0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
118
Okunma
SÖZ MÜ
KIYMETLİDİR
YAZI MI?
Geçtiğimiz günlerde kariyer günleri kapsamında Kayseri’deki bir liseye konferansa çağırdılar.
Konferansın bir yerinde gençlere bir soru sordum.
Gençler benim konuşmalarıma mı daha çok güvenirsiniz yazdığım yazılara mı ?
Gençlerin Büyük bir kısmı konuşmama daha çok güvendiklerini söylediler.
Bunun üzerine gençlere
Şunları söyledim:
Gençler hayatta bilgi bize 3 kanaldan gelir.
Birincisi sözle
İkincisi yazıyla üçüncüsü ise eylemlerle yani yaşayarak.
Hayatın en önemli bilgi kaynağı olan hakkal yakini şimdilik bir kenara bırakalım ve söz/ yazı üzerine yoğunlaşalım diğerini başka bir yazının konusu yapalım.
Ben burada sizin karşınızda konferans için bulunuyorum bakın ben bu konferansta sizi manipüle edebilirim sizi yanıltabilirim sizi kandırabilirim sizi bir beyin anaforuna sokarak yanlış sonuçlara vardırabilirim.
Ancak benim kaleme ve kağıda döktüklerim de vardır. Ben yazıya döktüklerinde daha dikkatli olmak zorundayım bunu asla unutmayın.
Ben bir düşünce insanının bir yazarın bir gazetecinin ya da bir ilim adamının konuşmalarından ziyade yazdıklarına daha çok güvenilmesinden yanayım Neden mi?
Ben şahsen kitaplara daha çok güvenirim Zira kitapların yalan söyleme ihtimali sözün yalan söyleme ihtimalinden daha düşüktür.
Neden mi ?
Çünkü kitaplar vitrine konmuş ve podyuma çıkmıştır bu kitaplar akademisyenlerin tarihçilerin uzmanların hukukçuların dolayısıyla tüm kamuoyunun eleştirilerine açıktır. O kitaptaki yanlışlıklar Bir gün mutlaka bir yerde tartışılmış ve eleştirilmiş olabilir.
Ancak burada size verdiğim konferansı akademisyenler dinlemiyor uzmanlar dinlemiyor tarihçiler dinlemiyor yani kamuoyunda olmadığım için benim sizi burada manipüle etme ihtimalim her zaman yüksektir.
Ne demek istiyorum ?
Bilgiyi elde ederken yazılı kaynakları bir adım önde tutmanızı istiyorum. Söz her zaman sizi yanıltabilir peki yazı daima sözden üstün müdür ?
Hayır !
Sözün de yazıdan üstün olduğu yerler vardır.
Nasıl mı? Anlatalım..
Sözde vurgu vardır, sözde tonlama vardır mimikler jestler hareketler vardır esler vardır.
Ses tonuyla sözün etkisini ve vurgusunu arttırabilirsiniz ancak yazıda bunu yapmanız imkansızdır bunun yanında yazının da söz karşısında çok önemli avantajları ve silahları vardır.
Söz uçar yazı kalır.
Yazı üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hiçbir değerini kaybetmez.
Hiçbir değişikliğe uğramaz olduğu gibi saf haliyle korunur.
Ancak söz öyle değildir 7-8 ağızdan sonra söz değişmeye başlar bambaşka bir noktaya doğru evrilebilir ikincisi yazıda istediğiniz cümleleri istediğiniz noktaları öne çıkarabilir daha etkili bir etkili bir okunma formatı ortaya koyabilirsiniz.
Mesela akıllarda kalacak derin izler bırakan çok etkili bir cümleyi yazının sonuna ekleyebilirsiniz ya da yazıdaki fazlalıkları çıkarırsınız. Spontane yapılan konuşmalarda bunu yapmak mümkün olmayabilir.
Konuşmada araya çok fazla söz girer ve anlatmak istediğiniz vurgulu cümlelerin etkisini düşürebilirsiniz.
Oysa ki yazıda daha sade daha Duru daha etkili ve nokta atışı yapabilirsiniz.
Ancak sözün yazıya karşı bir başka avantajı okurların anlamadığı yerlere şerh düşebilir örneklerle o konuyu açıklayabilirsiniz.
Yazı dilsiz olduğundan okurun tıkandığı noktanın açılması her zaman mümkün olamayacaktır.
Yazıda fazlalıkları ve tekrarları ayıklama ihtimali ve bozuk cümleleri düzeltme ihtimaliniz her zaman vardır.
Yazıda cümleler arası bağlantıyı kurma daha etkili söz söyleme şansınız her zaman yüksektir.
O nedenle konuyu şuraya bağlamak istiyoruz yazının tesirli olduğu yerler farklıdır sözün tesirinin olduğu yerler farklı..
Biz o yüzden ikisini bir arada götürmek zorundayız. Türk milleti ne yazık ki şifahi kültürün daha baskın olduğu bir millettir
O yüzden yalan yanlış bilgileri akıllardan ve zihinlerimizden bertaraf edemiyoruz.
Kitaplara kaynaklara yazıya daha fazla ağırlık vermeli daha fazla yazı üzerinde konuşmalı tartışmalı ve hayattan öğrendiklerimizle analiz yapmalıyız.
Bu ülkenin bir hatıra kültürü yoktur hatıralar bireysel tarih kayıtlarıdır. Herkesin Bir hatıra defteri olmalı ve yaşadıklarını kayıt altına almalıdır bu hafızamızı daha zinde tutmak ve hayatta yaşayarak tecrübe ettiklerimizi bizden sonraki nesillere aktarmak için i
gerekli bir enstrümandır. Zira hafızası kopuk insanlar aldanmaya ve manipüle edilmeye daha yatkındır..
Türk milleti balık hafızalı bir millettir Bu da bizim yazıya daha fazla ağırlık vermemiz gerektiğinin en büyük göstergesidir.
Bizler dünü çok çabuk unutan bir milletiz.
Dünü unutan Milletler geleceğini dizayn edemezler. Bir insanın mazisini bilmeden o insana güvenmek ne kadar mümkün olabilir yaşadığımız olayların evveliyatını bilmeden bu günü ve yarını anlayabilmemiz mümkün değildir.
O nedenle diyoruz ki söz ve yazı bir kuşun kanadı gibidir.
Biri olmadan kuşun uçması mümkün değildir..
Son olarak şunu ifade ediyorum ki
Milletimizin adeta karakteri haline gelmiş kitapların ve
okumanın önündeki engelleri aşmaksızın ayağımızdaki prangaların çözülmesinin imkansız olduğunu düşünüyorum..
5.0
100% (1)