Capter 2 günümüz
Ilık bir esintiyle uyanılan son baharın ilk günüydü. Daniel bugün kendini keyifsiz hissediyordu. Kirpiklerini zorlayan çapaklarını bakımsız ellerinin kısa tırnaklarıyla temizlemeye çalıştı. İçine dolan mutsuzluğu yok etmek için çabucak yataktan kalktı ve tozlu perdesini kenara çekti. Biraz pasaklıydı. Camlarda çamurla sıvansa anca bu kadar kirli görünürdü. ‘Temizlik yapmam gerekiyor sanki’ diye söylendi. Eskiden olsa böyle dertleri olmazdı, çünkü annesi vardı. Kirli camın ardından dökülen yaprakları izledi kısa bir süre. Ne yapacağını bilemedi. O sırada açlıktan guruldayan midesi ona yol gösterdi. Tamamammmm dedi kendi kendine hadi bir şeyler hazırlayalım. Alelade topladı yatağını, ‘akşam yine yatacağım toplamamın ne anlamı var sanki’ dedi yarım ağız. Üniversite den arkadaşları ile yaşıyordu. Onlarla mutluydu ve arkeoloji bölümünü severek okuyordu. Arkadaşlarıyla kardeş gibi olmuşlardı. Bu aralar pek kendinde değil gibiydi. Aklı sürekli karışıktı, düşünceler o kadar hızlı değişiyor ve gelip gidiyordu ki yüzünü yıkamak için gittiği lavaboda olmayan tırnaklarını keserken buluyordu kendini. Ani bir ses onu kendine getirmişti, fısıltılar duyuyor gibiydi. Ne olduğunu anlamadan büyülenmiş gibi sese gidiyordu, gittikçe ses artıyor gibiydi ama yine de cümleler anlaşılmıyordu, çattttttt Samuel açtı kapıyı o kadar hızlı açmıştı ki duvara çarpmıştı ve çıkarttığı ses Daniel’i oldukça ürkütmüştü.
Samuel: n’aber kanka, uyanamamışsın ( gayet kaypak bir yüz ifadesi ile)
Daniel: senin bu pozitif enerjin beni öldürüyor! (gayet ciddi ve sinirli)
Hadi hazırlan, çıkmamız lazım okulun gezisini unuttum deme bana sakin! Daniel tamamen unutmuş olmasına rağmen, tabii aklımda ve hemen hazırlanıp çıkıyorum. Beni aşağıda bekler misin? Samuel hiçbir cümlesine inanmayarak, dışarıda bekliyorum dedi ve gözlerini kısarak Daniel e şüpheyle bakmaya devam etti. Gitmesini sabırsızlıkla bekleyen Daniel ‘ hadi ama’ diyerek resmen haykırdı ve Samuel dışarı çıktı iç çekerek.
Sonunda yüzünü yıkamak için lavaboya gitti musluğu açtığında kuyudan su çekiyor gibi hissetti geç gelen su nedeniyle. Sonradan fışkırarak çıkan suda hemen yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı. Ardından mutfak tezgahına yöneldi ve bir soğuk sandviç yaptı hızlıca. O anda mutfağa Ferr ile Samuel girdi, Ferr Samuel’in sevgilisiydi. Samuel onu kanepeye oturtturmuş, ‘ giyinde gidelim gezi için kalkacak otobüsün saati dolak üzere diye isyan etti’.
Daniel gözlerini devirerek odasından hızlıca bir kot bir t shirt giyip çıktı, koltuğun yanından sırt çantasını aldığında hazırdı. Kampüse yetiştiklerinde bir diğer ev arkadaşı Matt i gördü, Matt sevgilisini almak için erken çıkmıştı ve gezi için kampüse biraz erken varmıştı. Kampüste toplanmış otobüs bekliyorlardı gitmek için. Bu gezi arkeoloji bölüm başkanı tarafından organize edilmişti, bu nedenle rehber de oydu. Rehber Victor coşku ile hazır mısınız diye bağırdı öğrencilerine. Koyu kahve rengi gözleri mutlulukla ışıldadı. Hazırız hocam dedi Matt ve sevgilisi Sally ile Daniel in yanına yöneldi. Samuel nerde? Daniel etrafa bakınıyordu ama göremedi Samuel i.
