Chat Gbt’ye alternatif ve daha az maliyetle akıl veren Deep Seek dünyayı salladı. Biri Abd biri Çin kökenli. Şimdi biraz sağdan soldan üstten alttan alıntı yapalım.
“Cuma günü kapanışta 142,62 dolar olan ABD’li çip devi Nvidia’nın hisse fiyatı, bugün 117,26 dolara kadar geriledi. Çip şirketinin hisselerindeki bir günlük kayıp yüzde 18’e yaklaştı. … Nvidia’nın hisseleri Mart 2020’den bu yana en yüksek oranda günlük kaybını görürken, şirketin piyasa değeri de 500 milyar doların üzerinde azaldı.”
“ChatGPT’yi geride bırakarak ABD uygulama mağazalarında bugün en çok indirilen uygulama olan Çinli geliştiricisi DeepSeek, web sitesine yönelik siber saldırılar nedeniyle piyasaya sürdüğü yapay zeka aracına yeni kullanıcı kayıtlarını durdurduğunu bildirdi.”
“DeepSeek’in yeni büyük dil modeli (LLM), ABD’li teknoloji şirketlerinin yapay zeka alanındaki üstünlüğünü tehdit ederek hem kripto hem de hisse senedi piyasalarında endişe oluşturdu. Son 24 saatte 920 milyar dolarlık kripto sermayesinin buhar olduğu bildirildi.”
“Daha da büyük resimde, DeepSeek’in yarattığı çöküş, yaklaşık 1,5 trilyon dolarlık borsa değerini sildiğine şahit oluyoruz. Bir benzetme yapmak gerekirse Türkiye ekonomisinden daha büyük bir değer dün adeta kayboldu.”
Şahsen ben zekanın ne olup olmadığını bile tarif edemiyorum, insanlar yapay zeka üretiyor. Bir üstadım bir söz arasında veya yorum arasında; parayı takip edersen siyaseti de dini de devletleri ve insanları vb vs çözersin demişti.
Yine bir üst ligimdeki kuşak; 2007-2008 li yıllarda galiba bu altınlar bana bir daire aldıracak demişti. Altın hesabını göstermişti. Aldığını duymuştum. Türklerin en çok yaptığı yatırımlar ise; faiz, altın ve emlaktır. Hisse piyasaları pek umurlarında olmaz demişti.
Gerçekten 27-28 yaşlarıma kadar hisse senedi piyasaları, para piyasaları sanki ya hiç duymamıştım ya da ne olduğunu pek anlamadan umursamamıştım. Bu dönemler çevreden çok duyarsınız; bir ay olmadı, bir kardeşim ve ailesiyle bir beyaz eşya dükkanında karşılaştık, düğünleri için beyaz eşya bakmaya gelmişler, uzun yıllardır görüşmediğim bir aileydi. Hoş beş derken; damat bey kardeşimle konu Bitcoine geldi. Zamanında oynadığı oyunlarda Bitcoin ile sanal olarak güçler, oyun içinde yetkiler, silahlar, arsalar veya ekipmanlar aldıklarından bahsetti. En son hatırladığım 10-15 tane Bitcoinim vardı abi dedi, lakin kullandığı tüm bilgisayarları veya cep telefonları alt üst etmiş yine de bulamamış o Bitcoinlerini. Eğer bulsaydı ekonomik özgürlüğünü ele almıştı. Şu makine ne kadar, bu alet kaç taksit uğraşması gerekmeyecekti yani.
Yine Bitcoin’in ilk dönemlerinde1 dolarlardan 3 dolarlardan 10-100 dolarlardan aldıklarını söyleyenlerle dolu bir çok muhabbetim oldu. Şu an Bitcoinin bir adedi 100 bin dolar, yani 3,5 milyon lira. Dogeyi (40 kat yükseldi) kaçırmamızın üstünden yıllar geçtikten sonra geçen yıl da Solanayı kaçırdık, bir sene olmadan 2-4-5 dolardan önce 15 lere sonra 25 lere en son baktığımda da 230 dolarlardaydı.
