Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
SİLÜET
SİLÜET
@siluet1

İMGESEL DÜNYA VE DIŞ GERÇEKLİK

18 Mart 2025 Salı
Yorum

İMGESEL DÜNYA VE DIŞ GERÇEKLİK

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

49

Okunma

İMGESEL DÜNYA VE DIŞ GERÇEKLİK

İnsan olarak imgesel dünyamızda sınırlar ve kaideler yok. İstediğimizi düşünebilir, üretebilir, şekillendirebilir, ortadan kaldırabilir ya da fanteziler ve senaryolar haline getirebiliriz. İç gerçekliğimizde kaldıkları sürece düşüncelerimiz için, kendi kendimize kestiğimiz cezalar haricinde, herhangi bir yaptırıma da maruz kalmayız. Dış dünya ise oldukça somut ve anlaşılırdır. Belli kuralları, ölçülebilirliği ve sınırlılıkları vardır. İnsan ruhu ve bedeni ile var olduğu bu dünyada kurallara uyup sınırlara riayet etmek zorundadır. Aksi takdirde yaptırımlarla yüz yüze gelir.

İmgesel dünyamız, her ne kadar dış dünyadaki gerçeklikten beslenerek şekillense de aslında olmayan bir dünyadır. Somutluğu, ölçülebilirliği, sınırlılığı yoktur. Kaidelerle sınırlanmamış ve bütünüyle soyut olan imgesel dünyamız, dışımızdaki gerçeklikten beslenerek kendi gerçekliğini oluşturur. Böylece tutarlı ve kararlı kalmayı amaçlar.

Ancak kimi insanlar, öyle bir ortam ve şartlara doğarlar, öyle şeyler deneyimlerler ki imgesel dünyalarını dış dünyanın gerçekliğine, kaide ve sınırlarına uyumsuz ve aykırı şekilde inşaa etmek zorunda kalırlar. Diktikleri çarpık bina farkına varmadan onların kaçınılmaz gerçeklikleri haline gelir. Güven duygusundan yoksun büyümüş, varlıklarını ve eylemlerini otorite olarak gördükleri kişilere kabullendirememiş çocuklar, imgesel dünyalarına aşırı yatırım yaparak bu açığı kapatmaya çalışırlar. Güçlü olmak, kontrol edici ve hüküm verici konumda bulunmak, daima başarı endeksli yaşamak gibi bazı cezbedici kavramları hayatlarının merkezine koyarak istediklerini elde edebilecekleri yanılgısına düşerler. İçlerinde, olanı olduğu kabullenememek ve kabullenilememekten kaynaklı bir boşluk oluşur. İstediklerini güce, başarıya ve hükmediciliğe kavuşsalar bile, içlerindeki boşluk bir türlü dolmaz.

Tüm çabalarına rağmen elde ettiklerinin yeterli olmadığını gören kimileri ise dini, siyasi, ahlaki ya da ideolojik bir takım kavramları içlerindeki boşluğa sokuştururlar ama boşluk bir türlü dolmaz. Aslında bu boşluk, özellikle erken çocuklukta temelleri atılıp olumsuz gözlem ve deneyimlerle kendini pekiştiren güvensizlik duygusunun bünyede yerleşik hâle gelmesinden kaynaklanan bir boşluktur. Güven duygusunun eksikliğini somut ya da soyut hiçbir kavram dolduramaz.

Kendimizi hakkıyla güvende hissedemiyorsak imgesel dünyamıza, bir diğer ifadeyle iç gerçekliğimize çatışma, kargaşa ve kaos hakim olacaktır. Bu durumdaki birinin aklını hakkıyla kullanması, doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü ayırt etmesi kolaylıkla ayırt etmesi oldukça zordur. Dış gerçeklikle ilgili ne kadar çok bilgiye sahip olursa olsun, imgesel dünyasının işleyişini ve nerelerinde çarpıklık olduğunu anlayamayan insan için bilgi, kaosu artırmaktan başka pek bir işlev görmez. Bilir ama bildiğine inanamaz, inandığıyla eyleme geçemez.

Sağlıklı ve işlevsel, dış dünyadaki mevcut gerçeklikle uyumlanmış bir ruh haline sahip olabilmek için, imgesel dünyamıza yaptığımız yatırımı asgariye indirerek kendi yorumlarımızdan ziyade dış dünyanın gerçekliği üzerinden söylem ve eylemler ortaya koymamız gerekir. Eylem ve söylemlerimiz, dış gerçeklikle uyumlandıkça duygularımız ve inançlarımızın da uyumlanmaya başlaması mümkündür. Ancak güven skalasında ibre güvensizliğe doğru kaydıkça eylem ve söylemleri uyumlamanın, inanç ve duyguları etkilemesi de zorlaşmaktadır. Bu noktada bir yandan eylem ve söylemler üzerinde çalışırken diğer yandan temel inançların tespit edilerek çözümlenmesi büyük önem arz eder. Örneğin, hayatta hiçbir şey başaramadığı ve asla başaramayacağı yönünde bir temel inancı olan bir insanın, bu inancın oluşumu sürecinde neler yaşadığınının, neler hissettiğinin, neden başaramayacağı yönünde bir inanç geliştirdiğinin, daha net ifadeyle bu inancın oluşmasında etkili olan travmalarının çözümlenmesi gerekir.

Bir çocuğun kendine sağlıklı bir imgesel dünya inşaa edebilmesi, anne babasının nefsleri, birbirleri ve hayatla yakaladıkları uyumla doğru orantılıdır. Anne babada imgesel dünya ne kadar gerçekçi ise çocukta da aynı gerçeklik kendiliğinden oluşacaktır. Kendini güvende hissedemeyen, birbirlerine güven duyamayan, hayatın akışı ile kavgalı ve Yaratıcıya güven noktasında da eksikleri olan anne babaların çocukları, hayatın gerçekliğine yüz çevirerek içlerine kapanmaktan, imgesel dünyalarını şişirip orada yaşamaya çalışmaktan kendilerini alamazlar. Fiziksel ve duygusal tehdit ve tehlikelerden korunmak için imgesel dünyalarında bir hayat kurarlar. İmgesel dünya kısmi de olsa güvende hissettikleri bir konfor alanıdır. Dış gerçeklikle karşı karşıya geldiklerinde yüzleşmekten korkar ve konfor alanlarına çekilerek rahatlamaya çalışırlar. Özellikle bağımlılıklar bu konfor alanının önemli bir parçası ve aktivitesidir. Kişi, gerçekliğin verdiği acıdan kaçmak ve bağımlısı olduğu şeyin vereceği geçici hazzı tadıp rahatlamak için konfor alanına çekilir, hazzı alır ama uzun vadede huzurunu feda eder. Oysa gerçeklikle yüzleşme cesaretini gösterebilse huzurun hazdan daha kıymetli olduğunu fark edecektir. Yüzleşebilse belki de yeterli acıyı çekecek ve bağımlılığından kurtulma isteği de bilincinden bilinçdışına geçip "gerçek kurtulma isteği" haline gelecektir.

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İmgesel dünya ve dış gerçeklik Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İmgesel dünya ve dış gerçeklik yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İMGESEL DÜNYA VE DIŞ GERÇEKLİK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.