Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Yazan Adam
Yazan Adam
@yazanadam

KANIKSAMA: ANORMALLİĞİN NORMALLEŞME SÜRECİ

15 Şubat 2025 Cumartesi
Yorum

KANIKSAMA: ANORMALLİĞİN NORMALLEŞME SÜRECİ

( 8 kişi )

13

Yorum

31

Beğeni

5,0

Puan

448

Okunma

Okuduğunuz yazı 15.2.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

KANIKSAMA: ANORMALLİĞİN NORMALLEŞME SÜRECİ


Toplumların dönüşüm süreci, yalnızca büyük olaylarla değil, aynı zamanda küçük ve fark edilmesi güç zihinsel değişimlerle şekillenir. Bir toplumun en büyük zafiyetlerinden biri, başlangıçta anormal, kabul edilemez ya da şaşırtıcı bulunan olguların zamanla olağan hale gelmesi, yani "kanıksanmasıdır." Bu süreç, bireylerin ve toplulukların, sorgulama reflekslerini kaybetmeleri veya bu reflekslerin sistematik biçimde köreltilmesiyle gerçekleşir. Peki, insanlar nasıl olur da bir zamanlar karşı çıktıkları, garipsedikleri ya da hatta korktukları şeyleri zamanla doğal kabul eder hale gelirler?

Bu yazıda, sosyoloji ve felsefe perspektiflerinden yararlanarak, bireyin ve toplumun anormali nasıl norm haline getirdiğini, bu sürecin mekanizmalarını ve sonuçlarını ele alacağız.

1. KANIKSAMA MEKANİZMASI: ALIŞKANLIĞIN GÜCÜ

İnsan zihni, sürekli bir bilgi bombardımanı altında varlığını sürdürmek zorundadır. Günlük hayatta karşılaştığımız olaylar, imgeler ve düşünceler, bilinçli zihnimizde sınırlı bir yer kaplar. Ancak tekrar eden uyaranlar zamanla bilinçaltımıza yerleşir ve biz onları sorgulamadan kabul etmeye başlarız. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, bireylerin ve toplumların sahip oldukları normları, farkında olmadan içselleştirdiğini belirtirken, buna habitus adını verir. Habitus, bireyin doğduğu toplum tarafından şekillendirilen, onun algılarını, düşünce biçimini ve tepkilerini belirleyen bir tür zihinsel kalıptır.

Kanıksama süreci, işte tam da burada başlar. Bir birey ya da toplum, başlangıçta "yadırgadığı" bir olguyla tekrar tekrar karşılaştığında, zihinsel bariyerlerini yavaş yavaş indirir ve onu olağan bir gerçeklik olarak kabullenir. Örneğin, bir ülkede ekonomik kriz başladığında, ilk aşamada insanlar yüksek enflasyon, işsizlik ve gelir adaletsizliği gibi sorunlara büyük tepki gösterebilir. Ancak zamanla bu kriz durumu, gündelik hayatın bir parçası haline gelir ve bireyler, bu durumdan rahatsız olmak yerine ona uyum sağlamaya başlar.

2. GÜÇ VE PROPAGANDA: "NORMALİN" İNŞASI

Kanıksamanın bir diğer boyutu da, iktidar yapıları tarafından bilinçli biçimde yönlendirilmesidir. Antonio Gramsci’nin hegemonya kavramı, burada büyük önem taşır. Gramsci’ye göre, egemen sınıf yalnızca ekonomik veya politik güçle değil, aynı zamanda kültürel ve ideolojik aygıtlarla da toplum üzerindeki kontrolünü sürdürür. Bu süreçte medya, eğitim, sanat ve popüler kültür, toplumun belirli olayları veya durumları "olağan" olarak algılamasını sağlar.

Örneğin, otoriter bir yönetim ilk başta tepki çeken baskıcı uygulamalarını, medya ve propaganda yoluyla zaman içinde normalleştirebilir. İnsanlar, sürekli olarak aynı söylem ve imgelerle karşılaştıklarında, düşünsel bir yorgunluk yaşar ve bu durumu sorgulamayı bırakırlar. Bir süre sonra, baskı altında yaşamak artık rahatsız edici bir şey olmaktan çıkar, çünkü bireyler bu duruma adapte olmuşlardır.

