Faziletli olmak, keskin bir kılıca oturmak kadar güçtür.-- bhartrıharı
Zarif oğlu
Zarif oğlu
@zarifco-lu

"Tozlu dumanlı yıllar" 2

12 Mart 2025 Çarşamba
Yorum

"Tozlu dumanlı yıllar" 2

( 1 kişi )

0

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

245

Okunma

"Tozlu dumanlı yıllar" 2

NOT:
("TOZLU DUMANLI YILLAR" KARANFİL YAZISININ DEVAMIDIR.ONDAN SONRA OKUMANIZI TAVSİYE EDİYORUM.)




Çınar ağacının gölgesinde Kemal’i öldüresiye dövülmekten kurtaran kimdi? Soluksuz bir koşturma ve durmaksızın adımlayarak okula gelen Karanfil’in aklını bu soru işgal etmişti. Geç kaldıkları derse hocadan izin alarak girdiler ve kalabalık amfi de bir yer bulup yerleştiler. Defter ve kalemi çıkarıp dersin akışına teslim oldu Yıldız ve Karanfil.
Paltosunun cebine elini attığında sorular tekrar üşüştü kafasına. Gizemlinin Kemal in yüzünü silmesi için verdiği mendil cebindeydi. İstemsizce alıp cebine atmış sonrasında ise çıkarmamıştı. Kemal “gel ben sana anlatacağım o da onlardan” demişti. Ne anlatacaktı Kemal onu da merak etmişti. Bütün bu zihnindeki merak duygusunun esintisiyle dersin sonunu getirdi. Soruların cevaplarını merak ediyordu. Bir yandan da bu merakın gereksiz olduğunu düşündü.
“Hadi kantine inelim hem belki Kemal de gelir” dedi Yıldız. Karanfil düşünceler arasından sıyrılıp istemsizce başını sallayarak Yıldız’ı onayladı. Az sonra kalabalık bir grup içeri girdi ve koca amfinin önüne hızlıca sıralandılar. Fakültenin rutini haliydi. Öğrenci gruplarının klasikleşmiş bildiri yayınlama yürüyüşlere davet, protesto yapılmasına yönelik bir ifade ediş biçimi olmuştu. Önceleri Karanfil ve Yıldız için şaşılası ve rahatsız edici gelen bu durum artık normalleşmişti. İri kıyım bir öğrencinin elinde bir bildiriyle solana hitap ettiğini, grubun arasından birkaç kişinin ise seri şekilde ellerindeki bildiri afişlerini sıralara dağıtması aynı anda gerçekleşiyordu.
Hızlı adımlarla afiş dağıtan Murat’la göz göze geldi. Yüzündeki tokadı tekrar hissetmişçesine acısını yineleyip kızgın kızgın bakıyordu Karanfil’e. Kıvırcık saçlı kızın yüzünde pişmanlık ibaresi belirmemiş olsa da hırçın bakışlarının yerini hafiften mahcubiyet almıştı. İri zeytin gözleri parlamış tepkisiz Murat’ın geçişini izlemişti. Bir an bakıp hızlıca arka sıralara kayıp gitti Murat.
“Gidip Kemal e bakalım” dedi Karanfil. Murat ı görmek Kemal’i hatırlatmıştı. Bildiri paylaşan grubun içinde sıyrıldılar ve koridora çıkıp kantinin yolunu tuttular. Kemal oradaydı. Öğrenci arkadaşlarıyla oturmuş hararetli bir konuşmanın içindeydi. Öğrenci meclislerinin haleti ruh iyesi epey bir vakittir böyleydi. Kümelenip bir masanın etrafında uzun uzun sohbetlerin ana konusu hep belliydi. Bu kuşak bir fikrin lambasında karanlığın çöktüğü vakitlerde üşüşen böcekler misali bir hayalin türküsüne kapılma cenderesine çoktan girmişti. Gözlerinden ateş fışkıran, filizlenmiş bir fikri demlenmesini sağlayan gençliğin verdiği bir dava ateşi vardı her birinde. Kafasını kaldırıp kızları gören Kemal arkadaşlarını grubun içine dâhil etmemek için kalkıp yanlarına geldi.
“Yüzün daha da kötü olmuş” dedi Yıldız. Parmak ucuyla yarılmış kaşına usulca dokunurken.
“Merak etmeyin tıptan arkadaşlar pansuman yaptılar” dedi Kemal. Sinirliydi. Gözleri ufak çaplı bir intikamın hülyasıyla kapanıp açılıyordu. “Bunun intikamını alacağım ondan” diye ekledi kafasını yukarı aşağı sallarken.
