Yanlış hatırlamıyorsam 2020 yılının şubat ayıydı. Pandemi dolayısı ile insanların birbirine selam vermekten bile korkar olduğu
zamanlardı. Hava yaz ayından bir gün ödünç almış gibi bol keseden
güneş saçıyordu. Bir günlük
yalancı bahara aldanmasa bari ağaçlar diye düşünürken , az ileride şehir meydanını hınca hınç doldurmuş güvercin sürüsü dikkatimi çekti.
- Ne oldu insanlar olmayınca meydan size kaldı değil mi keratalar ?
Diye seslendim onlara. Bahar serhoşluğu içerisinde bir birleriyle oynaşıp , uçuşuyorlardı. Onları seyrederken aldığım hazzı kelimelere sığdıramam. O duyguyu yaşayanlarınız bilir diğerlerine de yaşamanız gerek demekten b
aşka ne gelir elden ki...
Kuru kuruya
muhabbet olmaz dercesine yaklaştı dibime kadar bir güvercin. Anladım tabi hemen karşıdaki markete koştum, iki paket bulgur alıp geldim. Avuç avuç serptim önlerine. Bir telaş içinde birbirlerinin üzerine çıkarak yemeye başladılar ki onlar doydukça ben doyuyordum. Ruhu besleyen en güzel gıda karşılık beklemeden salt
sevgidir.
Ben bunları yaşıyorken bir amca dikildi başıma.
- Ne güzel...
-Çok güzeller değil mi amca ?
-Öyle tabi de ben onlar için söylemedim
-Ya ne için ?
-Sen evlat ,
cenneti garantiledin
Hışımla yerimden doğruldum ;
-Bak amca , ben
cennet umudu ile hareket etmem , içimden geleni yaparım , sonunu düşünmem , Tanrım bak ben iyilik yapıyorum diye göstermelik yaşamam. O yüzden senin ve benim dine bakışımız uymaz.
Amca
gülümseyerek uzaklaştı yanımdan.
Anlam veremedim . Neydi , kimdi tanımadığım bir amcaydı.
2022 yılının bir pazar sabahı
şehitlik turu için gelecek misafirleri karşılamak için gelecek vapuru beklemek üzere iskelenin hemen yanında olan çay bahçesine oturdum. Garson beni tanıyordu ;
-Günaydın abi , her
zamankinden mi ?
-Günaydın güzel
kardeşim , bu sabah evde çok çay içtim sen bana orta
kahve getirebilir misin ?
-Ne demek abi hemen
Garson ile bu diyaloğu yaşarken bir taraftan da az ileride sokak köpekleri ile oynaşan bir amcayı seyrediyordum. Köpekler üzerine atlıyor , ağzını gözünü yalıyor , avuç içinde bir şeyler ile onları besliyordu.
-Ne güzel dedim
O sırada garson bana
kahveyi getirmiş b
aşka bir isteğim olup olmadığını soracakken benim sözümü duymuş ;
-Abi daha içmedin ki
kahveden güzel olan ne ?
-Teşekkür ederim
kahve için
kardeşim , baksana şu amcaya ne güzel seviyor canları , onlarda ne çok seviyorlar amcayı. O yüzden dedim , ne güzel şey insan olmak.
-Ha şu amca mı ?
- Evet , tanıyor musun ?
-Tanırım tabi , ismi Adil , Edirne’den gelmiş üç yıl önce. Ama pek insanlara sokulmaz ,
çocukları sever okşar , birde hayvanlar ile uğraşır , besler , sever , hasta olanı tedavi ettirir.
-Hımm , hemşeri sayılırız , bende Edirne tarafındanım.
O sırada telefonum çaldı , arayanlar misafirlerimdi ,
Bursa’dan çıkışları gecikmiş bir saat rötarlı geleceklerini bildiriyorlardı.
Yapacak bir şey olmadığından havanın güzelliği sebebi ile
kahveyi içtikten sonra amcanın yanına gidip konuşmayı düşünüyordum. Öyle de yaptım ,
kahve ücretini masaya bırakıp ağır adımlar ile amcaya doğru yürüdüm. Yaklaştıkça ben bu amcayı birine benzetiyorum diye sesli düşündüm.
