1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
319
Okunma
Yaklaşık olarak 12 yaşlarındaydım. Kurban bayramı tatili dokuz gün olarak belirlenmiş , okulların tatil edildiği cuma gününün
ertesi günü babam beni köy arabasına bindirmiş , dokuz günlük bayram tatilimi köyde geçirmek üzere annem babam ve kız kardeşimden önce köye gitmiştim. Köye vardığımda dedem ve sevgili köpeği kurt beni yolda karşıladı. Kurt beni görür görmez üzerime atlayıp oyunlar yapmaya , sev beni dercesine kuyruğunu sallamaya başladı. Bunu gören dedem ;
- Hoş geldin evlat , bak kurt seni bizden fazla özlemiş kerata
- Hoş buldum dedem , özlemiş valla , ama ben de çok özledim sizi , kurdu ve köyümü
Küçük bir çantaya annemler gelene kadar yetecek eşya almıştım. Bu kadar az eşyayı gören dedem telaşla ;
- Evlat hayırdır , bir gecelik mi kalacaksın , neden az eşya aldın ?
-Annem , babam ve kardeşim üç gün sonra gelecek arife günü , annem bu kadar eşya biz gelene kadar yeter dedi.
Dedem ;
- Hadi öyle olsun bakalım kerata , ee okul nasıl ?
- Nasıl olsun be dede , bu sene orta iki bitecek , notlarımda iyi.
Dedem ;
- Büyük adam olacaksın sen , hep söylemişimdir.
Bir yandan da köy havasını içime çeke çeke ağır adımlar ile ilerliyorduk. Kurban bayramı nisan ayına denk gelmiş her taraf yemyeşildi. Badem ağaçları çoktan çiçek açmıştı. Köy meydanından geçerken hacı kuyu dediğimiz su kuyusuna gözüm dikildi. Küçük bir köyde yaşadığımız için hemen herkes bir birini tanırdı. Kuyunun başında bakraçları ile bekleyen kadınlardan biri seslendi ;
- Gözün aydın Mustafa dayı , torun gelmiş
Dedem gülümseyerek birazda gururla ;
- He geldi ya çok şükür
Kadın ;
- Maşallah , Nurten’in oğlu mu bu ?
Dedem ;
- He oğlu ya , koca adam oldu dedesini tek başına ziyarete geldi baksana
Kadın bana dönerek ;
- Hoş geldin oğlum
Ben bir koşuda kuyunun yanına giderek teker teker oradaki kadınların ellerini öperken , her öptüğüm elin sahibinin hoşgeldin sözünü hoşbulduk teyze diye cevapladım. Başımı okşadılar , aferin pekte saygılı diyenler de oldu.
Sonra görüşürüz diyerek yanlarından ayrılıp dedemim yanına koştum.
İçim içime sığmıyordu , çocukluğum bu köydü , dedem büyütmüştü beni.
Eve yaklaştıkça burnuma bahar kokusunu delen mis gibi poğaça kokuları gelmeye başladı.
Dedeme dönüp ;
- Mis gibi koktu be dede olsa da yesek
Dedem ;
- Çok mu özledin anneannenin poğaçalarını ?
Off hemde nasıl özledim bir bilsen dede. Yoksa bu kokular bizim evden mi geliyor dede ?
Dedem ;
- Sen gelirsin de anneannen yapmaz mı ? Hemde en sevdiğinden.
Yaşa dede , peynirli mi ?
Dedem ;
- Peynirli tabi ya sen ne sandın ?
- Oleyyyy
Eve gelmemize adımlar kalmıştı. Anneannemin fırının başındaki silüeti belirmişti. Koşa koşa porto kapıya (Porto kapı bizim köyde evin bahçesine giriş kapısıdır ) geldim. Anneannem beni görmüş ;
- Ah benim kara kızanım gelmiş (Kızan bizim Trakya köylerinde çocuk anlamında kullanılır )
Bana bir sarıldı ki anneannem , yüzümü gözümü öpüyor , kucaklıyor sarıp sarmalıyordu. Kurt bir yandan üzerimize atlıyor ,seviniyordu. Bizi o halde gören dedem ;
-Bitirdin çocuğu hanım , birazda eve bırak beraber yeriz keratayı
Anneannem ;
- Hadi içeri girelim , bak poğaça yaptım ben kızanıma sıcak sıcak yesin
Dedem ;
-Bana yapmadın yani
Anneannem ;
- Sana hep yapıyorum , ama bu sefer kızanıma yaptım
Güle oynaya , sarmaş dolaş içeri girdik. Anneannem yer sofrasını çoktan kurmuş , köy yoğurdundan ayran bile yapmıştı. Eski köy yoğurtlarının ayranı başka olurdu , bir parmak köpük ve yağ tutardı üstü. Anneannemin yaptığı poğaçaları annem bile yapamazdı. Pamuk gibi olurdu.
