Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
cakirismail
cakirismail
@cakirismail

11.sezon: Duhan 7- Matlaşan Gökyüzü

15 Mart 2025 Cumartesi
Yorum

11.sezon: Duhan 7- Matlaşan Gökyüzü

( 1 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

73

Okunma

11.sezon: Duhan 7- Matlaşan Gökyüzü

11.sezon: Duhan 7- Matlaşan Gökyüzü

BÖLÜM 18: Rusya’nın “Matlaşan Gökyüzü” Operasyonu ve Küresel Krizin Dönüm Noktası
Yer: Rusya Federasyonu, Gizli Atmosferik Silahlar Laboratuvarı, Sibirya

Ocak 2099. Kar fırtınasının ulumasının bile sustuğu bir gecede, laboratuvarın çelik duvarları arasında floresan ışıkları titriyordu. Dr. Viktor Kovalenko, masasının üzerindeki holografik ekranı inceliyor, elleri titreyerek kahve fincanını kavrıyordu. Yanında, yardımcısı Yelena Petrova, bir gaz tüpünün içindeki dönen gri bulutsu maddeye bakıyordu.

Viktor: "Bu… bu bir devrim, Yelena. Polimer Dağınık Sıvı Kristal Gazı. Elektriksel uyarımla ışığı dağıtıyor, atmosferi opaklaştırıyor. "

Yelena: (kaşlarını çatarak) "Viktor. Simülasyonlar ne diyor? Bu gazın yayılma hızı kontrol edilemezse."

Viktor: (sözünü keserek) "Simülasyonlar yanılabilir."


8 Ay Sonra

Ağustos 2099. Türkiye ile Rusya arasındaki gerilim, 50 tonluk altın konteynerin Ankara’daki Merkez Bankası’nda tutulmasıyla zirveye ulaşmıştı. Zonguldak’taki deniz savaşında her iki tarafın donanması imha olmuş, rivayetin öngördüğü “her yüz kişiden doksan dokuzu ölür” felaketi gerçekleşmişti. Ancak Rusya pes etmemişti. Altını ele geçirmek için yeni ve radikal bir silah geliştirdi: Polimer Dağınık Sıvı Kristal Gazı (PDLC-G). Bu silah, Türkiye’yi mat bir gökyüzü altında bırakarak savunmasız hale getirmeyi ve Merkez Bankası’ndan altını almayı hedefliyordu. Ancak plan, beklenmedik bir hata yüzünden kontrolden çıkacaktı.


Rusya’da Operasyon Planlaması

Moskova’daki gizli bir laboratuvarda, Rus Genelkurmay Başkanı General Ivan Petrov, bilim insanlarını ve askeri liderleri topladı. Masada PDLC-G’nin teknik detayları tartışılıyordu.

General Ivan Petrov:

“Yoldaşlar, Zonguldak başarısız oldu. Türkiye altını Merkez Bankası’nda tutuyor. Yeni bir stratejiye ihtiyacımız var. PDLC-G hazır mı?”

Bilim İnsanı Dr. Natasha Volodin:

“Hazır, General. Elektrik kontrollü matlaşan cam teknolojisinden esinlendik. PDLC-G, gaz formunda bir polimer sıvı kristal. Elektromanyetik silahlarla aktive edildiğinde, atmosferde ışığı dağıtarak opak bir sis oluşturuyor. Görüş mesafesini sıfıra indirir, düşmanı kör eder.”

Donanma Komutanı Admiral Yuri Volkov:

“Plan şu: Tanker uçaklarıyla PDLC-G’yi Ankara üzerinde salacağız. Lazer destekli termal görüş gözlükleri ve ultrasonik navigasyon sistemleri ile donatılmış özel kuvvetlerimiz, matlaşmış havada Merkez Bankası’na sızacak. Altını alıp çıkacağız.”

Strateji Uzmanı Olga Kuznetsova:

“Türk savunması felç olacak. İletişim sistemleri bozulacak, radarlar işe yaramayacak. 50 tonluk altın küpü sessizce bizim olacak.”

General Ivan Petrov:

“Elektromanyetik silahlar nasıl çalışacak?”

Dr. Natasha Volodin:

“EMP tabanlı tetikleyiciler gazı aktive edecek. 10 kilometre çapında bir alanda matlaşma sağlayacak—yeterince Ankara’yı kapsar. Operasyonun kod adı: Matlaşan Gökyüzü.”

Admiral Yuri Volkov:

“Uçaklar hazır. Gece harekete geçeceğiz. Türkiye fark etmeden altını alırız.”

Toplantı sona erdi, operasyon onaylandı.


