Gerçeği her zaman savun, anlayan olmasa bile vicdanına karşı hesap vermekten kurtulursun. (herbert george wells)
cakirismail
cakirismail
@cakirismail

İçgüdülerin Fısıldayıcısı

29 Ocak 2025 Çarşamba
Yorum

İçgüdülerin Fısıldayıcısı

( 1 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

154

Okunma

İçgüdülerin Fısıldayıcısı

İçgüdülerin Fısıldayıcısı

Bu mitolojik fantezi türünde hikaye, tamamen hayal gücünün bir ürünü olup, doğa ve içgüdülerin gizemli bağını keşfetmeyi amaçlayan bir anlatıdır. Herhangi bir dini inanca atıfta bulunma veya bu inançları temsil etme amacı taşımamaktadır.

BÖLÜM 1: Gharizil – İçgüdülerin Fısıltısı
Dünya henüz genç, hayatın taze ve kırılgan olduğu bir dönemde, gökyüzü sonsuz bir sessizliğe bürünmüştü. Ancak bu sessizlik yanıltıcıydı; göksel âlemler faaliyetlerle doluydu. Yıldızlar arasında ışıldayan bir melek vardı: Gharizil. Onun görevi, hayatın bilinmez yollarında rehberlik etmekti.

Arapçada "Ghariza" kelimesi, "içgüdü" anlamına gelir. Bu kelime, içgüdüsel davranışları ve doğal eğilimleri ifade etmek için kullanılır. İçgüdüler, canlıların doğuştan gelen ve öğrenilmemiş davranışlarıdır. "Gharizil" isimli meleğin görevi de canlıların öğrenilmemiş davranışlarını yönlendirmekti.

İlk görevi başladığında, Gharizil, Dünya’nın devasa dinazorların hakimiyetinde olmaya başladığı bir zaman dilimine indi. Gökyüzünden yeryüzüne geçerken, devasa bir okyanusun üzerindeki rüzgarları ve dalgaları yönlendiren meleklerle konuştu:
"Onlara rehberlik edeceğim... ama kendi iç seslerini duyabilecekler mi?"
Yeryüzüne adım attığı an, doğanın karmaşık dengesi karşısında büyülendi. Çatlayan bir yumurtadan çıkan küçük bir dinozor yavrusu, annesini bulmak için çaresizce inliyordu. Gharizil, rüzgarın kanatlarına binerek ona ilk fısıltısını ulaştırdı:
"Yakınlarda, güvenle ilerle."
Yavru, fısıltıyı bir his gibi algıladı ve yön değiştirdi. O an, Gharizil’in içini tarifsiz bir huzur kapladı. Görevinin ne kadar önemli olduğunu anlamıştı.

Gharizil’in rehberliği sadece kara canlılarıyla sınırlı değildi. Gökyüzünde, kıtalar arası uzun yolculuklara çıkan devasa kuşlara yön tarif ediyordu. Bir seferinde, rüzgarın şiddeti yüzünden yönünü kaybetmiş bir kuş sürüsüne fısıldadı:
"Kuzeye dönün; orada sıcaklık ve yiyecek bulacaksınız."
Okyanuslar ise bambaşka bir mücadeleye sahneydi. Gharizil, yunusların melodik seslerini dinlerken, bir grubun kaybolduğunu fark etti. Sessizce suyun altına süzüldü ve dalgaların arasında onların kulaklarına ulaştı:
"Buradan yüzün, güvenli sulara varacaksınız."
Ama her zaman kolay değildi. Bir gün, vahşi doğanın ortasında avcı bir aslan, kurumuş bir nehir yatağında avını gözlüyordu. Gharizil, avlanmaya çalışırken zorlanan bu aslanın açlığını hissetti. Aynı zamanda, bir anne zebranın korku dolu kalp atışları kulaklarında yankılandı. Kararsızlık içinde fısıldadı:
"Her canlının hayatta kalmaya hakkı var."

O an, bir başka avın kokusu rüzgarla aslana ulaştı, anne zebra ise güvenli bir alana kaçtı. Gharizil, dengenin bu narin doğasına bir kez daha hayran kaldı.
Zaman geçtikçe, hayvanlar onun varlığını hissetmeye başladı. İçgüdüleri, Gharizil’in rehberliğinde daha da keskinleşti. Gökyüzünde bir yıldız kayarken ya da rüzgar bir yaprağı taşırken, doğanın her köşesi bu görünmez meleğin dokunuşunu hissetti.

Gharizil’in hikayesi, doğanın kalbindeki yaşamın hassas dengesini ve tüm canlıların paylaştığı görünmez bağı anlatıyordu. Her fısıltı, hayatta kalmanın nazik bir hatırlatıcısı, her rehberlik ise yaşamın sürdürülmesinin bir kutlamasıydı.

Ve böylece, Gharizil, gökyüzünden gelen bir esinti gibi, doğal dünyanın bir parçası olarak var olmaya devam etti. Onun fısıltıları, doğanın ezgisiyle bir bütün olmuştu.



