- 5436 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SIKILMAK...
Sıkılmak başucunda su olup da içememek gibidir. Sıkılmak yaşayıp da yaşamın tadına varamamak, sevmek isteyip de sevememektir. Sıkılmak kör olmaktır bazen, neşelendirici onlarca somut ve soyut durumlarla çevrili olup da hiçbirinden faydalanamamaktır...
Bazen sıkılmak, nereye gittiğini bilmemektir, kendini sokaklara atarsın umarsızca ve yalnızca gidersin...
Sıkılmak öylesine yaşamaktır, sadece kalbin atar, ciğerlerin çalışır, vücudun maddi işlerini görür, peki ya kalbin? Kalbin kan pompalamaya devam eder damarlarına ama o damarlara duygu pompalamaz sıkıldığın zaman... Kalbin sana küser ve seni de küstürür herkese...
Sıkılmak ölümle yaşam arasındaki çizgiye yaklaştırır insanı, yaşarsın ama bir ölü gibi...
Anlamak istersin olayları anlayamazsın, çırpınırsın bazen kurtulmak için, kurtulamazsın... Bazen hiç bitmeyecek bir roman gibi gelir sıkıldığın zamanlar, sonu gelsin istersin ama gelmez...
Sıkılmak geceyi hep karanlık bilmektir, aydan haberi olmamaktır, güneşi görememektir, deve kuşu gibi kafayı kuma gömmektir...
Kendini aç dünyaya, izin ver duygularının coşmasına, insanları sev ve say... Yoldan geçen bir çocuğun saçını okşa, bir yaşlının elini öp, her sabah kalktığında günaydın de herkese, kendine bak, imaj değiştir, kendini ara ve bul...
Çünkü sen sıkıldıkça seninle sıkılanlar da olacaktır...
Buna hakkın yok...
Çünkü seni sevenler de vardır...
Sağıcakla...