Matt: biz otobüse binelim nasılsa gelir dedi ve Sally’nin elini tutarak otobüse yöneldi. Daniel de onların arkasından otobüse binip kendine müsait bir yer arıyordu. Herkes sonunda bindikten sonra Salerno dan yola çıkan grup tiren sahilinde yer alan önemli bir antik Yunan şehri olan Paestum a gitmek için can atıyordu. O sırada Victor konuşmaya başlamıştı; ‘Paestum sokakları, tapınakları ve şehir planlaması ile iyi korunmuş antik Yunan kolonisi örneğidir. Şehrin en dikkat çekici özellikleri arasında 3 büyük tapınak bulunur. Hera, Athena ve Poseidon tapınağı. Bu yapılar klasik Yunan mitolojisinin en iyi örnekleri arasında sayılır. Paestum, M.Ö. 6. Yy da kurulan ve çeşitli dönemlerde farklı kültürlere ev sahipliği yapmış bir yerleşim alanıdır. Romalılar döneminde de önemini korumuş ve roma imparatorluğuna dahil edilmiştir.’ Yolun bitmesine 5-10 dk kalmıştı ve Victor hala anlatıyordu; ‘Paestum 18.yy dan itibaren yapılan kazılar ve restorasyon çalışmalarının verdiği bilgi sayesinde oldukça iyi korunmuştur. Bu durum ziyaretçilere antik dünyanın nasıl göründüğüne dair önemli bir iç görü sağlar. Paestum bilimsel araştırmalara ve kazılara ev sahipliği yaparak hem antik tarihin anlaşılmasına hem de arkeolojik metodolojilerin uygulanmasına olanak tanır. Bu nedenle arkadaşlar sıkıldınız biliyorum geldik zaten; Paestum hem tarihçiler hem de arkeologlar için zengin bir araştırma alanı olmaya devam eder.’
Nihayet diye nerdeyse haykırdı Sally. Otobüs durdu ve öğrenciler yavaşça inmeye başladı. Matt ve Sally’nin arkasında inmek için sıra bekleyen Daniel göz ucuyla Samuel i aradı . hocalarının arkasından giden Samuel ve Ferr i görebilmişti sonunda. Muhteşem bir yerdi gerçekten. Victor öğrencilerin büyülenmiş halini gördükçe mutluluktan dişlerini sergiliyordu etrafa.
Ferr bağırdı: hadi gençler gidip biraz daha yakından bakalım. Hocalarının arkasından giden Ferr ve Matt e seslendi Daniel ‘ben bir şey gördüm ona bakmak istiyorum size yetişirim’ diyerek yönünü değiştirdi tamam cevabını beklemeden. Bir uğultu vardı, son bahar olmasına rağmen yüzüne dokunan Lavlı bir rüzgâr. Hipnotize olmuştu resmen bakıyor ama görmüyordu, yaşıyor ama hissetmiyordu. Zombi gibi yürüyordu… arkadaşlarını hala görüyor olmasına rağmen baya uzaklaşmıştı. Yerde tarihi eser olduğunu düşündüğü ama değersiz bir taş parçası gibi görünen ufak bir kaya vardı. Bir ses duydu, kaya mı konuşuyordu! Onun konuştuğuna yemin edebilirdi. ‘Beni bul’ duramadı, o küçük kaya parçasını yerinden oynattı ve bir çomak bularak yeri eşelemeye başladı. Bunları o mu yapıyordu, oydu fakat tamamen güdüsel hareket ediyordu. Çıtttt, çomak kırıldı ve bir şey parıldadı. Sanki orta boylarda mücevher süslemeli bir kutu. Devam etti parmakları ile, ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda aldı kutuyu tabiki toz topraktan pek normal, temiz ve yeni görünmüyordu ama belliydi, harika bir aurası vardı büyülüyordu ve hala ışıldayabiliyordu. Tekrar bir ses, ‘aç beni’! delirdiğini düşündü. Daniel: ne yapıyorum ben! diyerek yetkililere vermeyi düşündü. Hocasına doğru gidecekken tedirgin hissetti kendini ve kutu kendi kendine açıldı. Bir ayna ...silüetler görüyordu aynada ama tanıdık gelen bir şey yoktu ve anlamıyordu neler olduğunu başına ağrılar girmişti aynadan gelen fısıltılar onu korkutuyordu ve midesi bulanmaya başlamıştı tam o anda Matt seslendi: heyyy iyi misin gelsene buraya! acemice kutuyu kapatıp sırt çantasına sokuşturmuştu. Matt e doğru hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı gözleri karardı ve bayıldı.