Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
kerimozbekler
kerimozbekler
@kerimozbekler

ALHİSAR ŞELALESİ'Nİ TANIYALIM...

16 Mart 2025 Pazar
Yorum

ALHİSAR ŞELALESİ'Nİ TANIYALIM...

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

78

Okunma

ALHİSAR ŞELALESİ'Nİ TANIYALIM...

ALHİSAR ŞELALESİ’Nİ GÖRMEK İÇİN YOLA ÇIKTIK, ŞELALEYİ GÖRDÜK AMA AYNI İSMİ TAŞIYAN KÖYÜ GÖRMEK İSTERKEN YANLIŞLIKLA BİR BAŞKA KÖYE GİTMİŞİZ. BUNA RAĞMEN BUGÜN ÇOK GÜZEL GEÇTİ, BELKİ DE HAYATIMIN EN GÜZEL GÜNÜYDÜ DİYEBİLİRİM...
KERİM ÖZBEKLER
GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
Dün gece Aydın’ın Bozdoğan İlçesi’ne bağlı Alhisar Köyü’nde şelale olduğunu duymuştum, bugün bu şelaleyi bulmak ve görmek için Seyhan Güzel’le birlikte yola koyulduk. Ben yolu bilmiyordum, Seyhan Güzel buraları iyi tanıdığı için ’’Bu olsa olsa Haydere Köyü’nün üzerinde bir köy var, oradadır.’’ dedi. Nazilli’den yola çıktık, Bozdoğan İlçesi’ne gelmeden 3-4 kilometre geriden Haydere Köyü’ne giden karayoluna girdik. 20 kilometre daha gidince, Haydere Köyü’nün içine saptık. Köyü geçtikten sonra oldukça virajlı ve yüksek bir dağ yolunu sarmaya başladık, her yolculuğumuzda başımıza gelen bir olay burada da kendisini gösterdi. Bazen ikiye ayrılan yollarda nereye gideceğimizi anlayamadık, arada sırada 3-4 defa ’’Seyhan, doğru yolda olduğumuza emin misin ? Yanlış bir yola girmiş olmayalım ?’’ diye tekrarladıysam da Seyhan neredeyse 700-800 metre civarında bir rampayı çıktı. Sonunda iki yol kavşağına geldik ama yolun bu kısmında 2 levha ile karşılaştık, birisinde Yatağan-Muğla yazıyordu, diğerinde ise aradığımız şelalenin ismi yazıyordu. ’’Alhisar Şelalesi-5 Km.’’.
ŞELALE İLE İLGİLİ LEVHAYI GÖRÜNCE ÇOK SEVİNDİK, ARACI PARK EDİP DEVASA DAĞLARIN ÜZERİNDE BİRBİRİMİZİN ÇOK SAYIDA FOTOĞRAFINI ÇEKTİK...
’’Seyhan, aracı sağa çek ve park et.’’ dedim, aracı park edip içinden çıktık. Önce levhaların olduğu yerde fotoğraf çekildik, sonra gözümüzü aşağıya çevirdik. Şelale olduğunu tahmin etiğimiz bir çay karşımızda duruyordu ama uzaktan su falan görünmüyordu. Tam o sırada Yatağan-Muğla tarafından gelen bir taksi yanımızda durdu, yüksekten geldikleri için aşağıdaki muhteşem manzaraları görmüş olacaklar ki fotoğraf çekilmeye başladılar. Nereye gittiklerini sordum, Ankara’ya gideceklerini söylediler ama altlarındaki araç 34 plakalı idi. Uzatmayalım, biz vakit kaybetmeden bulunduğumuz noktadan aşağıya doğru gitmeye başladık. Yatağan-Muğla karayolu ise daha yükseğe gidiyordu. 1-2 kilometre gidince şelalenin olduğu yere geldik, burada ormancılar kesilen kalasları tırlara yüklüyorlardı. 1-2 Vinç, 3-4 tır vardı. Köprüyü geçince aracı gelişe gidişe mani olmayacak şekilde sola çektik. Ben fotoğraf makinasını aldığım gibi köprünün üzerinden aşağıya bakmaya başladım, 2 gözlü olan köprünün sol tarafındaki gözden su akıyordu. Ben aşağıya inerek resim çekmeye başlarken, Seyhan’da köprünün üst tarafına doğru tırmanmaya başladı. Sonunda şelaleyi bulduğunu söyledi, bende o tarafa doğru gittim. Bir müddet şelaleyi ve dev kayaların arasından akan suyu seyrettik, bayağı burada fotoğraf çektik. Sonunda 10 dakikalık bir video çekimi gerçekleştirdik, Seyhan bir ara sarp kayaları atlaya atlaya bayağı yukarılara gitti. Döndüğünde bayağı yorulmuştu, farklı bir manzara görüp görmediğini sordum. Manzaranın hep aynı olduğunu söyledi, ’’Arabayı köy kahvesine çek artık, birer yorgunluk çayı içelim.’’ dedim. Egri büğrü, inişli yokuşlu yollardan giderken Seyhan benden önce bir şelale daha görmez mi ? ’’Abi, burada bir şelale daha var.’’ dedi. Bu şelalenin olduğu yerde genç bir bayanla sanıyorum beyi araçlarını park etmişler, masa kurmuşlar. Yemek yiyorlardı, her ikimizde ’’Afiyet olsun.’’ dedikten sonra ben ’’Şelale görmek için yola çıktık ama biraz geride bir şelale var, orada yarım saat oyalandık. Burada da bir şelale var, hangisi asıl şelale ?’’ diye sorduğumuzda oturdukları yerin asıl şelale yeri olduğunu ifade ettiler, genç bayan şelalenin 30 metre kadar ileride olduğunu belirtti. Bizi sofralarına davet ettilerse de kabul etmedik, kayadan kayaya atlayarak ve suların üzerinden geçerek şelaleye ulaştık. Gördüğümüz manzara, gerçek şelalenin burası olduğunu teyit ediyordu. Etrafında 10 metre kadar bir genişlik vardı, suyun tam dibine kadar gelip oturduk. Manzara gerçekten harikaydı, suyu avuçladım. Buz gibiydi, 10-15 dakika dinlendikten sonra yayına geçtik. Yayını bitirdikten sonra, kayaların arasından akan pırıl pırıl suların olduğu bu yerde değişik açılardan fotoğraf çekmek için harekete geçtik.
SULAR KAYALARIN ÇEVRESİNDEN AKIYORDU, BİR KAYADAN DİĞERİNE ATLARKEN 2 DEFA SUYUN İÇİNE DÜŞTÜM...
Değişik kayalar üzerinden atlayarak fotoğraf çekerken ne yazık ki 2 defa suya düştüm, ayaklarım ve ayakkabılarım ıslandı. Neyse ki boylu boyunca suya uzanmadım, bir ara dengemi sağlamakta bayağı zorlandım. Kendim suya düşsem bir şey değil de, fotoğraf makinasının suya düşmesinden korktum. Daha sonraları şelalenin oldukça aşağılarına kadar suların ve kayaların üzerinden atlayarak gittik, manzara çok çok güzeldi. Kilometre yaptığımıza değmişti, bir daha ki sefere buraya piknik yapmak için gelmeye karar verdik. Oldukça da fazla fotoğraf çekildik, sevine sevine Alhisar Köyü’ne doğru yola çıktık. Rampayı sardık, yol ikiye ayrıldı. Seyhan aracı güneye sürdü, git git yol bitmiyor. Zeytin toplayan insanlar, bağ bahçe budayanlar. Aşı yapanlar gözümüze çarpıyor, sonunda köye geldiğimize karar verdik. Köy kıraathanesi’nin önünde durduk, karşısında cami vardı. Cami’nin önünde ki bir levhada hangi köye ait olduğu yazıyordu, yazıyı okuyunca biraz morardık ama neyse.
ALHİSAR KÖYÜ’NE GELDİK DİYE SEVİNİRKEN YANLIŞLIKLA KAZANDERE KÖYÜ’NE GELMİŞİZ...
Burada, Kazandere Köyü’nde 2-3 görüntü dikkatimizi çekti. Birincisi geldiğimiz köy Alhisar Köyü değildi, başka bir köye gelmiştik. Gülüştük, kıraathaneye girmeden önce köyün içinden geçen dere ve köprü dikkatimizi çekmişti. ’’Seyhan, gel şurada bir fotoğrafımı çek.’’ dedim. Geldi, çekti. Burada da şelale vardı, üzerinde ki köprü arapça yazılı idi. Osmanlı İmparatorluğu devrinden kalma olduğu belliydi, yarı kavisli bir köprü idi. Oradan kıraathaneye yöneldik, zaten şelale-köprü-cami-kıraathane ile minaresi 2-3 metre olan bir başka cami gözümüze çarptı. Hepsi de birbirine 10-15 metrelik bir mesafedeydi. 30-40 köylü bize bakmaya başlamıştı, yabancı olduğumuzu hemen anladılar. Selam vererek bir masaya oturmak isterken, iki köylü davet eder gibi laf attılar. Ben de ’’Seyhan, gel şu arkadaşların yanına oturalım.’’ dedim. Oraya oturduk, 13-14 yaşlarındaki bir kız çocuğu isteğimiz üzerine masamın