Bu arada boş bir masa bulup oturmuşlardı. Kemal elini kaldırıp 3 çay diye bağırdı. Az sonra kır saçlı bir adamın masaya üç çay bırakmasıyla sessizlik bozuldu.
“Hep böyle mi olacak “dedi Karanfil “diken üstündeyiz her gün bir olay olacak diye endişeleniyorum. Her sokak başı artık tehlike saçıyor”
Kemal öfkesi kabararak araya girdi.
“Farkında değil misin Karanfil baksana nasıl bir mücadele veriyoruz. Sokak ortasında acımasız da döven cani bir gruba karşı karşıyız” dedi.
Tekrar acısı aklına geldi ve yineledi. “Ben o faşistlere yapacağımı biliyorum” dedi ve intikamını harladı.
Karanfil üniversiteli olalı birkaç ay olmuştu. Kaos bulutlu İstanbul sokaklarını, kitlesel ayrışmayı, gergin gençliğin deforme edilmiş sakinliğini yeni yeni keşfederken bir tarafa dâhil olmama fikrinde direnmekteydi. Bununla mücadele edebilmek hiçte kolay değildi. Buranın havasını solumak, olayların hep merkezinde kalmak, nice gergin sert kavgalara şahit olmak ve tarafsızlık kimliğini yakasında taşımaya ne kadar izin verebilirdi?
Babası otogarda yolcu ederken bunun altını özellikle çizmişti. Fikirlerin, hayat görüşün ve bir şeyleri değiştirebilmek için elbette umudun olacak ancak bunu gerçekleştirmek için sakın gittiğin yerin havasını soluyarak yapma demişti. Biliyordu İstanbul’un kafası çok pusluydu. Özellikle üniversitelileri bünyesine dahil etmiş bir sis hakimdi. Kargaşanın ve kavganın içinde kızının başına gelebilecekleri az çok kestirebiliyordu. Geldi geleli Karanfil ise pasif kalmaya çalışıyor kendini bu girdabın mihenginden geri çekiyordu. Fikir beyanı, görüş açıklama veya bir ideolojiyi savunabilme kimliğine bürünmekten imtina etmişti ancak sabah ki Murat’ın yüzüne attığı tokat bu girdabın sillesine ilk tepkiydi. Belki Kemal’i korumak için yapılan içgüdüsel bir hareket olsa da ilk tepkinin dönütlerinin sarmalı ne olacaktı bilinmez.
“Sabah seni kurtarmasalardı neler olacağını düşünemiyorum” diye söze girdi Yıldız. Kemal buna bozuldu. Yüzünün şekli değişti. Haklıydı Yıldız. O kalabalıktan kurtulmaları hiçte kolay olmayacaktı.
“Sahi kimdi o” dedi yıldız gözleri açılmıştı ve devam etti “üstüne üstelik onlardan biri dedin onlardan olan seni neden kurtarsın” Yıldız’ın sorularına Karanfil’in çaktırmadan süzülen meraklı bakışları da eklendi.
Kemal etrafı izlerken Yıldız’a döndü.
“Katil’in teki.”
Kızların gözleri patlayacak gibi açıldı. Böyle bir şey beklemedikleri ikisinin de yüzünden okunuyordu. Şaşırmışlardı.
“Bir grup faşistle bir gece kahveyi basıp yoldaşlarımızı öldürdüler. Başlarında da o varmış” dedi. Meraklı bakışların bulunduğu masaya bombayı bıraktı Kemal.
“Peki seni neden kurtardı” dedi Karanfil. Etrafta birini arar gibi bakan Kemal bu kez de Karanfil’e döndü. Birkaç saniye duraksadı.
“İşte onu bende bilmiyorum. Bizi kurtardığı yerdeki Çınar ağacı var ya orda bir sahafın sahibi diye biliyorum. Çok tanımıyorum duyduğum kadarıyla” dedi ve ayağa fırladı beklediği gelmişti. Kızların yanında vedalaşıp ayrıldı.
Yıldız ve Karanfil şaşkın şaşkın Kemal’i dinlediler. Biraz üzerine düşünüp zihinlerini dağıttılar. Ders arası bitmişti. Dersin kalan kısmını bitirmek için sınıfa çıktılar. Karanfil aralıklı cebini yokladığında elinin mendile değmesiyle tekrardan aynı yere geliyordu.
“Bu mendili sahibine geri vermeli miyim?”
Niçin bu kadar takılmıştı. Çöpe de atabilirdi. Bir emanet gibi görmesi rahatsız etmişti.
