0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
398
Okunma

Dağlardan bakılınca kamyon aşağıda homurdanan bir deve benziyordu, eli kolu sallanıyor, başı öne eğilip kalkıyor, sağa sola yalpalanıyordu. Sonra peşinden siyah duman bırakarak birden hızlanıyordu. Çoluk çocuk ve dua eden kadınlar peşinden yetişiyordu. Baharda yaylaya evleri taşıyan kamyon Eleşkirt’in bir köyünde çamura bata çıka yol alıyordu. En son çıkmamak üzere batınca şoför dizini dövüyordu. Yük boşaltıldı oracıkta çadırlar kuruldu. Koço Eleşkirt’in bu köyünde doğdu. Koço’nun babası o gün bir koç adak adadı. Koço’nun adını o köyde bir şeyh koydu. Yaylada başı sıkışan kim varsa bu şeyhe koşardı.
Yaylaya gitmek için gelen kamyona, çadırlar, un çuvalları, döşek yorgan vs. bütün eşya, kör topal koyunlar yüklenmiş, denkler halatlarla bağlanmıştı. Yükün üstüne çoluk çocuk binmişti. Ortaya çocuklar yığılmış üzerine yorganlar atılmıştı. Bir tek yaşlı nine ve obanın ağası şoför mahallindeydi. Akşamdan yola çıkmışlardı. Şoförün kendinden emin tavırları ağanın hoşuna gidiyordu. Bu yıl çağırdığı kamyon iyi çıkmıştı, ağa kendisiyle gurur duyuyor, keyifle tütün içiyordu. Sabahın ilk ışıkları ile dağların arasında buldular kendilerini. Soğukta çocuklar yorgan altında uyuyorlardı. Kederli gözlerle kadınlar doruğu karlı Köse Dağı bakıp biraz daha üşüyorlardı, akşama o karlı dağların eteğinde çadır kuracaklardı.
Çayırlarda sarı çiçekler rüzgârda dalgalanıyor. Sel suları ile yol yarımış, otların içinde kaybolmuştu. Kar suları ile oluşan göllerin nerde başlayıp nerde bittiği belli olmuyordu. Kamyon çamurlu yollarda birkaç köyü daha geçiyor, bir batıyor bir çıkıyor, yakın köyden gelen bir traktör onu halatla çekiyordu. Obanın ağası önceden gelmiş köyün muhtarı ile konuşmuştu. Evlerin indirileceği yeri biliyordu, ona bakılırsa şoför arabaya kıyamıyordu. Daha geçen gün komşu obanın evlerini taşıyan bir kamyon köyün üstüne kadar çıkmıştı. Oba yeri karşıdaki Köse Dağ’ın ardındaydı, sürüler birkaç gündür gelmiş ordaydı.
Kamyon daha yükseğe çıkamamıştı. Köyün kenarına geçici olarak çadırlar kurulmuş. Evler at eşek sırtında taşınıyor, günde bir iki sefer ancak yapıyorlardı. Koço işte burada, yayla yolunda kıl bir çadırda doğdu. Sabah yaşlı ninenin soğuktan kaskatı kesilen sesi göz aydınlığı verdi, nur topu gibi bir erkek bebeğin doğduğunu söyledi. Ninenin kaskatı sesi obanın üzerinde döndü dolandı yakındaki evlerinin üstünde soba dumanı yükselen, kadınların ineklerini henüz sağdığı şeyhin köyüne doğru dalgalanıp gitti. Şeyh bu dağların en bilinen şeyhidir. Yaşlı nene kundağı alıp daha önceden sesinin gittiği, herkesin namını bildiği şeyhe götürdü. Şeyh kundağın kulağına Koço adını okuyup üfledi. “Koço artık benim köçeğimdir, sel, yıldırım ona tesir edemez, kurt kuş ona ilişemez” dedi. Şeyh muskayı beze dikip köçeğinin kundağına iliştirdi. Üç aylık yayla dönemi sona erince dönüşte evler köyün kenarına inecek yine burada kamyon beklenecek. Koço adak koç ile birlikte ocağa götürülecek.
Mustafa Alagöz