Operasyonun Başlangıcı

Eylül 2099’un ilk gecesi. Rus tanker uçakları—Ilyushin Il-78’ler—Karadeniz üzerinden sessizce Türk hava sahasına sızdı. Ankara üzerinde PDLC-G’yi salmaya başladılar.

Uçak Pilotu:

“General, gaz salımı başladı. Ankara’nın 20 km üstündeyiz. EMP tetikleyiciler hazır.”

General Ivan Petrov:

“Aktive edin!”

EMP silahları ateşlendi. PDLC-G, atmosferde yayılmaya başladı. Ancak gökyüzünde bir şimşek çaktı—yıldırımlar, plan dışı bir faktör olarak devreye girdi.


Dr. Natasha Volodin (Telsizden):

“Yıldırımlar! Hayır, bunu hesaplamadık! PDLC-G, elektrikle etkileşime giriyor—kontrolsüz matlaşma başlıyor!”

Ankara’da gökyüzü aniden griye döndü. Mat bir sis, şehri kapladı. Görüş mesafesi sıfıra indi; askerler, siviller ve Merkez Bankası personeli panik içinde kaldı.


Türk Komutan:

“Ne oluyor? Radarlar kör, iletişim kesildi! Gökyüzü matlaştı!”

Rus özel kuvvetleri, lazer gözlükleriyle Ankara’ya ilerledi. Ancak matlaşma, beklenenden hızlı yayılıyordu.


Kontrolden Çıkan Matlaşma

Rus ekipleri Merkez Bankası’na ulaştı, ama PDLC-G atmosferde durmadı. Yıldırımlar, gazı sürekli aktive ediyor, matlaşma Türkiye’yi aşıp Karadeniz’e, Avrupa’ya ve ötesine yayılıyordu.


Admiral Yuri Volkov:

“General, matlaşma durmuyor! Ankara’dan çıktık, ama gaz küresel bir buluta dönüşüyor!”

Dr. Natasha Volodin:

“Yıldırımları hesaba katmadık… PDLC-G, CFC gibi davranıyor. Ozon tabakasında morötesi ışınlar CFC’yi parçalar, ama yer seviyesinde UV yetersiz. Gaz, atmosferde kalıcı hale geliyor!”


General Ivan Petrov:

“Altını aldık mı?”

Özel Kuvvetler Lideri:

“Hayır, General! Bankaya girdik, ama matlaşma o kadar yoğun ki ultrasonik ve termal sistemler bile çalışmıyor. Altını bulamadık—geri çekiliyoruz!”


Rusya’nın Geri Adımı ve Özür

Matlaşma, birkaç saat içinde dünyayı sardı. Güneş ışığı kayboldu; küresel bir kriz başladı. Kremlin’de panik hakimdi.

General Ivan Petrov:

“Ne yaptık? Altını alamadık, dünyayı karanlığa gömdük!”

Dr. Natasha Volodin:

“PDLC-G, troposferde birikiyor. UV ışınları yer seviyesinde zayıf—gazı parçalayamıyor. CFC gibi uzun ömürlü; yıllarca kalabilir!”

Admiral Yuri Volkov:

“Bu bizim hatamız. Dünya bize savaş açacak—hemen bir çözüm bulmalıyız!”

Rusya, acilen bir açıklama yaptı. Devlet Başkanı, uluslararası bir basın toplantısında konuştu:


Rus Devlet Başkanı:

“Dünya liderleri, halklar… Türkiye’deki altını almak için PDLC-G’yi kullandık, ama yıldırımları hesaplamadık. Matlaşma kontrolden çıktı. Rusya olarak özür diliyoruz. En kısa sürede bir çözüm üreteceğiz—bilim insanlarımız çalışıyor!”


Menzil’den Gelen Çağrı ve TCMB’de Altın

Menzil Köyü’nde, Hacı Osman ve gençler, matlaşmış gökyüzünü izliyordu.

Hacı Osman:

“Fitne bu… ‘Her yüz kişiden doksan dokuzu ölür’ dedik, ama şimdi güneş de gitti. ‘Öyleyse sen, göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle‘ Duhan suresi 10. ayeti de gerçek oldu. Güneşin batıdan doğması hariç kıyametten bağımsız kıyamet alametlerinin hepsi gerçek oldu."

Ankara’da, Merkez Bankası’nda altın hâlâ duruyordu. Matlaşma, Rusları durdurmuş, Türkiye’yi kurtarmıştı—ama bedeli büyüktü.

Genelkurmay Başkanı:

“Altın bizim kaldı, ama dünya karanlıkta. Rusya çözüm bulamazsa ne yapacağız?”

Devlet Başkanı:

“Bekleyeceğiz. Altın TCMB’de güvende—şimdi hayatta kalmaya odaklanalım.”