Bunun en somut örneklerinden biri, George Orwell’in 1984 adlı eserinde karşımıza çıkar. Orwell, bireylerin sürekli izlenme ve baskı altında tutulduğu bir toplumda, bu durumun nasıl normalleştiğini anlatır. Kitapta yer alan ünlü sloganlardan biri, tam da bu kanıksama sürecini özetler:

"Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cehalet güçtür."

Bir toplum, yeterince uzun süre belirli bir düşünce sistemine maruz kaldığında, en absürt görünen fikirler bile bir süre sonra kabul edilebilir hale gelir.

3. ZİHİNSEL RAHATLIK VE SORGULAMANIN ZAYIFLAMASI

Kanıksama süreci yalnızca dışsal baskılarla değil, aynı zamanda bireyin kendi zihinsel yapısı nedeniyle de gerçekleşir. İnsan beyni, sürekli olarak bilişsel yükü minimize etmeye çalışan bir mekanizmaya sahiptir. Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme adlı kitabında, insanların genellikle hızlı ve otomatik düşünme biçimine yöneldiğini, çünkü derinlemesine düşünmenin enerji gerektirdiğini belirtir. Bu bağlamda, sorgulama ve eleştirel düşünme, birey için yorucu bir süreçtir.

Toplumda sıkça duyduğumuz şu ifadeler, aslında bu zihinsel rahatlığın bir yansımasıdır:

"Buna alıştık artık."
"Ne yapalım, hayat böyle."
"Eskiden garip geliyordu ama şimdi normal geliyor."

Bu tür ifadeler, bireyin başlangıçta karşı çıktığı ya da sorguladığı olayları zamanla nasıl kabullendiğini gösterir. Jean Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon teorisinde belirttiği gibi, gerçekliğin yerini hiper-gerçeklik aldığında, insanlar artık gerçeğin ne olduğunu bile sorgulamaz hale gelir.

4. FELSEFİ BOYUT: GERÇEKLİĞİN YAPISAL DÖNÜŞÜMÜ

Kanıksama süreci, yalnızca sosyolojik değil, aynı zamanda felsefi bir meseledir. Michel Foucault, toplumların normlarını belirleyen şeyin aslında iktidar ilişkileri olduğunu söyler. Bir toplumda başlangıçta "anormal" sayılan bir şey, eğer yeterince uzun süre iktidar mekanizmaları tarafından teşvik edilirse, bir süre sonra "doğal" hale gelir.

Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Normal nedir ve kim tarafından belirlenir? Eğer toplumun büyük bir kısmı belirli bir şeyi normal olarak kabul ediyorsa, bu onun gerçekten normal olduğu anlamına mı gelir? Yoksa bu, yalnızca bir sosyal inşanın sonucu mudur?

Bu bağlamda, Hannah Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı kavramı önemlidir. Arendt, Nazi dönemi Almanya’sında, başlangıçta kabul edilemez olan kitlesel vahşetin nasıl sıradanlaştığını, bireylerin sistemin dayattığı normları bilinçsizce nasıl içselleştirdiğini anlatır. Kanıksama, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal hafızada da derin izler bırakabilir.

KANIKSANIN TEDAVİSİ

Toplumların sorgulama reflekslerini yitirmesi, onları manipülasyona açık hale getirir. Eğer bireyler, yaşadıkları gerçekliği sorgulamadan kabul etmeye başlarlarsa, en büyük anormallikler bile zamanla "doğal" görünmeye başlayacaktır. İşte bu da tam anlamıyla sosyolojik bir hastalıktır. Bu hastalığın ilerlemesiyle birlikte sorgulayamama, objektif karar verememe ,suçu veya kötüyü yargılayamama gibi toplumu pek çok konuda çöküşe sürükleyebilecek olaylara zemin hazırlayabilecektir.

Peki, bu döngü nasıl kırılabilir?

Eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesi: Eğitim sistemlerinin bireylere ezberci değil, sorgulayıcı bir bakış açısı kazandırması gerekir.
Medyayı ve enformasyonu sorgulamak: Medyanın sunduğu içeriklerin doğruluğunu ve niyetini sorgulamak, bireyin manipülasyona karşı daha dirençli olmasını sağlar.
Farklı bakış açılarıyla temas kurmak: Farklı kültürlerden, disiplinlerden ve ideolojilerden beslenmek, bireyin sabit düşünce kalıplarından sıyrılmasını sağlar.

Sonuç olarak, kanıksama tehlikeli bir süreçtir çünkü insanları özgür iradelerinden vazgeçmeye ve sorgulamamaya iter. Ancak eleştirel bilinç, bu süreci tersine çevirebilir ve bireyin kendi gerçekliğini yeniden tanımlamasına olanak tanır.

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Kanıksama: anormalliğin normalleşme süreci Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kanıksama: anormalliğin normalleşme süreci yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KANIKSAMA: ANORMALLİĞİN NORMALLEŞME SÜRECİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gule
Gule, @gule
16.2.2025 23:44:00
"Elimizden ne gelir ki?" teslimiyeti ve kabullenişi de çok belirgin. Dispotik politikayla; korkunun ve baskının da halka sindirildiğini ve elini kolunu bağladıklarını görüyoruz. Ve sanırım bütün bu olumsuzluklar, hele ki hak ve hukukun, adaletin ve hürriyetin hiçe sayılıp, yerle yeksan edilmesi de insanları yıldırıp bezdirmiş artık. Haklarını arayan savaşçı ruhlar yerine, boyunduruk altına giren ezik yığınlara dönüşüyoruz günbegün...

Yazınız bütün bu çöküşü ve kaosa sürüklenişimizi yine aydınlatıcı bir dille aşama aşama çok güzel bir dille ifade etmiş.

Tebrikler, teşekkürler.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
16.2.2025 19:20:31
5 puan verdi
yerden göğe kadar haklı bir çalışma okudum kutluyorum
turgaykurtulus
turgaykurtulus, @turgaykurtulus
16.2.2025 18:14:16
Kanıksama süreci, bireyin ve toplumun düşünce reflekslerini nasıl kaybettiğini, eleştirel bilincin zayıflamasıyla gerçekliğin nasıl dönüştüğünü çok güçlü bir şekilde ele almışsınız. Özellikle Gramsci, Foucault ve Arendt gibi düşünürlerden alıntılar yaparak meseleyi felsefi ve sosyolojik boyutlarıyla irdelemeniz, yazınızı son derece değerli kılıyor. 'Ne yapalım, artık alıştık' söyleminin arkasındaki zihinsel rahatlığı sorgulamamız gerektiğini hatırlatmanız, günümüz toplumlarında farkındalık yaratmak için çok kıymetli. Bu yazı, birçok kişiye kendi algılarını ve kabullenişlerini sorgulatacaktır. Kaleminize sağlık!
YANILGI USTASI
YANILGI USTASI , @yanilgiustasi
16.2.2025 16:02:33
Yazınızı okuduktan sonra , aklıma suyu yavaş yavaş ısıtılan kurbağa geldi, nedense!!

Emek verilmiş , aydınlatıcı eserinizi kutlarım .

Selam ve muhabbetle.
Larmina.
Larmina., @serha
16.2.2025 13:22:48
5 puan verdi
İnsanı şöyle bir sirkeliyor yazı hocam
biz yitirdik sanıyorum sorgulama refleksimizi olması gerektiği gibi
Sıradanlaştı herşey öyle empoze ettiler


