0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
76
Okunma
8 Mart, dünyanın dört bir yanında kadınların haklarını savunmak, eşitlik mücadelesini hatırlatmak ve kadınların toplumdaki yerini vurgulamak için kutlanan özel bir gündür. Ancak bu tarih yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda bir direniş ve hak arayışı günüdür.
8 Mart 1857’de New York’ta tekstil işçisi kadınlar, düşük ücretler, uzun çalışma saatleri ve kötü çalışma koşullarına karşı greve gitti. Ancak polis müdahalesi ve çıkan yangın sonucu birçok kadın hayatını kaybetti. Bu olay, kadınların hak mücadelesinin simgesi haline geldi. 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Kadın Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi. 1977’de ise Birleşmiş Milletler tarafından resmî olarak tanındı.
Kadınların oy kullanma hakkı, eğitim ve iş hayatına katılımı, siyasal temsil gücü gibi konularda büyük ilerlemeler kaydedildi. Ancak hâlâ toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ücret farkları, kadına yönelik şiddet gibi sorunlar devam ediyor. Bu nedenle 8 Mart, kazanımları kutlamak kadar, eksiklikleri görmek ve daha adil bir dünya için mücadele etmek açısından da önemli bir gündür.
Türkiye’de kadın hareketi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir süreçte önemli aşamalardan geçti. 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı, ancak toplumsal hayatta kadın-erkek eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması için hâlâ mücadele ediliyor. Kadın cinayetleri, çalışma hayatında ayrımcılık ve toplumsal baskılar, kadın haklarının daha fazla korunmasını gerektiriyor.
8 Mart, yalnızca kadınları hatırlamak veya onlara çiçek vermek günü değildir. Bu gün, kadınların insan haklarına saygı duyulması, ekonomik ve sosyal haklarının güçlendirilmesi, eşit fırsatlar sağlanması ve toplumsal farkındalığın artırılması için bir fırsattır.
Daha adil ve eşit bir dünya için kadınların sesi yükselmeli, mücadeleleri desteklenmeli ve gerçek anlamda eşit bir toplum inşa edilmelidir. Çünkü güçlü kadınlar, güçlü toplumlar yaratır.
Türkiye’de ve dünyada kadınların iş gücünün artması ve istihdam alanları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ekonomik kalkınma açısından önemli göstergelerdir. Bu alanlardaki veriler, kadınların iş hayatındaki bireyleri ve karşılaştıkları şeyleri anlamamıza yardımcı olur.
Türkiye’de 15 ve daha sonraki yaşlardaki bakım gücü katılma oranı %51,4’tür. Bu oran erkeklerde %70,3 iken, %32,8’dir. Yani, çalışma çağındaki her üç kadından yalnızca biri iş gücü katılmaktadır.
Kadınların çalıştığı sektörler değiştiği, belirli meslek gruplarında kadın oranlarının farklılık gösterdiği görülüyor.
Küresel boyutta, kadınların iş gücü birleşme oranı %63, kişisel ise %94’tür. Bu veriler, kadınların iş gücünde erkeklere kıyasla belirgin bir fark olduğunu göstermektedir.
Sektörel dağılım, kadınların belirli parçalarının temsil oranları şu şekildedir:
Veri Analizi: Bu alanlarda çalışan profesyonellerin sadece %26’sı kadındır.
Finans ve Uyumluluk: Küresel kadın devletinin en fazla içerdiği birim %25 ile finans departmanıdır. Bunu sırasıyla %12,5 ile uyumluluk ve %12 ile insan kaynakları departmanları izlemektedir.
CEO Pozisyonları: Fortune 500 şirketlerinin %6,6’sında kadın CEO görevi yapıyor.
Bu veriler, kadınların belirli bölümleri ve üst düzey yönetim pozisyonlarında yeterince temsil edilmediğini göstermektedir.
Türkiye’de ve dünyada kadınların iş gücü ve sektörel gelişmeler, toplumsal cinsiyet eşitliğine erişilebilenda önemli bir göstergedir. Kadınların iş hayatının daha fazla olmasını sağlamak ve farklı sektörlerdeki temsilini artırmak için politikaların geliştirilmesi ve güçlenebilmesi gerekmektedir.
5.0
100% (2)