Matlaşan Dünya

Bilim Adamlarının Açıklamaları

PDLC-G’nin kalıcılığı, CFC’nin ozon tabakasındaki davranışına benziyordu. Ozon tabakasında (stratosferde) morötesi ışınlar CFC’yi klor radikallerine ayırır, ama yer seviyesinde (troposferde) UV zayıftır, bu yüzden gaz bozunmaz. PDLC-G de aynı şekilde troposferde birikiyor, yıldırımlarla aktive oldukça matlaşmayı artırıyordu. Rusya’nın çözümü, ya gazı nötralize edecek bir kimyasal ya da UV ışınlarını artıracak bir teknoloji olabilirdi—ama bu yıllar sürebilirdi.


Terminus ekibi, Mars’ta bu kaosu izliyordu.

Capt. John Carter:

“Altın Dünya’yı mahvetti. Rusya özür dilese de, çözüm bulmaları zor. Bu gaz elektro manyetik silahlarla aktif olması planlanmış, fakat aptal bir komutan yıldırımları hesaba katmamış.”

Dünya, mat bir gökyüzü altında kaldı. Rivayetin fitnesi, altını aşmış, insanlığı karanlığa sürüklemişti. Rusya çözüm ararken, TCMB’deki altın, lanetli bir hazine olarak sessizce bekliyordu.


BÖLÜM 19: Menzil Köyü’nde Hocaefendi’nin Konuşması

Eylül 2099’un karanlık günleri. Rusya’nın “Matlaşan Gökyüzü” operasyonu, PDLC-G gazını Türkiye üzerinde salmış, ancak kontrol edilemeyen bir hata yüzünden matlaşma tüm dünyayı sarmıştı. Güneş ışığı kaybolmuş, gökyüzü gri bir dumanla kaplanmıştı. Menzil Köyü’nde, Fırat Nehri kıyısına düşen 50 tonluk altın konteynerinin fitnesi, Hacı Osman’ın uyarılarını haklı çıkarmıştı. Köy meydanında, Hacı Osman—köylülerin “Hocaefendi” dediği bilge—toplanan halka seslenmek için ayağa kalktı. Elinde Kur’an-ı Kerim, sakalı mat havada bile parlayan bir nur gibiydi. Sesinde hem hüzün hem de kararlılık vardı.


Hocaefendi’nin Hutbesi

Köylüler, ellerinde fenerlerle ve yolu bulmak için bastonlarla cuma namazı için camide toplanmıştı. El yordamıyla camiye girmeyi başarmışlardı. Gökyüzü, mat bir örtüyle kaplıydı; ne yıldız ne güneş görünüyordu. Hacı Osman, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:

Hacı Osman:

“Ey cemaat, ey kardeşlerim! Dünya hayatının ve dünyanın sonu yaklaşınca Allah’ın takdir ve iradesiyle bazı olaylar meydana gelecek ve bunlardan kıyametin yaklaştığı anlaşılacaktır. Kıyametin yaklaştığına işaret eden bu olaylara kıyametin belirtileri, işaretleri manasında “alâmâtü’l-kıyâme” denilmektedir. Kıyamet alametlerinin bir kısmı Kur’an’da, bir kısmı da hadislerde açıklanmıştır.”

Hacı Osman:

"Bu, kıyamet kopmadan önce bütün dünyayı saracak olan bir dumandır ki onun tesiriyle müminler nezleye yakalanmış bir hale gelecek, kâfirler ise çok kötü ve zor bir duruma geleceklerdir. Bu duman kırk gün tesirli olacaktır. Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususla ilgili, adını âyet-i kerimede geçen “duhân” kelimesinden alan Duhân sûresi bulunmaktadır. “Duhân” duman anlamına gelmektedir. Bu sûrenin 8-12. âyetlerinde Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır. “O’ndan başka ilâh yoktur. (Her şeyi O) diriltir ve öldürür. Sizin de Rabb’iniz, önceki atalarınızın da Rabb’idir. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar. Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır. (İşte o zaman insanlar) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler)”"

Hacı Osman:

"Güneşin batıdan doğması ile tövbe kapısı kapanır. Ne bir tövbe edenin tövbesi ne de iman eden kâfirin imanı kabul olunur. Güneşin batıdan doğması hakkında âyet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabb’inin gelmesini yahut Rabb’inin bazı alametlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabb’inin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: ‘Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!"

Hacı Osman:

“Ey cemaat, ey kardeşlerim! Gökyüzüne bakın—güneş yok, ışık yok. Bu matlık, bu duman… Size demiştim, ‘Fırat, altından bir dağı çıkarmadıkça kıyamet kopmaz.’ O altın geldi, fitne getirdi. Şimdi ise dünya, duhânın altında kaldı. Rivayet gerçek oldu!”

