2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
184
Okunma
Hep bir sıcak arayışı… Hep bir kucaklanma, bir kozayla çevrelenme, dışarıdan saklanma isteği… Dışarıdan baktığında, kimseler burnundan kıl aldırmıyor oysa… “Küçük dağları ben yarattım” havalarında herkes…
Ben de öyleymiş gibi yapıyorum işte! O maskeye inanıyormuş gibi… Oysa öyle şeffaf ki aslında, görmemek mümkün değil ardındaki gerçeği… Bazen şeffaflığını yitirir gibi oluyor gerçi… “Gerçekten göründüğü kadar güçlü” diyorsun o kadın için… Ama işte her sahte olan şey gibi çok da direnemiyor o maske, hayatın sert rüzgârlarına. Bir yerde yalpalamaya başlıyor arkadaki; aslında çok üşüyen, zorlanan, ısınmak isteyen o kadın… Ya da adam… Cinsiyet fark etmiyor maskeler söz konusuyken. İnsan olmak yetiyor hayatın itip kakmaları karşısında tökezlemeye.
Isınmak istiyoruz velhâsıl hepimiz. Her tür rüzgâra karşı güçlü durmak… Parçalara bölünmeden; evden nasıl çıktıysak o şekilde büsbütün, tek parça hâlinde; kendimize yabancı düşmeden, sağlam adımlarla ilerlemek… Ocağın başında kahve pişiriyormuşuz gibi tıpkı… Sakin ve güçlü, kendimizi sorgulamayacak kadar emin bir şekilde, usul usul karıştırıyormuşuz gibi kahveyi… Sanki dümeni başında bir kaptan gibi rotası belli, mutlu mesut gidiyormuşuz gibi bir yolda…
Neden hep o ‘ocağın başında kahve karıştıran kadın’ olamıyoruz ki?! Onun güçlü duruşunu var edemiyoruz gün boyu..? Değişen ne olabilir ki?! Başkalarına çarpıp dönüşümden geçerek bize yansıyan birbirinden farklı, onlarca görüntümüz mü bizi kendimizden bu kadar uzağa düşürüyor, yeni baştan tanımlamak zorunda bırakıyor bize kendimizi? Onca insanın yanlış anlamalarıyla, ön yargılarıyla, korkularıyla, özlemleriyle, kısacası bin türlü çarpıtan aynasıyla dolu yüzlerini aynamız yapıp tüm günümüzü hâkimiyeti altına alan, adımlarımızı yönlendiren muazzam bir güce kavuşturan da yine biz değil miyiz?
Onların bizde gördüğü insan olmadığımızı söyleme yürekliliğini bir gösterebilsek oysa… İlle yanlarında yörelerinde kalabilelim, ıssız kalmayalım diye vazgeçmesek kendimizden… “Ben de tek başıma üşürüm öyleyse; ille de bir rüzgâr esecekse” deyip mis gibi kahve kokan o köşeye çekilebilsek içimizde... ‘Evdeki o kadın’ olsak yine… O zaman, ocağın başında kaşığı sabırla, yavaş yavaş cezve içinde döndürürken yaptığımız o büyüyü yapabiliriz, evimizden uzak o yerde de: Hayatı kısık ateşte, usul usul pişirdiğimiz, cezvedeki kahve kıvamına getiren… Isıtan, saklayan, okşayan bir koza ören…
5.0
100% (1)