Fakirlik başa bela arkadaş, porföy dağılımı yapamıyoruz. Bir tutturayım, sizlere harika bir edebiyat sitesi kurduracağım:)
Ben de anladım ki; Yüce Tanrı benim siyaset ve din konularına girmemi istemiyor. Çünkü bunları fakirler veya halk için önlerine konulmuş fare kapanından ibaret olarak görüyorum. Halkı bireyleri fare gibi deneylere tabii bir tür olarak gören sistem mevcut dünyada.
Siz bunu antik çağdan, imparatorluklar çağından, dinler çağından en son da teknoloji çağına uyarlayın, değişen bir döngü yok.
Sizler edebiyat dünyasında hiç ekonomi konuşulduğu veya ekonomi ve altın para üzerine tartışmalar bilgilendirmeler yapıldığını okudunuz mu veya denk geldiniz mi? Yüzde bir belki çıkar bu muhabbetler karşınıza.
Seçmenlerin; dinistlerin, davacıların, komünistinden faşistine şeriatçısından laikçisinden liberaline vb vs kadar kedinin fareyle oynandığı gibi oynatıldığı bir dünya imiş dünyamız.
Peki; bizim önümüze şair diye, ozan diye, akil diye konulanların para ile idealizm ve siyaset ile dinistlikle hikayeleri ne durumda.
Osmanlı Sadrazamlarından biri Balkan ve Avrupa seferinde veya o taraftan sınır ihlallerine karşı koysun diye ordunun başında görevlendirilir, neyse o olur bu olur biraz kovalar düşmanları, sonra geri dönmeye başlar ordu, geri dönerken bir nehir, yıl miladi 1595, olay; Yergöğü Faciası, neyse hüzünlü olayları sevmem, enseyi karartmayalım. Yani olayın özeti; Sadrazam, askerlerden haraç kesiyor. O esnalarda da nehrin diğer yakasında kalan Akıncı birlikleri …
Peki; birinci dünyasavaşı niye yaşandı, öyle ya dünyayı kasıp savurdu. Tarihçiler önümüze prens prenses olarak bir suikastı koydular?
Peygamberler ücret istemezler denir, öyle mi, gerçekten, peki ganimet ücret değil mi?
Mısırdaki dikili taşlar, göklerin Tanrısına sunulmuş, 30-35 kadar dikili taş, Mısırda şuan onlardan 3-5 tane kalmış, arkeologlar yaptıkları kazılarda alınan dikili taşların diplerinde Roma akçesi bulurlar. Şu an bu Dikili Taşlardan İstanbulda da var Avrupanın ve Abd’nin şehirlerinde de. Hatta Avrupaya birkaç dikili taş gönderen devrin Osmanlı Mısır Valileri. Ehh ganimet işte.. İhtimal parayla satmış olmalılar, yani o zaman için akçe veya altın falan almış olabilirler mi?
Dünya tarihini şekillendiren nedir diye sorduğum zaman karşıma tuz çıkmıştı. Tuz zamanında en kıymetli mineralmiş. Büyük şehirlerin kurulduğu yerlerin eski hikayelerinde tuz yatakları… ooff ya sıkıldım ben bu anlatıdan…
Bu yüzden yobazgillerden olan eski kuşaklar benim sayfamdan uzak dursun, çok param olsun; onların yedi sülalesini paramla satın alacağım. Lakin fakirim o yüzden dinle siyasetle Tanrıyla oynatılmaya ihtimal devam edeceğim. Ne yapalım kaderin üstünde de bir kader varmış, bir elime geçirsem Tanrıyı; yeni bir alem yarattıracağım. Lakin ele de geçirmem mümkün değil, etten kemikten ölümlü bir şeyim işte, o yüzden saçma çıkarım ve fikirlerimin içinde debelenmeye devam edeceğim.
Günümüzün Yalimleri veya Zalimleri, Yalim; Y kuşağının alimi demek, Zalim de Zkuşağının alimi olur herhalde, Xalim diğerinin... İnternette Antik Çağdan günümüze dünyayı, milletleri, altını, buğdayı, uzaylıları, aşiretleri, yapılanmayı, kanalizasyon sistemlerini, savaş aletlerini, büyük afetleri, coğrafyayı, dinleri, kadını, erkeği, robotik geleceği, mobilya sektöründen elma armut yetiştiricilerine kadar… aklımıza ne gelirse didik didik ediyorlar.