Kalabalıkta bir uğultu yükseldi. Ahmet ve Mehmet, ön safta Hocaefendi’yi dinliyordu.


Hacı Osman:

“Duhan Suresi’ni hatırlayın. Mekke’de inmiş, 59 ayetten oluşur. Adını onuncu ayetinden alır: ‘Göğün açıkça duman getireceği günü gözetle.’ Bu duman, kıyamet alametlerinden biridir. Âlimler der ki, bu duman tüm dünyayı kaplayacak, insanlara azap olacak. İşte o gün geldi! Rusya’nın gazı, altını almak için salındı, ama Allah’ın takdiri başka. Yıldırımlar gazı durdurmadı, aksine yaydı. Şimdi dünya, duhânın içinde!”

Bir köylü, korkuyla sordu:

Köylü:

“Hocaefendi, bu kıyamet mi?”

Hacı Osman:

“Alamettir, evladım. Duhan Suresi’nde Rabbimiz buyurur: ‘İnsanlar, ‘Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır, çünkü biz iman edenleriz’ diyecek.’ Belki bu, imanımızı sınayan bir azap. Altın, fitne getirdi; insanlar onun için öldü, şimdi gökyüzü karardı. Rivayette dedik ya, ‘Her yüz kişiden doksan dokuzu ölür.’ Zonguldak’ta öyle olmadı mı? Denizler kanla dolmadı mı?”

Ahmet öne çıktı:

Ahmet:

“Hoca amca, biz sana kulak verseydik… Altına yaklaşmasaydık, bu olur muydu?”

Hacı Osman, Ahmet’in omzuna elini koydu.

Hacı Osman:

“Evladım, sen yaklaşmadın, biz temiz kaldık. Ama Dünya dinlemedi. Türkiye altını istedi, fitneyi büyüttü. Rusya altını istedi, fitneyi büyüttü. Dünya altını istedi, fitneyi büyüttü. Şimdi gökyüzü mat, güneş yok. Bu, Allah’ın hikmeti. Duhan gerçek oldudünya kaplandı.”

Mehmet, sessizce mırıldandı:


Mehmet:

“Peki ne yapacağız, Hocaefendi?”

Hacı Osman:

“Sabredeceğiz, dua edeceğiz. Duhan Suresi’nde Rabbimiz, ‘Bizim azabımızdan kurtuluş yoktur’ der, ama rahmeti de boldur. Belki bu bir uyarıdır. Altın, Merkez Bankası’nda duruyor; fitne bitmedi. Ama biz, imanımızla ayakta kalacağız.”

Köylülerin Tepkisi

Kalabalık, Hocaefendi’nin sözleriyle sarsılmıştı. Bazıları ağlıyor, bazıları dua ediyordu. Gökyüzündeki matlık, rivayetin korkutucu doğruluğunu gözler önüne seriyordu. Hacı Osman, konuşmasını bitirdi:


Hacı Osman:

“Ey kardeşlerim, bu dumanı biz çıkarmadık, ama altında kaldık. Rusya özür diledi, çözüm arıyor. Ama bu, insan eliyle durdurulmazsa, Allah’ın takdiridir. Rivayet gerçek oldu—duhân geldi. Sabır ve imanla bekleyelim.”

Köylüler dağılırken, mat gökyüzü altında fenerler titriyordu. Menzil, sessiz bir tevekküle büründü.


Terminus’tan İzlenim

Mars’taki Terminus kontrol odasında, ekip Dünya’daki krizi izliyordu. PDLC-G’nin yayılması, onları da şoke etmişti.


Capt. John Carter:

“Duhan dedikleri bu mu? Dünya mat bir dumanla kaplandı. Rusya’nın hatası, altını aştı.”

Dr. Liam Chen:

PDLC-G, troposferde birikiyor. UV ışınları yer seviyesinde zayıf—gaz yıllarca kalabilir. Menzil’deki adam haklı; inanıyorum bu felaket bir alamet.”

Dr. Elena Rodriguez:

“Altın, Dünya’yı mahvetti. Bizim suçumuz değil. Ben de inanıyorum. Takdir-i ilahi.”

Hacı Osman’ın sözleri, Menzil’de bir uyarı olarak yankılanıyordu. Altın, fitneyi başlatmış; duhân, insanlığın üzerine çökmüştü. Rivayet, bilimle buluşmuş, Dünya’yı sınayan bir gerçeklik olmuştu.

11.sezon DEVAM EDECEK...

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

11.sezon: duhan 7- matlaşan gökyüzü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 11.sezon: duhan 7- matlaşan gökyüzü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
11.sezon: Duhan 7- Matlaşan Gökyüzü yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.