Ders bitti. Fakülteden çıktılar. Az sonra Kemal yanlarına geldi.
“Yıldız akşama afiş hazırlama ve bildiri yazma işi var gelir misin?”
Ara ara Kemal Yıldız’ı mitingler için hazırlanacak işler için çağırırdı. Yıldız’ın hayır demeyeceğini bilen Karanfil biraz sitemli bir gitmesen mi? Dercesine baksa da nafileydi. Yıldız tebessümle
“Geliyorum” dedi. Cevabı verirken Karanfil’in gözlerine munzur bir ifadeyle.
Hadi hemen gidiyoruz dedi Kemal ve yıldız ın kolundan çekişti. Yıldız gülerek uzaklaşırken Karanfil’e el sallıyordu.
“Yurtta görüşürüz Karanfil”
Karanfil arkadaşları tarafından biran da yalnız bırakılmış olmasından anlamsız bir şekilde memnuniyet duydu. Çınar ağacının yanına tek başına gitmek istiyordu. Mendil i vermek istedi. Aynı zamanda bu manasız zihni kurcalamalarında önüne geçecekti. Sabah ki o yürekleri hızlandıran hali tekrar anımsadı. Kavganın ortası bir şehirdi artık burası. Ve defalarca bu kavganın ortasında kalmaya devam edecekti. Alışmasının zaman alacağını biliyor ama en sonunda alışacağı hakikatini çok daha iyi biliyordu.
Cadde geçti. Ara sokaklar arşınladı. Sabah ki sakinliğine galebe çalan kalabalıklaşmış Çınar ın gölgesine geldi. Dükkân önlerine atılmış tabureler birer birer doldurulmuştu. Uğultuya varmayan ama koyu sohbetlerin demlendiği masalara omzunda küçük bir bez asmış birkaç adamın tepsilerde dağıttığı çaylar eşlik ediyordu. Her bir yudumlayış sohbetin demini tazelerken Çınar gölgesinde vaktin nasıl geçtiğini insanların hafızasından siliyordu.
Geniş bir alanda tam ortada doğum tarihini çağlar öncesine borçlu olan koca bir çınar vardı. Dallarını sarkmış bu alandaki tüm dükkanlara ve insanlara şemsiye görevi üstleniyordu. Çınarı merkeze alıp etrafına kümelenmiş bu küçük çınar memleketine iki farklı girişten adımlayabilirdiniz. Ya uzunca bir ara sokaktan ulaşabiliyordunuz ya da caddeye bağlanan hafif eğimli merdivenlerden…
Kalabalığı gören Karanfil şaşırdı. Sabah ki boşluktan eser yoktu. Üstelik geneli gençlerden oluşan bir ortamdaydı. Dükkânlar birer ikişer girip çıkan müşteriler, taburesi boşalan anında dolan çay evleri ve ara ara yükselen sohbeti koyu ahbapların gülüşmeleri…
Göz ucuyla etrafı süzmeye devam eden Karanfil dükkânlardan hangisi mendilin sahibine ait olacağını düşündü. Sağ tarafa baktığında rafları dolu dolu dergiler, gazeteler doldurulmuş kasetler ve kulağı ulaşan İlhan İREM şarkısı…
Burası olamazdı. Sahaf demişti Kemal. Aslında sahafın küçük ve kıyıda köşe de kalmış bir merdiven altı dükkân olabileceğini düşündü. Düşüncesini yerle bir etmesi kısa sürdü. Soluna döndüğünde gayet heybetli. Önünde tabure değil de. İhtişamlı masaların olduğu, bolca kitabın hitabına muhatap kılınabilecek genişçe bir dükkân gördü. Çınar ağacının meydanında aslında kültürü meydanın merkezine konumlanmıştı.
Burası olmalı diye mırıldandı. Yavaşça adımladı. Heyecanlıydı. Emanet bir mendili vermek için olmasa gerekti. Zira bir katille karşılaşacağı gerçeğini zihnine yapıştırmıştı Kemal. Kıvırcık saçlarını geriye atarak dükkâna usulca girdi.


Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

"tozlu dumanlı yıllar" 2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz "tozlu dumanlı yıllar" 2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
"Tozlu dumanlı yıllar" 2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.