0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
73
Okunma
ANIT YAPILAR.
Eski çağlardan beri yerleşim yerlerinin gelişiminde anıt yapıların önemi büyük olmuştur.
Osmanlı döneminde şehir için “suru bulunur, cuması kılınır, pazarı kurulur” tanımı yapılmıştır. Dolayısıyla, şehir denilince üç temel unsur esas alınmıştır: Savunma için ‘sur’, cuma namazlarının kılınması için ‘ulu cami’ ve pazarın kurulması için de gerekli yapılar (han, kervansaray vb.) yerleşim yerlerinin belirleyicisi olmuşlardır. Yalnızca bunlarla da sınırlı kalmayıp, Türk-İslam döneminde bu yapıların yanında; hamam, medrese, türbe, Han kâh, şifahane ve çeşme gibi sosyal yapı ünitelerinin gerek kentlerin gelişiminde, gerekse onun birimleri olan mahallelerin oluşmasında doğrudan etkili olduğu söylenebilir. Bu yüzden Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kimi devlet adamları, kendi yetiştikleri yerlerde böyle yapılar inşa ettirmek suretiyle, yerleşim yerlerinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Yukarıda anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, Sivrihisar’ın kuruluşu ve gelişimiyle ilgili olarak Türk döneminde mahalle ve onları meydana getiren evlerle anıt yapıların sıkı bir ilişkisi vardır. Türklerin şehre yerleşmesinde, burada inşa edilen cami ve mescitler, çevrelerinde halkın iskanını sağlıyor; diğer sosyal bina ünitelerinin teşekkülü ve Türk geleneğinde yeni konutların inşası ile de kent artık yavaş yavaş yeni kimliğini kazanıyordu. Yerleşim yerinin merkezinde bulunan Ulu Cami hem şehrin gelişmesini, hem de Selçukluların buraya verdiği önemi göstermesi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Daha o zamanlarda şehrin ticari merkezi bu caminin çevresinde oluşmuş ve bu durum günümüze dek değişmeden süregelmiştir.
Bunun yanında çoğu mahallelerin kuruluşu, doğrudan o mahallede inşa edilmiş olan bir cami, mescit, ya da başka bir anıt yapıyla ilgili olmaktadır. Nitekim eski adlarıyla Hacı Hasan, Hacı Minnet, Hacı Veysi, Hacı Kutbettin, Akdoğan, Faruk, Hacı İshak, Kocaca nam-ı diğer Umuroğlu mahalleleri bu semtlerde yaptırılan bir caminin; Seyit Mahmut mahallesi ise Seyit Mahmut adına kurulan bir zaviyenin etrafında şekillenmiştir. Halkın temizlik kültüründe önemli yer tutan hamamların, içme suyu ihtiyacını karşılayan çeşmelerin ve bugün ayakta olmayan diğer birçok yapı türünün de hem kentin, hem de onun birimleri olan mahalle ve evlerin oluşmasında etkisi açıkça görülmektedir. Bu etki, yalnız oluşum safhasında değil, bugün de şehrin yerleşim planında ve sili etinde hakim rol oynamaktadır.
Anadolu’da pek çok eski kentimiz gibi, Sivrihisar’daki tarihi yapıların sayısı da günümüzde önemli derece azalmış ve bazı yapı türleri tamamen yok olmuştur. Bunların bir kısmı kasten yıkıma uğramış, geri kalanı da işlevini sürdüremediği için ortadan kaldırılmış veya harap hale gelmiştir. Mimari anıtlardan halen kullanılanların, bir başka deyişle işlevini sürdürebilenlerin ise ayakta kalabilmek için daha şanslı oldukları görülmektedir.
Bugün şehir ve çevresinde mevcut olan Türk dönemi mimari anıdan, yörenin tarihi mirası olmanın ötesinde, bin yıla yaklaşan geçmişinde halkının kültür kimliğine de ışık tutmaktadır. Bu kimliği daha yakından tanımak için şehir merkezindeki bazı anıt yapılardan burada kısaca söz etmek yerinde olacaktır.