdayı oyunu dahil edemezdik ki biz..
Hayat bir sahneydi, gözlerimizi parlatan ya da karartan. Ama sevda ateşti ve ateşle birlikte biz var oluyorduk. Yine başladığımız yerde vurgun yedik. Peki, bu kaçıncı son oluşumuz sevda adına?
Neden hep nedenlerin arasında kaybediyorsun benliğini? Biraz olsun akışına bırakamaz mıydın yüreğini? biraz olsun yüreğinin mecralarına bırakamaz mıydın umutsuzluğunu? Oysa biliyorsun; ne çok ihtiyacım vardı tebessümlerine... Ne çok ihtiyacım vardı tenine... Ama yapmıyorsun, çıkarmıyorsun beni karanlıklarımdan! İnatla yokuşuna sürüyorsun tebessümlerini ve yüreğime sıkıyorsun umutsuzluklarını! İçimi yakıyorsun yüreğimi kanatıyorsun... Hep sen soruyorsun ya, şimdi ben soruyorum. Neden öldürmüyorsun da sadece yaralıyorsun?
“Senden sonra hiç bir sayfam beyaz olmayacak biliyor musun? Ya bir kaç kandan yaş kirletecek sayfayı, ya da beklemekten yorulmuş zamanlarda küf tutacak. Bu kaçıncı yok oluşumuz bilemiyorum, sayamıyorum artık yok oluşları, yoktan var oluşları, bitmesek ya da gitmesek demek isterdim. Gittim ama bitmedim biliyorum… Ölümünle yaşamam bilirsin yaralı kal ama hayatta kal...” diyorsun... Yoksun... Sarmıyorsun yüreğimi, hep ağlayışlarıma bırakıyorsun beni.
Olsun sevgili!
Yine de hep orada kal; benim olma hiç önemli değil, seni hissedeyim yeter. Seni hissettiğimi bil yeter. Benim için umut dolu bir denizi kurutsan da önemi yok. Boş ver; yeni umutlar dolar denizime ama inan hiç kimse diğerine benzemez, sanma ki ölürüm! Ölüm mecazlarım benim...
Ölemem; acım benim en sadık dostumdur, beni hiç yalnız bırakmayacaktır bilirim... Ve parçaları birleştirip yeni umutlar gösterecektir...
Gerçi kestiremiyorum artık!
Parçalanan umutlarım mıydı? Yüreğim miydi? Fark etmez sonuçta karanlığa düşen ruhumun ta kendisiydi! Hüzün limanında ki gemilerim çoğaldı, günlerim bile karanlığa bulandı, sana adamıştım tüm hayatımı, yaralı kaldım! Kapanmayan durmadan kanayan yaralardayım. Elbet bir gün olur yeniden umudun kapısını çalarım!
“Her gidişin dönüşü yoktur inan bana, ağlarsın bir kaç gece daha, belki de aklına ben geldikçe bir kaç ay veya yıl. Her şeyden öte bir gerçek vardır. O da bitti.” Gidişinin ardından söylediğin sözlerdi bunlar… Kulağımda birer çığlık oldular. Çözemediğim, anlam veremediğim bir boşlukta asılı kaldılar. Gel, gel de anlat yüreğime gidişinin gelişin kadar doğal olduğunu.
Biten masallar bir daha başlamaz dedin dinlemedim... Sen yağmurların açtığı yaralara katlanamazken ben, dolular yağdırdın ve gittin! Sormuyorum hiç bir şey! Kilit vurulan kapıyı açmak için anahtar gerekli anahtarımı aldın! Kırsam neye yarar ki? Tümcelerim tükendi... Sensiz sonsuzluğa susuyorum şimdi!
leylunehardusunceler - Ölü_Lady - Chitlembik - Crabby - Pain