Hal böyle olunca; Yeni bir insanlık ve medeniyet tanımı yapmamız gerekecek. Yani dünya sıfırlanacak bir şekilde, belki savaşlarla belki çok büyük doğal afetlerle…
Bir çok allamenin dediği gibi insanlık kadar zavallı ve gereksiz bir tür yoktur herhalde…
Lakin tüm bunların yanında; muhabbetin, aşkın, sevginin ve saygının da sınırı yok. EEE NE YAPCUK ŞİMDİ.
En yakınımızdan en uzağımıza kadar insanları kucaklayacağız, bir derdini gidermeye çalışacağız, bir tebessüm edeceğiz. Fare gibi oynanmaya rest çekeceğiz lakin onlar da bizleri hapislere tıkacaklar, sınır boylarına asker yapacaklar, devlette maaşlı köle yapacaklar, fabrika ve tarlalarda ırgat olarak kullanmaya devam etmeye çalışacaklar.
Hadi biz Y’leri boşverin; Y kuşağını yani, bizler bu hengamenin ortasında; çoğumuz ata ve anneleri ile çocukları ve yiğenleri arasında pestili çıkan ortalama 35-50 yaş aralığındayız, NŞA’DA ata ana ölümleri yakında yaşarız, kefenleriz ve gömeriz eski adetler üzerine ihtimal, peki Z ‘ler nasıl kaldıracak bu hengameyi, diğer kuşakların çoğu zaten eleğini duvara asmış durumda.
En kötüsü de dünya liderlerinin çoğunluğu 70 üzeri yaştalar. Dünyanın hali meydanda. Eğer sonraki kuşaklar onların siyasetini, inancını, ideolojisini vb vs devam ettirirse; robotlarla ganimet pelinde koşan kurumlar, devletler, oymaklar, şirketler göreceğiz gelecekte.
İnsan nüfusu; ihtimalen son yapılan hesaplamalardan çıkan sonuç; 2040-2050 arasında düşmeye başlayacak. Acaba o yılları görür müyüz, ihtimal o yılları bu yazıyı okuyanların çoğu görmeyecek.
Dünyevi bu nasıl bir küstahlık lan, sen bırak şiiri yazıyı, git kendine başka bir uğraş bul, git Pugb falan diyorlar o oyunlara başla.
Neyse Dünyevi, sana bir soru sorayım, Tanrı olsan nasıl bir düzen veya yaratım sunardın canlılar alemine?
Ah ah, o Tanrı var ya, her şey onun yanlışları yüzünden bu noktaya geldi. Tanrı olsam; galiba şimdiki zekamla asla bir yaratım gerçekleştirmezdim. Sonsuzdan sonsuza kendimle yaşardım gibi..
Peki, Tanrı var mı Dünyevi?
Ne söylesem yalan olur, gelip geçmiş geçmeye devam eden insanların bir sürü fikri var bu konuda. Lakin kimse de gerçeği bilmiyor. Tanrı; bizim gerçeğimizin dışında bir şey galiba.
Tanrının bileceği iş o, ben bilmem, lakin kendi de yanar sonuçta, lakin ondan önce eski kuşak zihinliler beni yakar mı yakar, nato kafa nato mermer abi, o zaman varsın yaksın, hoş gelir hoş gider..
Peki, Tanrı Cennetin en üst zirvesine yerleştirse seni, ne istersin..
Bak bu konuda, gelen geçmiş ve geçmekte olan insanlardan öğrendiğim bir şey varsa o da, isteklerini azaltırsan gerçek huzura kavuşacağım, yani ihtimal cennette o kadar çok ikramın karşısında huzursuz olurum.
O zaman dünyevi, sen çok zengin olsan kimseyi köle olarak çalıştırmazsın da, kendini kandırma.
Ve senin sonunu hiç iyi görmüyorum Dünyevi, bu gidişle yakarsın devreleri kesin..