Yanına varınca , kim olduğunu anlamıştım , iki yıl önce ben kuşları beslerken yanıma gelen amcaydı.
Başına dikildim ;
-Ne güzel dedim
Amca başını kaldırdı ,
gülümsedi , belli ki o da beni tanımıştı.
-Çok güzeller öyle değil mi evlat ?
Dejavu gibiydi , roller değişmişti sadece.
Gülümsedim hınzırca ;
-Öyle tabi de ben onun için söylemedim amca
-Ya ne için söyledin evlat ?
- Sen amca ,
cenneti garantiledin
Dediğimde amca kahkaha atmaya başladı.
Biraz sonra ayağa kalkıp ;
-Ama ben senin bana verdiğin cevabı sana söylemeyeceğim evladım
-Neden ki amca ?
- O gün ben seni denedim , senin o cevabı vermiş olman bu gün seni benim yanıma getirdi.
Hem sen beni o gün tanımıyordun , ama ben seni o gün tanıdım.
Dolayısı ile ben seni biliyorum , tanıyorum neden seni olmadığın şey için yargılayayım ki...
O gün bir saat boyunca birlikte sokak sokak gezip kedi ve köpekleri ellerimizle besledik amcayla , kuşları seyrettik , onları da besledik , hayatımda dedem ile geçirdiğim günleri yaşattı amca bir saatte.
Aradan bir kaç gün geçmişti. Markete alışveriş yapmak için dışarı çıktığım bir gün yolda Adil amcaya denk geldim.
-Nasılsın Adil amca
-Öyle işte
Tatsızdı yüzü bir derdi vardı sanki
Yanına iyice yaklaşıp ;
-İyi misin amca ?
- Madem nasılsın diye sordun evlat , dinlemek istersen anlatayım sana kendimi.
-Tabi ki , her
zaman dinlerim seni amca , haydi gel şu çay bahçesine oturalım
- Olmaz , sahile doğru gidelim
-Tamam amca sen nasıl istersen
Sahile gidene kadar amca ağzını açmadı. Limana geldiğimizde bir kayaya oturdu bende hemen yanına oturdum.
-Ee amca nasılsın ?
-Öyle işte ,
vatanı satılırken
gülen , ormanları yakılırken sırıtan ,
çocuklar öldürülürken ,
kadınlara tecavüz edilirken susan , hayvanlar katledilirken zevk alan bir ülke dolusu ölüyle nasıl yaşanırsa bende öyleyim işte ...
Sustum bir süre , haklıydı , sustum kendi konuşamadıklarımı yüzüme haykırışına.
-Haklısın amca diyebildim omuzunu okşayarak , haklısın..
Yaklaşık beş dakika sustu bende sustum , gözlerimiz bir birine değiyor , dolan gözleri benim avuçlarımda göz yaşına dönüşüyordu sanki , avuçlarım terlemişti.
Birden doğruldu Adil amca ;
-Bak evlat dedi , sen iyi bir adamsın , senden tek bir ricam var.
-Buyur amca ?
- Olur mu öyle şey , buyurmak ne kelime , istek sadece.
-Tabi amca sen benim büyüğümsün
-Evlat , beni gördüğün
zamanlar bana nasılsın diye sorma
-Neden ki ?
-Ne
zaman yaşadıklarını sanan şu ölü insanlar dirilecek o
zaman iyi olacağım ben de...
O günden sonra defalarca karşılaşmamıza rağmen Adil amcaya nasılsın diye sormadım , baş selamı verdik hep bir birimize...
Geçen yıl sonsuzluğa uğurladık Adil amcayı.
Mezarına giderim Edirne’ye her gidişimde.
- Nasılsın diye sorarım toprağına...
-Öyle işte dediğini duyar gibi...
Sen ne güzel bir insandın Adil amca...
Aziz hatırasına saygıyla...
Çağdaş DURMAZ