Yemeğimizi yedikten sonra ben biraz sokağa çıkmak için izin istedim. Dedem fazla kalma seninle bağa gidelim istersen eskisi gibi dedi. Tamam dede diyerek zıplaya zıplaya sokağa attım kendimi. Kurt beni asla yalnız bırakmazdı , benden yaşça büyüktü , on yedi yaşında bir çoban köpeğiydi . Çocukluğumdan beri yanımdaydı , çok sadık ve korumacıydı. Beni bütün köy köpeklerinden korurdu , oyun oynarken kenara oturur gözlerini bir an bile benden ayırmazdı.
Beraber sokağa geldiğimizde çocukların olmadığını görüp geri dönmüştüm .Anneannem ;
- Ne oldu çocuklar yok mu sokakta ?
- Yok anneanne , sanırım akşam üstü çıkarlar, olsun bende dedemle bağa giderim.
Anneannem gülümsedi , o kadar güzel gülüyordu ki , gamze gamze olurdu yanakları. O sırada dedem ilaç pompasına su ve ilaç koyuyordu ölçekle. İşi bittikten sonra sırtına vurdu ilaç pompasını , haydi gidelim , sen yanına bir şişe su al.
Anneannem her ihtimali düşünen kadındı , biraz poğaça ve bir şişe suyu hazırlamıştı bile. Bunu gören dedem ;
- Sanki pikniğe gidiyoruz , bir saate döneceğiz hanım poğaça neden koydun ki ?
Anneannem ;
- Bayıra gidiyorsunuz ne olur ne olmaz acıkır belki benim kızanım
Dedem ;
- Tamam tamam , kızanın olmasa beni düşünmezsin yani
Anneannem ;
- Aman be Mustafa ne zaman aç koydum seni ?
Dedem ;
- Şaka söyledim be hanım , bilmem mi ben seni , ben senden razıyım
Anneannem ;
- Bende senden bey , başımızdan eksik olma emi
Ben su şişesi ve poğaçaları , dedem ilaç pompasını sırtına aldı koyulduk yola ben dedem ve kurtla.
Çok özlemiştim dedemle gezmeyi , bağa , bahçeye gitmeyi.
Yaklaşık yarım saatlik yol boyunca her ağacın ayrı kokusunu içime sindirdim. Bağa vardığımızda dedem beni bir badem ağacının altına oturttu. Kendisi ilaçlamaya başlamadan önce başını gözünü bez ile sardı ki ilaç ona zarar vermesin diye.
Yaklaşık altmış meyve ağacı vardı dedemin bağında , hepsini teker teker dolaştı , sadece iki ağacı ilaçlamadı ama ağaçların başına geldiğinde bir şeyler mırıldandı. İlgimi çekmişti dedeme dönüp ;
- Dede ilaç mı bitti yoksa unuttun mu bu iki ağacı ?
Dedem ;
- Yok unutmadım evlat onları bilerek ilaçlamadım
- Peki o ağaçların başına gidip ne söyledin dua mı okudun dede ?
Dedem ;
- Kurda kuşa yem olsun dedim evladım
- Neden ki dede ?
Dedem ;
- Onların göz hakkı için, kuşlar ilaçlı meyveleri yemez , yerse onlara zarar vereceğini bilirler. Onların payını ayırmazsak yaradan bizi aç bırakır. Kuşlar , böcekler , bütün canlılar biz insanlara emanettirler.
Dedemin o gün söylediklerini yıllar sonra anlayabildim.
Eski insanlar , ne güzel insanlardı...
Çağdaş DURMAZ ( Ah Benim Yetişemediğim Çocukluğum isimli kitabımdan alıntı... )
5.0
100% (2)