0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
212
Okunma
Bu aralar ’Binbir Gece Masalları’nı okuyorum; yeniden; üstelik çok ama çok uzun yıllar sonra...Ve bu defa dijital kitap formatında.
Çok uzun yıllar sonra diyorum çünkü bendeniz Binbir Gece Masalları’nı ömrümde ilk defa henüz okuma-yazmayı yeni öğrendiğim 9-10 yaşlarımda, aşağı-yukarı 1984-85 senelerinde keşfetmiş ve okumuştum. Rahatlıkla diyebilirim ki, bana okumayı sevdiren nadir eserlerdendi.
O vakitlerdeydi ki, ben üst katımızda oturan amcamların evinde yer alan ufak ve mütevazi kitaplığın önünden ayrılmaz olmuştum. Her gün o özel ciltli eserlerin sayfalarını karıştırmaya doyamıyordum. Bir gün kitaplıktan rastgele bir kitap seçtim. Baktım, kapağında ’Binbir Gece Masalları’ yazıyordu. Ne kadar güzel bir isimdi bu. Hele kitabın kapağını çevirince hemen ilk sayfada gözlerimin önüne serilen o egzotik ve muhtemelen oryantalist bir ressamın fırçasından çıkma enfes doğu yaşamı manzarası ne kadar da harikuladeydi (tabii çocuktum dediğim gibi. Takdir edersiniz ki, anlamazdım o zamanlar öyle oryantalistmiş-moryantalistmiş).
Kitabı aldım ve günlerce hatta haftalarca evire çevire okudum. O müthiş ve akıl almaz hayal ve masal aleminin gizli ve esrarengiz, iç içe geçmiş dehlizlerinde, labirentlerinde gezmekten adeta başım döndü. Alaattin ve sihirli lambasındaki devle, Ali Baba ve Kırk Haramilerle, Gemici Sindband’la ve daha niceleriyle ilk defa dokuz yaşımda, Binbir Gece Masalları vasıtasıyla tanıştım.
Binbir Gece Masalları genellikle Orta Doğu ve Uzak Doğu’da, Arap ve Hint diyarlarında geçiyordu ama kim bilir belki de bütün bu hikayeler hiç olmamış ve olmayacak büyülü bir masalistanda yaşanmıştı. Üstelik bazılarının sandığı gibi klasik ve basit çocuk masallarının çok ötesindeydi. Bunlar bir anlamda masal değil meseldi. Bu kadar büyük ve zengin Doğu Edebiyatı hazinesinin salt çocuklar okusun diye yazılmadığı/anlatılmadığı besbelliydi. Aksine büyükler için meydana getirilmişti bu yüce külliyat.
Binbir Gece Masalları, yazarı anonim olduğu yani bilinmediği halde dünya çapında bir şöhret elde etmiştir. Her masal anonim değildir. Grimm Kardeşler, Andersen Masalları, Ezop, Lafonten Masalları gibi yazarı, derleyeni belli ve iyi bilinen masallar da vardır. Ne var ki, Binbir Gece Masalları bunların çok ötesine geçer, onları kat be kat geride bırakır. Bu masallardaki öğretiler evrensel, kıtalar ötesidir. Binbir, aynı zamanda çokluk ifade eden belgisiz bir sayı sıfatıdır. Mesela: "Mağazada binbir çeşit ürün var." deriz. Ayrıca bazı şarkılarda da karşılığını buluruz: ’Bu gece düğün dernek/Binbir Geceden Örnek..’ (’Civelek’ şarkısı).
Bir zamanlar ’Binbir’ isimli bir resimli romanın yayınlanmış olduğunu da bilenler bilirler. Sultanahmet’te bulunan ve iki kez gezme fırsatı bulduğum Binbirdirek Sarnıcı ise hiç de bilinmez değildir.
Binbir Gece Masalları’nın hepsi de masumane metinler değildir. İçlerinde açık saçık ve erotik içerikli masallar da bulunur. Hatta denilebilir ki, belki de ilk ensest (aile içi) ilişki örneklerine dahi bu masallarda rastlanır.
Binbir Gece Masalları folklor (halk ananeleri) bakımından da oldukça zengin ve engindir. Örneğin, orada ’kırk’ mühim ve simgesel bir sayıdır. Kırk Haramiler, Kırk Gün Kırk Gece Düğün, Kırk Katır mı Kırk Satır mı v.b. deyimler bu masalların olmazsa olmaz unsurlarıdır. Aslında, meseleyi numeroloji (sayıbilimi) yönünden ele alırsak, bence bu kırk sayısı hiç de sebepsiz yere kullanılmamış. Yüzde yüz doğruluğunu iddia edemesem de, benim çıkarımım ve önerim şu şekildedir:
---1001 sayısından 40’ı çıkarırsanız 961 kalır. Bu sayının rakamlarını tek tek toplarsanız, (9+6+1), 16 sayısını elde edersiniz. 16’yı ise tekrar 40 ile çarptığınızda sonuç 640’dır. Ve nihayet 6×40= 240’dır. 6 dışında sadece bir rakamın 40 ile çarpımı kırk sonucunu verir ki, bu da 1 rakamıdır. 1001 sayısının başında ve sonunda 1 vardır. Şu da var ki, 1000 veya 1002 gece olsa, bu sonuçlara erişilemeyecekti---
Kırk aynı zamanda insanların olgunluk yaşı, olgunluk çağıdır.
Evet. Neredeyse tam kırk sene sonra Binbir Gece Masalları’nı yeniden okumaktayım. Üstelik o yıllarda hayal bile edilemeyecek teknolojik cihazlar vasıtasıyla okuyorum. Karanlıkta gece lambası veya mum bile yakmaya gerek kalmadan. Tabletin, telefonun doğal ışığı ya da fenerinin berrak aydınlığında..Okuyor ve yine uzandığım yerden hayal alemlerinde sanal seyahat ediyorum. Hayal etmeyi seviyorum.
Ne demiş Üstat Yahya Kemal: "İnsan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşarmış."
İnsan ölünce hayalleri de ölür. Dileyelim de, hayallerimiz bizden önce ölmesin.
-----------------------------------------
yazaromerozturk.blogspot.com
-----------------------------------------