BÖLÜM 2: Arıların Sırrı
Gharizil, hayvanlar âleminin içgüdülerine rehberlik etmeye devam ederken, her canlı türünün kendi özel görevini yerine getirmek üzere yaratıldığını fark etmişti. Görevinin kutsallığı her geçen gün daha da anlam kazanıyordu.

Bir gün, Gharizil, hareketli bir arı kovanını izlerken yeni bir içsel çağrı aldı. Bu çağrı, doğanın ritmini derinlemesine şekillendirecek bir görevdi. Gharizil, arıların dünyasına adım attı ve onların iç seslerine fısıldadı:
"Yükseklerde, dağların kuytularında, ağaçların arasında kovanlarınızı inşa edin. Çiçeklerin özünü toplayın ve yollarınızı bulurken uyum içinde ilerleyin."
Bu fısıltı, arıların nesiller boyunca izlediği bir yol haritası oldu. Kovanlar, doğanın en kusursuz mimari eserlerine dönüştü ve altın sarısı bir madde, yani bal, onların emeklerinin ürünü haline geldi. Bu madde, hem kendi türlerinin hem de diğer canlıların hayatta kalmasına yardımcı oldu.

Gharizil, arıların bu sürecini izlerken bir kez daha hayranlık duydu. Bu küçük varlıkların iş birliği, sabrı ve düzeni, doğanın karmaşıklığının ne kadar mükemmel bir denge içinde olduğunu gösteriyordu. Bal, yalnızca bir besin kaynağı değil, aynı zamanda doğanın iyileştirici gücünün bir simgesiydi.

Gharizil, sessizce kovanın etrafında dolanırken, içsel bir mutluluk hissetti. Bu küçük yaratıkların, yeryüzündeki yaşamın büyük bir parçasını oluşturduğunu biliyordu. Onların sessiz kahramanlıkları, doğanın tüm parçalarının birbirine bağlı olduğunun en güzel örneğiydi.



BÖLÜM 3: Tufandan Kaçış
Dünya, tarihinin en büyük felaketlerinden biriyle yüzleşmek üzereydi. Gharizil, yaşamın dengesini korumakla görevli melek, yaklaşan bir felaketin haberini almıştı. Okyanuslar taşacak, nehirler yataklarından çıkacak ve göklerden yağan yağmurlar toprağı boğacaktı. Bu, kaçınılmaz bir tufandı.

Gharizil, üstlendiği görevin ağırlığını omuzlarında hissediyordu. İlahi irade, tufanı durduramayacağını açıkça bildirmişti. Ancak, bir umut hâlâ vardı: Gharizil’e, yeryüzünde yaşayan hayvanlardan her türün yalnızca bir çiftini kurtarma izni verilmişti. Bu, gelecek nesillerin devamını sağlamak için kritik bir görevdi.

Gharizil, hızla harekete geçti. Büyük bir geminin inşa edildiğini ve bu geminin hayvanlar için bir sığınak olacağını öğrenmişti. Gemi, yüksek dağların eteklerinde hazır bekliyordu. Gharizil, hayvanların içgüdülerine dokunarak onları bu gemiye yönlendirmek için yola koyuldu.

İlk olarak, ormanların derinliklerindeki hayvanlara ulaştı. Büyük bir filin kulağına fısıldadı:
"Güvenliğin için bir yol var. Dağlara doğru ilerle, seni bekleyen bir gemi var. Eşinle birlikte yola çık."

Fil, içgüdülerinin derinlerinde hissettiği bu çağrıya uyarak yola koyuldu. Ardından Gharizil, kuşlara ilham verdi:
"Sizler gökyüzünde yol bulacaksınız. Yüksek dağların eteklerine uçun ve gemiye sığının."

Her türe, dişi ve erkek olmak üzere bir çift seçildi. Kaplanlardan zebralara, farelerden kurtlara kadar her türün temsilcisi, içgüdüsel bir dürtüyle yola çıktı. Bazıları ormanlardan, bazıları deniz kıyılarından, bazıları ise uçsuz bucaksız çöllerden geliyordu. Gharizil, onları doğru yola yönlendirmek için durmaksızın çalışıyordu.

Fakat zaman daralıyordu. Yağmur çoktan başlamış, ilk sular yükselmeye başlamıştı. Gharizil, kendisine izin verilen tüm hayvanları gemiye ulaştırmaya çalışırken, gözleri engin sularda kalan diğer hayvanlara takılıyordu. Bu, onun için ağır bir görevdi.

Sonunda gemiye vardığında, her türden hayvanın güvenle yerleştiğini gördü. Gemi, yaşamı korumak için tasarlanmış bir sığınak gibi parlıyordu. Gharizil, geminin kapısına yaklaşarak fısıldadı:
"Şimdi sizler, yeni bir başlangıcın tohumu olacaksınız. Yolculuğunuz boyunca uyuyun, güçlü kalın ve geleceği inşa edin."

