1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
122
Okunma
Bazen birine bakarız ama gerçekten görmeyiz. Bazen birinin acısını duyarız ama gerçekten hissetmeyiz. Empati dediğimiz şey, tam da burada devreye girer: Başkasının gözünden dünyaya bakmak, onun hissettiğini hissedebilmek… Ama modern dünyada bu yeteneğimizi kaybediyor muyuz? Ya da daha doğrusu, kaybetmeye mi itiliyoruz?
Eskiden insanlar birbirine daha mı yakındı? Sokakta oynayan çocuklar, kapı önünde sohbet eden komşular, aynı sofrada yemek yiyen aileler… Bugünse herkes kendi dünyasında, kendi ekranına kilitlenmiş, birbirine neredeyse dokunmadan yaşıyor. Peki, empati eksikliği gerçekten yeni bir sorun mu, yoksa insanoğlu her dönemde bencilliğe eğilimli miydi?
Empati Nedir, Ne Değildir?
Empati, sadece "seni anlıyorum" demek değildir. Gerçek bir empati, birinin yerine kendimizi koyabilmek, onun dünyasını kendi içimizde hissedebilmektir. Ancak bu, bazen insanlar için fazla "yük" gibi de algılanabilir. Çünkü gerçekten empati yapmak, kişinin kendi sınırlarını esnetmesini gerektirir.
Düşünelim… Günlük hayatta kaç kere birini anlamaya gerçekten çaba gösteriyoruz? Market kasasında sinirle bekleyen bir adamı gördüğümüzde, onun belki de kötü bir gün geçirdiğini düşünebiliyor muyuz? Trafikte kornaya basan bir şoförün belki hastaneye yetişmeye çalıştığını hesaba katıyor muyuz? Çoğu zaman hayır. Çünkü modern yaşam bizi, "önce kendini düşün" diye programlıyor.
Modern Dünyada Empati Neden Kayboluyor?
Giderek artan bireyselleşme, kapitalist rekabet ve dijitalleşme, empatiyi zayıflatan unsurlar haline geldi. Şimdi bakalım, empati neden her geçen gün biraz daha geri plana itiliyor?
Dijitalleşme ve "Sanal Empati"
Eskiden insanlar yüz yüze konuşurdu. Şimdi ise mesajlarla, emojilerle anlaşıyoruz. Peki, birine üzgün olduğumuzu emojiyle anlatmak gerçekten empati kurmak mıdır? Sosyal medyada gördüğümüz trajedilere saniyelik üzülüp bir sonraki gönderiye kaydırmak… İşte, günümüz empatisi tam olarak bu!
Baudrillard diye bir filozof, "gerçeklik artık kayboluyor, onun yerine medyanın yarattığı simülasyonlar var" diyordu. Gerçekten de bugün savaşları, acıları, felaketleri ekranlardan izliyoruz ama bir süre sonra unutuyoruz. Çünkü sanal dünya, gerçek empatiyi değil, geçici tepkileri teşvik ediyor.
Kapitalist Düzen: Empatiyi Bir Lüks Haline Getirmek
Günümüz dünyasında "başarı" en önemli değerlerden biri. İş dünyasında rekabet, hayatta kalma mücadelesi derken insanlar birbirlerine duyarsızlaşabiliyor. Çünkü kapitalizm diyor ki: "Önce sen kazanmalısın!" Böyle bir sistemde, empati bir lüks gibi algılanıyor. Çünkü eğer sürekli başkalarını anlamaya çalışırsan, onların acısını hissedersen, kendi yolunu çizmekte zorlanabilirsin.
Örneğin, büyük şirketler işçileriyle empati kurmak yerine, verimlilik hesapları yapıyor. Bir işçinin ruh hali değil, performansı önemli oluyor. Ya da büyük şehirlerde insanlar, karşısındaki insanın hikâyesine değil, bir an önce yetişmesi gereken yere odaklanıyor.
Politik Kutuplaşma ve "Biz" - "Onlar" Ayrımı
Sosyal medya çağında insanlar, kendi fikirleriyle tamamen uyumlu grupların içine kapanıyor. Bir noktadan sonra artık sadece kendi fikirlerini destekleyen insanlarla empati kuruyor, diğerlerine ise öfkeyle yaklaşıyorlar. Bu, toplumsal empatiyi en çok aşındıran unsurlardan biri.
Örneğin, bir ülkede göçmenlerle empati kuran insanlar, "hain" ilan edilebiliyor. Ya da belli bir politik görüşü savunanlar, diğerlerini "anlamaya bile değmez" diye dışlayabiliyor. Oysa gerçek empati, sadece bizim gibi düşünenlerle değil, bizden farklı olanlarla da kurulmalıdır.
Empatiyi Geri Kazanmak Mümkün mü?
Peki, bu kadar şeyden sonra empatiyi geri kazanmak mümkün mü? Elbette mümkün. Ama bunun için bazı şeyleri değiştirmemiz gerekiyor.
Başkalarını dinlemeyi öğrenmeliyiz. İnsanları sadece cevap vermek için değil, gerçekten anlamak için dinlemeliyiz.
Yavaşlamalıyız. Sürekli hızla hareket eden bir dünyada, empati kuracak zaman bile bulamıyoruz. Bir an durup, gerçekten hissetmeye çalışmalıyız.
Farklı insanlarla iletişime geçmeliyiz. Hep aynı çevrede, aynı düşüncede insanlarla vakit geçirmek, empatiyi sınırlar. Farklı görüşlerden insanları dinlemek, empati yetimizi geliştirir.
Gerçek temas kurmalıyız. Sanal dünyada empati kolaydır, çünkü yüz yüze gelmek zorunda kalmayız. Ama gerçek dünyada empati kurmak, bazen zor olsa da en etkili olandır.
Son Söz: Empati, Kaybolan Bir Yetimiz Değil, Yeniden Keşfedilmesi Gereken Bir Değer
Evet, modern dünya empatiyi zorlaştırıyor. Evet, bireyselleşme, rekabet, dijitalleşme bizi duyarsızlaştırıyor. Ama unutmayalım ki, empati insanın en doğal yetilerinden biridir. Onu kaybetmiyoruz, sadece kullanmayı unutuyoruz.
Ve iyi haber şu ki, empatiyi yeniden keşfetmek elimizde! Belki de sokakta gördüğümüz birine daha dikkatli bakarak, belki de bir tartışmada karşı tarafı anlamaya çalışarak, belki de sosyal medyada hızlıca kaydırmak yerine bir hikâyeye biraz daha uzun süre odaklanarak… Küçük adımlarla büyük değişimler yaratmak mümkün.
Empati, sadece "hissetmek" değildir. Empati, dünyayı daha yaşanabilir kılmak için atılan en önemli adımdır. Ve bu adımı atmak, bizim elimizde!
5.0
100% (3)