1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
118
Okunma
Ürktüm!
Herkesin sadece kendisine hizmet ettiği bir mekandayım.
İnsanlar ellerinde birer tabak, içlerindeki canavarı mutlu etmek için yemek büfelerinin etrafında fır dönüyor. Burası, büyük bir kitleye hitap eden ve gastronomi alanında fazlaca rağbet gören açık büfe bir restoran.
Dolu taşkın tabaklarını bir oturuşta silip süpürürken asla zaman kaybetmemeye özen gösteriyorlar. Ardından bir daha ayaklanıp büfeleri bir kez daha yakından yakından kesiyorlar. Kimsenin bir başkasını düşünmediği zaman dilimlerinden, kendini en bariz gösteren bu olsa gerek. Kimse bir başkası için yemek almıyor, tabak hazırlamıyor. Herkes sadece kendisine hizmet ediyor. Karnını doyurma çabası içerisinde.
Ürktüm.
Neden?
Korktum!
Neden?
Eli ayağı düzgün insanlar gözümü korkuttu. Tüm herkes, buradaki herkes her an her şeyi yapabilir gibi hissettim. Adamlardan biri, bir başka adamın karnını deşebilir, öldürebilir… elindeki tabak için kargaşa çıkarabilir veya bir diğerinin tabağını aşırabilir; karanlık yanımıza hizmet ediyoruz zira; Alt ben’e!
Bu korkunç bir döngü değil mi?
Karnı doyup da montuna sarılıp çıkmaya hazırlanan bireyler, tekrar insana dönüşmüş gibi geliyor gözüme. Ama masalarının başında, ellerindeki çatallarla tabaklara üşüşenler hala birer canavara itaat ediyor.
Göğüs kafesimde bir korku ve endişeyle, etrafımda olup bitene, oturup kalkana, girip çıkana dikkat kesmişken, neden kendimi böyle hissettiğimi anlamadım. Bir an kendi içimden çıkıp, dışımda, tam karşımda dikilip durup kendimi izledim. Gözümdeki korkuyu izlerken, gözlerim doldu. Bir şeylerin olup bittiğini, insanların kuyruklarını ve boynuzlarını ve belki de o siyah gagalarını kıyafetlerinin içinde nasıl gizlediğini falan… bir bir gördüm. Gördüm ama anlatamıyorum. Anlatsam dahi ispat edemem. Bırak bir başkasına, bunu kendime bile ispat edemem şu an.
Hissettiğim duyguyu ve gözlerimin, bedenimin dolduğu bu kimliği belirsiz duyguyu tanımlayamadım. Ürktüm diyorum ama belki bu bile değildi tanımı. Duygulandım ama onlarca duygunun hangisiyle doldu içim ve zihnim bilmiyorum. Kendimi mi dinledim yoksa? Kendimi dinlemek buysa eğer ben bu işi hiç sevmedim. Daha ılıman olabilirdi bir şeylere karşı verdiğim tepkilerin ardında bıraktığı duygu. Sessizce gelip, zihnimi ve göğüs kafesimi sıyırıp, geçip gidebilirdi. Doğrusu teğet geçmesine ve hatta ıskalamasına bile razıydım.
İnsanlara baktığımda gözleri dönmüş birer cani, katil, ürkünç yaratıklar görmemeli ve bu denli düşmemeliydim düşüncelerimin kuyusuna.
Tüm bunları düşünüp, hissedip yazarken, iştahım terk etti bedenimi. Kafamın içinde yemek, beslenmek, can çekmesi, ağız sulanması… kısacası bir şeyler yemek içmek adına ne varsa silmek geldi içimden. Sadece düşünerek yaşamak nasip olsaydı şayet, kendimi vasıflı bir birey olarak düşünebilirdim. Delirdim!
Alt benime verdiğim ve yaptığım tüm hizmetlerden utandım. Üst benimin bu kadar bariz “merhaba” demişliği hiç olmamıştı daha önce. İncitti beni. Ürküttü beni!
Biraz kayboldum sanki zamanda ve bütünüyle şu anda! Boşalmıyor, boşalmıyor ve boşalmıyor. Girdikçe giriyorlar içeri. Ben de girmiştim. Evet, ben de… açlıklarından kendilerini bu restorana atan onlarca insan, bir bir üzerime geliyor ağızlarına attıkları her lokmada. Tanrım! Ne gerek vardı ağzımdaki lokmayı öğütürken, üst kat misafirime teslim olmaya.
Birkaç yudum kola. Suyum bitmiş.
.
5.0
100% (1)