Ben de Tanrının sonunu hiç iyi görmüyorum, ihtimal, yarat öldür, döndür, parçala, yeniden kur, yeniden yarat, yeniden işle, nakşet… ihtimal bir an gelecek salla gitsin, yeter bu kadar deyip kendini de yok edecek sıkıntıdan.
Ya hu Dünyevi yapay zekadan yola çıkıp nasıl Tanrıya kadar geldin yine.. Tanrı; Zekadan ibaret bir şey olmalı.
Dünyevi kimse Tanrıyı bulamamış, sen mi bulacan, zekadan ibaretmiş, kanıtın var mı ya hu?
İmdi çok zengin olsam, kanıt manıt bulmam gerekmez, hay derim huy derim bu derim şu derim, hükmümü geçiririm, lakin fakir olunca kanıt bulmamız şart di mi?
Kanıtı soyuttan mı bulmak lazım somuttan mı? Zeka; soyut mu somut mu?
Tanrı eşittir Zeka’dır dersek; Tanrı eşittir Tanrı olur veya Zeka eşittir Zeka olur.
Yani düşünsene; bulaşık makinesi nedir bilmeyen veya robot süpürge kullanmayan ortaçağ, ilk çağ, antik çağda oraya buraya bir şeyler yazmış insanlardan zeka mı alacağım ben.
Dünyevi, hiçbir şey bilmiyorsun değil mi, sadece klavyezanlardan birisin sen de.. İşin gerçeği öyle..
Peki, son sorum olsun; İntihar edecek misin?
Ya hu bu konuyu yıllardır işliyorum, bizim son nesiller toplu ihtihar edecek diye, ondan önce elbette kişisel intiharlar coşacak, lakin şartların olgunlaşması lazım; öncelikle bir insana bile sorumluğum kalmayacak, eğer herhangi bir insana veya insanlığa karşı sorumlu hissedersen kendini, intihar edemezsin. Etmemelisin, çünkü sorumluluk bunu gerektirir.
Bunun yanında da eski kültürlerdeki gibi yatağında son nefesini ıkına mıkına vermeyi bekleyemezsin. Diri olarak kendi öz becerilerini kaybetmeden intihar edersin. Belki intihara gerek kalmaz, taş düşer, araba çarpar, yangın çıkar, deprem olur, bir yerden kurşun seker gözünden girer kafanı dağıtır, merdivende dengeni kaybedersin kafanı vurursun beyin kanamasından ya da zaten günümüzde artarak devam eden kalp yetmezliği mi ne diyorlar birden duruyor kalp,… Lakin dediğim gibi, önce sorumlulukların bitmek zorunda ve diri olmalısın yani kendi öz becerilerini yapabilme kabiliyetin olmalı.
Peki, bir de ben soru sorabilir miyim?
Sorma Dünyevi, zaten herkes kendi cevabını bir şekilde bulmuş bu zamanda, sen de bulmuşsundur, o yüzden boşuna parmak oynatarak geveleyip durma, hadi ben kaçtım, kendine iyi bak…
Sana tavsiyem; zekadan, Tanrıdan, paradan ve insanlardan uzak dur. “Çıktım erik dalına orda yedim üzümü” de geç.
www.youtube.com/watch?v=Fdpur6Z9BeY Osmanlı Akıncılarının Sonunu Getiren Savaş !
Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
tam amiiinnn inşallah diyeceğim birden gülesim geliyor robot süpürge iyi bence vallaha :)))
her şey herkesin gönlünce olsun diyeceğim çığlık çığlığa düşüncelerimin içine ediyor balkon müdavimi serçecikler ah bi anlaya bilsem ne anlatmak istediklerini... sahi dünyevi kuşların dilini öğrenmek mümkün mü bi araştırsan hani bu konularda senin elin uzun ya....
İmdi çok zengin olsam, kanıt manıt bulmam gerekmez, hay derim huy derim bu derim şu derim, hükmümü geçiririm, lakin fakir olunca kanıt bulmamız şart di mi?
Nasretin hoca zekası ne demeli hani şu kürk meselesi
Biraz hızlı okumak zorunda kaldım akşam tekrar okuyacağım
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.