üzerine 2 çay getirip bıraktı. Çayları içerken konuşmaya başladık, yanlışlıkla geldiğimiz bu köyün adı Kazandere Köyü idi. Çayları içtikten sonra paralarını vermek istediysek de bizi hiç tanımayan köylü vatandaşlarımız para ödememizi istemediler, yalnız içlerinden birisi köyün yukarısında belediyenin istimlak etiği eski bir köy evini restore ettirdiğini ve burayı görmemizin iyi olacağını ifade etti.
AYDIN BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ’NİN SATIN ALDIĞI EVİ GÖRDÜK, ÇOK GÜZELDİ AMA NİÇİN ALIP DÜZENLEDİĞİNİ ANLAYAMADIK...
Kıraathanenin önünde bulunan köy camii önünde de fotoğraf çekildikten sonra aracı belediyenin aldığı eve sürdük, bahçeli ve oldukça güzel 2 katlı bir ev. Kapıları ceviz kaplama, bahçesinde 1.5 metre yüksekliğinde 10 kadar elektrik direği var. Buradan, Bozdoğan Ovası-Bozdoğan çok güzel görünüyor. Sanıyorum burası ileride kıraathane ve lokantası ile ucuz bir piknik alanına dönüşecek, zira Aydın il genelinde böyle yerler çok fazla.
AKŞAM OLDU OLACAK, ARACI ÇAMLIDERE KÖYÜ’NE SÜRDÜK...
Nazilli’ye gideceğimize, bu sefer aracı Seyhan Güzel Çamlıdere Köyü’ne sürdü. Bir eve misafir olduk, hanım cola ve çay ikram etti. Burada yarım saatimiz geçti, buradan ovaya aracı sürdük. Akçay’ın kenarına geldik, bir baktım Akçay’da su var. Çaya inip 7-8 poz aldım, saat oldu akşamın 19.00’u. Tam köyden çıkıp Nazilli’ye geleceğiz, köyde ki karayolu üzerinde belki 100-200 mor masa ve sandalye. Bütün köylü çoluk çocuk burada, ’’Burada iftar yemeği veriliyor galiba ?’’ dedim. Daha buradan geçeli yarım saat anca olmuştu, bu kadar masa ve sandalyeyi buraya nasıl kondurdular anlayamadım.
ARACI BİR KÖŞEYE PARK EDİP, İFTAR YEMEĞİ’Nİ ÇAMLIDERE KÖYÜ’NDE YEDİK...
Seyhan Güzel, ’’Oturalım mı ? Gidelim mi ?’’ diye sordu. ’’Aracı çek bir köşeye, oturalım.’’ dedim. Ben otururken, Seyhan yemek almak için sıraya girdi. Tam o sırada 50 yaşlarındaki birisi ’’Amca senin yemeğin yok mu ?’’ dedi, yok deyince elindeki tepsiyi önüme bıraktı. Tepsiye baktım, içinde mercimek çorbası-pilav-kuru fasulye-keşkek-turşu var. Şaşırdım, kendi kendime bu yemeği büyük şehir vermez. Bozdoğan Belediyesi hiç vermez, muhtarlığın yapacağı iş değil derken Seyhan’ın ilkokul öğretmeni ile karşılaştık. İftar yemeğini kimin verdiğini sordum, Bekir Örgen isimli bir vatandaş iftar yemeği vermiş, mesleği de hayvan tacirliği imiş. ’’Helal olsun adama.’’ dedim, araca binip yola çıktık. Gece karanlığında Nazilli’ye döndük, kırk yıl düşünsem birgün Bozdoğan’ın Çamlıdere Köyü’nde iftar yemeği yiyeceğim aklıma gelmezdi. Bugün gerçekten çok güzel geçti, belki de hayatımın en güzel günüydü. (16 Mart 2025 Pazar-22.13)

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Alhisar şelalesi'ni tanıyalım... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Alhisar şelalesi'ni tanıyalım... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ALHİSAR ŞELALESİ'Nİ TANIYALIM... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.