0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
147
Okunma
Bazı yaralar öyle derindir ki kelimeler o çukura düşer ama dibe ulaşamaz.
Ses yankılanır, kaybolur.
Bazı acılar, kelimelere sığmaz.
Ne kadar güçlü, ne kadar derin yazılsa da yine de eksik kalır, yine de dokunmaz yaraya.
Çünkü bazı duygular sadece yaşanır, anlatılmaz.
Belki sen, cümlelerin seni sarsmasını bekliyorsun.
Sana dokunmasını, içindeki o büyük boşluğu doldurmasını.
Ama hangi söz yeter ki böyle bir yıkımın ardından?😢
Bazen, duygular o kadar yoğun olur ki hiçbir cümle onları tam olarak taşıyamaz.
İşte o zaman, kelimeler havada asılı kalır, bir yere varmaz.
Belki de anlatılması gereken şey, sözlerle değil, suskunluğun ağırlığıyla hissedilir.
Belki de kelimeler, senin yaşadıklarının ağırlığını taşıyamıyor.
Onlar hafif, senin acın ağır.
Onlar yüzeyde, senin hissettiklerin derin.
O yüzden her cümle sana çarpmadan geçip gidiyor.
Çünkü bazı acılar, anlatılınca azalmaz. Aksine, kelimeler yetersiz kaldıkça büyür.
İçine sığmayan bir keder gibi, sessizliği seçer insan.
Ve belki de senin içinde de kelimelere sığmayan, suskunluğu bile titreten bir boşluk var.
Sen belki de, anlamların bile yetersiz kaldığı bir boşlukta yaşıyorsun.
Bir zamanlar seni saran, ısıtan, yaşatan ne varsa enkazın altında kalmış.
Özlemek bile anlamını yitirmiş çünkü özlemek, geri gelebilecek bir şeyleri hatırlamaktır.
Ama senin kayıpların geri gelmeyecek kadar büyük.
Ve işte bu yüzden kelimeler seni es geçiyor.
Çünkü sen, artık hiçbir kelimenin anlatamayacağı bir acının içinde, kelimelerin bittiği yerdesin.
Sen, kelimelerin ulaşamayacağı bir yerde duruyorsun artık.
O yüzden her sözcük sana değmeden geçip gidiyor.
Çünkü bazı yaralar, üzerine söz düşse bile iyileşmez.
Bazı acılar, anlatıldıkça hafiflemek yerine derinleşir.
Artık cümleler ruhuna dokunamıyor. Çünkü sen, kelimelerin erişemeyeceği bir acının içindesin.
Bazı kayıplar, sadece bir eksiklik değil; insanın içindeki bir parçanın kopup gitmesi, asla yerine konamayacak bir boşluk bırakmasıdır.
Bazen suskunluk, kelimelerden daha çok şey anlatır.
Çünkü acı öyle büyüktür ki, sözcükler küçülür, yetersiz kalır.
Her anlatı, yaşanana ihanet gibi gelir. Çünkü hiçbir kelime, o gecenin soğuğunu, o enkazın ağırlığını, o çaresizliğin sonsuzluğunu tam olarak taşıyamaz.😥
Kelimelerin çarpıp kırıldığı, ama içindeki sessizliği hiç bozamadığı bir yerde duruyorsun.
En ağır yük, anlatılamayan, anlaşılmayan, paylaşılmayan acıdır.
Hatırlamak ise derin bir uçuruma bakmak gibi.
Sen o uçurumun kenarında, cümlelerin yankı yapmadan kaybolduğu bir boşlukta duruyorsun.
Ne bir söz elinden tutabiliyor, ne de bir ses seni o karanlıktan çekip çıkarabiliyor.
Çünkü bazı kayıplar, insanın sadece sevdiklerini değil, kendisini de alır götürür.
Ìçindeki o sessizliği anlatabilecek tek bir kelime bile bulamıyorsun,susuyorsun hep.
Senin acın, kelimelerden büyük, suskunluğun ise Dünyadan ağır.
Ìçindeki sessizlik daha da büyüyor. Çünkü bazı acılar zamanla azalmaz, aksine kök salar insana.
Bir enkaz gibi çöker ruhunun içine ve orada kalır, hiç kıpırdamadan, hiç hafiflemeden.
Artık ne bir söz ulaşabiliyor sana, ne de bir teselli.
Çünkü bazı kayıplar, sadece birini yitirmek değil; ona dokunamamanın, sesini unutmanın, varlığının gölgelere karışmasının ağırlığını taşımaktır.
Ve sen, bu ağırlığın altında ezildikçe, kelimeler daha da uzaklaşıyor.