Tufan başladığında, Gharizil gemiyi izlemek için yukarıdan yükseldi. Dev dalgalar dünyayı yutarken, gemi bir kayanın üzerinden süzülen bir yaprak gibi korunuyordu. Gharizil, görevini yerine getirmiş olmanın huzurunu taşıdı, ancak kurtaramadığı her bir canlı için içinde bir sızı hissetti.

Tufan dindiğinde ve gemi karaya oturduğunda, içindeki her hayvan, Gharizil’in fısıldadığı rehberlikle yeryüzüne adım attı. Bu, doğanın yeniden inşa edilişinin başlangıcıydı.



BÖLÜM 4: Karıncaların Kurtuluşu
Dünyanın başka bir köşesinde, beyaz termitlerden oluşan bir karınca kolonisi ciddi bir tehlike altındaydı. Karıncalar, yuvalarındaki depoya yiyecek taşımakla meşguldü. Ancak, insanlardan oluşan büyük bir ordu, savaşmak için koloninin olduğu yöne doğru ilerliyordu.

Bu anlarda Gharizil, doğanın sessiz çalışanları olan karıncalara yardım etmek için harekete geçti. Karınca kolonisine yaklaşarak, onlara hayatta kalmaları için gerekli içgüdüsel rehberliği fısıldadı. Kraliçe karıncaya ilettiği mesajda şöyle dedi:
"Tüm koloniyi uyar. Herkes yuvasına çekilsin; yaklaşan devler ulaşmadan bu tehlikeyi atlatalım."
Kraliçe karınca, Gharizil’in uyarısını hızla işçi karıncalara iletti. Mesaj hızla yayıldı ve koloninin her üyesi, birlikte uyum içinde hareket ederek yuvalarına doğru çekildi. Yerin derinliklerine ulaşan karıncalar, tehlikenin geçmesini bekledi.

Son karınca yuvasına girdiği anda, büyük grup karınca kolonisinin bulunduğu alanın üzerinden askerler geçmeye başladı. Binlerce ayak, yerin üzerinde yankılanırken, karıncaların inşa ettikleri korunaklı yuvalar bu tehlikeye dayanmayı başardı.

Bu olay, karıncaların dayanıklılığının ve doğanın kendi içinde barındırdığı rehberliğin bir başka örneği oldu. Gharizil, koloninin güvenliğini sağladıktan sonra, onların yeniden eski düzenlerine döndüğünü görmekten memnuniyet duydu. Karıncalar, sessiz ama etkili iş birlikleriyle doğanın kusursuz döngüsünde yerlerini korudular.



BÖLÜM 5: Balinanın Görevi
Bir okyanus seyahatinde, devasa bir balina denizlerin engin sularında süzülüyordu. Bu muazzam yaratık, yaşam döngüsünün ayrılmaz bir parçasıydı; okyanusların derinliklerinden gelen sessiz bir koruyucuydu. Ancak bir gün, okyanusun sakin yüzeyi aniden karıştı. Gharizil, ilahi bir rehberlik çağrısı alarak harekete geçti.

Bir gemi, şiddetli bir fırtınaya kapılmış ve dalgalarla mücadele ediyordu. İnsanlar, geminin yükünü hafifletmek için denize eşyalar atarken, fırtına bir türlü dinmiyordu. Sonunda fırtınanın çıkmasından sorumlu tuttukları bir adamı denize attılar. Adam dalgalarla boğuşurken Gharizil yeni bir içsel çağrı aldı, balinanın kulağına usulca fısıldadı:

"Yüzeye çık, denize düşen insanı yut, ama zarar verme. İçinde taşı ve hayatta kalmasını sağla."

Büyük balina, bu çağrıyı içgüdüsel bir görev gibi algıladı. Suya düşen insanı narin bir şekilde ağzına alarak, okyanusun sakin derinliklerine doğru ilerledi. Balinanın içi, garip bir şekilde hem geniş hem de koruyucuydu; sanki okyanusun en güvenli sığınağıydı.

Bu süre boyunca Gharizil, balinanın yanında kalarak onu yönlendirdi. Okyanus boyunca yaptığı bu yolculuk sırasında, balina hem taşıdığı insana hem de çevresine zarar vermemek için dikkatle hareket etti. Günler geçtikten sonra, Gharizil yeniden balinaya seslendi:
"Şimdi sığ sulara doğru yüz. İçinde taşıdığın insanı kıyıya bırak ve onu içinden dışarıya çıkar."
Büyük balina, bu mesajı alır almaz, denizin kıyısına doğru yüzdü. Orada, insanı yavaşça bırakarak okyanusun derinliklerine geri döndü. Gharizil, balinayı bu görevi yerine getirdiği için sessizce takdir etti.

Bu olay, doğanın büyük uyumunu ve hayvanların içgüdülerinin nasıl evrensel bir dengeyi sağladığını bir kez daha gösterdi. Gharizil’in rehberliğiyle, balina kendisine verilen görevi yerine getirmiş ve yaşam döngüsünün bir parçası olarak hareket etmişti.



BÖLÜM 6: Devam Edecek...
Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

İçgüdülerin fısıldayıcısı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İçgüdülerin fısıldayıcısı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İçgüdülerin Fısıldayıcısı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.