Çok tebrik ederim hocam günümüze gerçeği güne gelen yazınızı

Saygılar

mehmetmacit
mehmetmacit, @mehmetmacit
16.2.2025 12:14:13
Tamda yaşadığımız günün ilmi açıdan bir yorumu .
Oldukça güzel kaleme alınmış ders niteliğinde açıklamalar. Okumanın anlanın en güzel örneği olmuş. Ne mutlu okuyup öğrenip, gerçekleri dile getiren kalemlere. Tebrik yetmez, kutlarım sizi.
Gümüş kalpler
Gümüş kalpler , @gumuskalpler
16.2.2025 12:03:04
5 puan verdi
Sosyolojik hastalıkları birer birer anlatmanız sizin içinde yorucu olmuştur ben okurken bir vok şeyin farkına varıp kendi adıma bazı şeyleri çok az sorguladığımı fark ettim herşeyin farkında olup düzene uyum sağlamak zorunda bırakıldığımız zamanları geçirdik.
Bizlere düşen görev çocuklarımızın bilinçli davranması için yaşadığı toplumun içinde eleştiri yeteneğini kazanmasını sağlamak olacaktır .
Günün yazısını yazan usta kalemi kutlarım böylesine itinalı çalışma yapmak toplumu bilinçlendirmek adına çok güzel bir çalışma olmuş.hangi kitabı alıp okumalıyım fikrini de geliştirip sayfanızdan saygı ile ayrılıyorum
Teşekkür ederim
direniş
direniş, @direnis
16.2.2025 11:24:58
Tebrikler üstadım
nice yazılara
saygı ve selamlar
Ömer Hüdayi
Ömer Hüdayi, @omerhudayi
16.2.2025 10:11:13
Yazı günümüze tam bir ayna olmuş. İhtiyaç olan bir boşluğu doldurmuş gibi. Normal olan ne? Ve bunu kim belirliyor? Bir çok farklı kültür ve inanançtaki toplumlar toplum mühendisleri tarafından inşa edilmiş bir kaderi yaşıyor. Ya da bir çeşit 'öğrenilmiş çaresizlik' kuramını.
Güne düşen bu anlamlı yazı için tebrik eder sıhhat ve afiyet dilerim kıymetli hocam.
sevdammm
sevdammm, @sevdammm
16.2.2025 00:21:46
Insan isteyince her seyi normallestirir. Normallestirmemek için direnmek herkesin harcı değil...
Ahmet Coşkun 1
Ahmet Coşkun 1, @ahmetcoskun1
16.2.2025 00:15:29
Kıymetli bir yazı
tekrar tekrar okuyacam
yürek var olsun efendim,,,
Tüya
Tüya, @tuya
15.2.2025 23:40:47
Yine çok kıymetli bir perspektifle kulavuzluk yapıyor kalem...

Hepimizin üstüne alması gereken, eleştirel bir bakış açısı var bu makalede. Üzerinde, kesinlikle ciddi ciddi düşünülmeli ki; bu denli kolay kanıksanmasın yukarıdan başımıza balyozla inen, dikte edilen her çıkar "doğrusu".
Dahası, en temel hak olan söz hakkımızı dahi yok sayan uyduruk ve baskıcı değişimlerin yükü altında biçare kalmamanın, gerçekten elimizde olduğunu kanıksamanın zorluğu içindeyiz. Öyle görülüyor ki, bunu kavramakta fazlasıyla gecikmişiz de...

Alıntılarla örneklendirdiğiniz Nazi Almanyasında olduğu gibi; bugün de dünya, gitgide güçlenen diktatörlerin güdümüne düşüyor. Ve dünyayı aralarında paylaşamamının savaşını yürütürlerken, halkları da kirli propagandalarına alet etmeye, inanmaya zorluyorlar.

Kısacası, sızlanıp yakınmak istemiyor ve doğruları bilerek hayatımızı özgürce idame etmek istiyorsak; reaksiyonlarımızı ve eylemlerimizi de ona uygun düzenlememiz gerekmekte. Yani sorgulayan ve eleştirel bakabilen bir yeti geliştirmeli ve günlük yaşantımıza dahil etmeliyiz; tıpkı ekmek ve su gibi.

Kusura bakmayın çok uzattım...

Aydınlatıcı ve uyarıcı kaleminizin gücüne teşekkür ederim, sayın Adam.

Çokça saygı, selam ile.

Tüya tarafından 15.2.2025 23:43:11 zamanında düzenlenmiştir.
eminnur acar
eminnur acar, @eminnuracar
15.2.2025 21:01:27
5 puan verdi
Tebrikler çok doğru ve güzel, direnen birkaç kişiyle de zor bu işler, sel gibi geliyorlar bozmak için düzenleri saygılar selamlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.