İnsanlar konuşuyor, anlatıyor, yazıyor.
Ama hiçbir cümle sana dokunmuyor. Çünkü sen, artık anlatılabilecek bir acının içinde değilsin.
Sen, tarif edilemeyen bir yokluğun içindesin.
Belki de bu yüzden, en derin sessizlikleri bile delen çığlıklar, seni bulamıyor artık.
Belki de bu yüzden, hiçbir kelime, içindeki boşluğa ulaşamıyor.
Çünkü senin yaşadıkların, artık sözcüklerin taşıyamayacağı kadar büyük.
Ve belki de en acısı, bunu kimsenin tam anlamıyla bilemeyecek olması.
Dünya dönmeye devam ediyor, insanlar günlük hayatlarına geri dönüyor. Haberler değişiyor, yeni gündemler geliyor.
Ama senin için zaman dondu.
O gece, o saat, o an
Hâlâ orada duruyor içinde, hiç geçmemiş gibi.
Birileri "Hayat devam ediyor." diyor, ama hangi hayat?
Hangi hayat, yerle bir olmuş şehirlerin, susturulmuş seslerin, yarım kalmış öykülerin üzerine kurulabilir?
Hangi hayat, enkazın altından çıkamayan bir çocuğun son fısıltısını unutturabilir?
Sen artık kelimelere değil, sessizliğe sığınıyorsun.
Çünkü anlıyorsun ki, bazı acılar sadece yaşanır, ama asla anlatılamaz.
O boşluk, her geçen gün biraz daha büyüyor.
İçine çöküyor, derinleşiyor, sessizliği daha da ağırlaştırıyor.
İnsanlar konuşuyor, yazıyor, anlatıyor ama hiçbir kelime içindeki yıkımı onaramıyor.
Çünkü bazı acılar ne anlatılabilir ne de paylaşılabilir; yalnızca taşınır, ağır bir yük gibi, nefesi daraltan bir gölge gibi.
Zaman ilerliyor ama sen hâlâ o gecedesin.
Hâlâ o soğuk, o karanlık, o sessizlik.
Saatler, günler, aylar geçse de, içindeki enkaz yerinden kıpırdamıyor.
Çünkü bazı kayıplar zamanla iyileşmez, aksine zamanın ta kendisine dönüşür.
Ve dünya, sanki hiçbir şey olmamış gibi dönmeye devam ediyor.
Şehirler yeniden inşa ediliyor, caddeler temizleniyor, insanlar kendi dertlerine geri dönüyor.
Ama sen, o enkazın altında kalmış gibi hissediyorsun.
Nefes alıyorsun ama yaşamıyorsun. Bakıyorsun ama görmüyorsun. Konuşuyorsun ama hiçbir kelime gerçekten seni anlatmıyor.
Çünkü bazı eksiklikler, tamamlanmaz.
Bazı yaralar, kapanmaz,bazı isimler unutulmaz.
Zaman senin için anlamını yitiriyor. Günler, sadece geçişler halini alıyor, birbiri ardına sıralanmış anlardan başka bir şey olmuyor.
O gece, içindeki zamanı dondurdu.
O an, bir daha asla geçmeyecek bir sınır gibi, ruhunun her köşesine kazındı.
Birileri her gün yeniden başlıyor, yeni sabahlar doğuyor, ama sen o sabahın anlamını yitiriyorsun.
Çünkü sabahlar, geceden sonra gelir ama senin içinde gece sonsuza kadar sürüyor.
Ve senin kayıpların, sadece bir geceyle sınırlı değil.
O gece, bütün bir Dünyayı alıp götürdü. Huzuru, güveni, mutluluğu.
Her şey, o soğuk, karanlık, derin sessizlikte kayboldu.
En acısı da içindeki boşluk, zamanla büyürken, sen hiç dile gelmeyen acılarınla baş başa kalıyorsun.
Zaman, seni ileriye götürmeye çalışsa da, bir yerde duruyorsun.
O anı unutmak, bir anlam bulmak imkansız.
Ve ne kadar adım atsan da, bir adım geri gittiğini hissediyorsun.
Ve en karanlık an, kaybettiğin her şeyin, her saniyesinin hala taze olduğunu fark ettiğin an.
Çünkü zaman geçse de, hafızan o yaraları hep taze tutuyor.
Sen bir yerlerde bir şeylerin eksik olduğunu her an hatırlıyorsun. Hatırladıkça, eksikliklerin seni daha derinlere çekiyor.
Tamamlanmayan bir cümlenin içinde yaṣıyoruz sizi, mekanınız cennet olsun.😢😥😢
sevay
5.0
100% (2)