0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
294
Okunma
Merhaba kendimle konuşmayı çok sevdiğim ve konuştuktan sonra da dinlene dinlene rekorlar kıracağı hayaliyle çıkıp ıssız evimde biramı içmeye gittiğim içten ve samimi programımın haylaz ve en az benim kadar zeki, meraklı çocukları!
Ne o? Eliniz boş mu geldiniz? İnsan gelirken biraz mutluluk, biraz ‘aa’ dedirten olaylar, biraz da helal olsun alır yanına! Varlığına hasret duyduğumuz biraz özveri alır, biraz hoşgörü alır.
Böyle mi sözleşmiştik? Böyle mi konuşmuştuk gecen hafta? Size güzelliklerle gelin, bir kere de maşallah diyelim demedim mi gündemde yankılanan olan bitene?
Biz kendimizi bu yozlaşmış toplumun en duyarlıları gibi hissetmiyor muyduk yoksa?
Hayatınızda hiç psikoloğunuz oldu mu diye sormak geldi içimden. Onlardan birini tanır mısınız? Ben tanırım. Onunla olan randevularıma siz gider misiniz? Beni boş vakitlerinizde düşünseniz ve size anlattıklarımdan yola çıkarak kendinizi benim yerime koysanız, eminim benden daha verimli bir seans bile geçirebilirsiniz.
Bir kısmınızın rüyalarında beni gördüğünü düşünüyorum. Görmediniz mi? Hadi hadi! Göreniniz muhakkak olmuştur. Bana gelen mesajlardan da anladığım üzere, bir çoğunuz, benim, evinin içinde yaşadığımı, yaşantısına tanık olmuşum gibi konuştuğumu bile söylüyor. Yalan mı ya! Olsun be! Kim ölmüş yalandan?
Olacak şey değil. Tebrik ederim. Bravo! Bakınız, rahmetli Ahmet Kaya o gür saçlarıyla pala bıyıklarının arasından parlayan gözleriyle uzatıp kafasını, şöyle seslendi; Hey! Yaşanmamış hayatlarla gömülen tüm o insanların gençliklerini getirin bana! Onları sorgu sual etmeden gömen, sürgün eden, halden anlamaz sistemin kellesini getirin!
Bu yeni yılda hadi güzel bir başlangıç yapın bana. Ben yapamadım. Zira bir kaburgam eksik uyandım bu sabah. Almışlar. Bir Havva doğuracaklarmış bana. Şimdi bu eksik kaburgamla ben, aralık kalmış kapısıyım kalbinizin.
Bedeninizde bana ait bir şey olabilir mi? Var mıdır sizden içeri benden bir parça? Yoksa Havva diye alıp, size mi yamadılar tek kemiğimi?
Şöyle bir eğilin bakalım içinize. Evlerinizin içinden çıktığımı iddia ediyorsunuz ya hani? Bir bakın bakalım içinize, benden bir parça yerleştirmişler mi oralara bir yerlere. Orada bir yerlerde görebilecek misiniz size yabancı, bana benzeyen bir şeyler bir şeyleri.
Bedeninizde bir yerlerde, size batan, fazlalık gelen, uyum sağlamakta güçlük çeken bir şeyler batacak mı canınıza. Bir bakın bakalım.
Farkında mısını; herkes birilerine benzetiyor beni. Etrafta benzerlerim dolaşıyor. Kimileriyse o benzerlerimi evirip devirmeye çalışıyor. Daha doğrusu çalışmaya çabalıyor. Kıvırcık pudralı bir peruk (ah ne kadar da sahte durur peruk kafada), yırtık pırtık (kıçı görünenden) bir pantolonla. Pöff! bla bla desem ne diyebilirsiniz ki!
Hatırlarsanız, beni bir vakitler hepimizin tanıdığı kadar yabancısı olduğu ve şu an ismini dahi söyleme gereği duymadığım bir coğrafyada, bir manga asker kurşuna da dizmişti. Kurşunlar vızır vızır kulaklarımın yanından yöresinden geçmiş, bol pantolonumun paçalarını, fötr şapkamın etrafını delmiş ve böylelikle travmalarım ve anılarımda yer etmişti. Kalbimde vesvese vardı belki de size o olup biteni anlatırken ama sevgili dinleyicilerim, canlarım, benim haylaz çocuklarım; zamana zaman hangimizin yoktur ki içinde vesvese? Bugün çok şey geldi aklıma üst üste, hepsini sıralamakta güçlük çekiyorum ama bir şeyleri vurgulamam istenince önceliğim onu yapmak olur.
Bu durumda ben de kafasını uzatıp, pala sakalının ardından bana ricada bulunan sevgili Ahmet kayanın ricasını size postalıyorum.
İşte o kaba sakallı adamın size aktarmamı istediği 3 ricası;
1- Yasaklı olduğu iddia edilen bir dilde siz siz olun arabanızın camını açıp, sesi kökleyip müzik dinlemeyin.
2- Doğuda doğup da batıya doğru dönerse arabanızın tekeri, sakın ha nerede doğduğunuzu söylemeyin.
3- Sakallı yazarları okuduğunuzu orda burda konuşmayın!
4- Ola ki kaçak içersiniz, cigaralarınızı önceden sarıp bir Samsun ya da Maltepe paketiyle yanınızda taşımayacaksanız hemen şu dakika sigarayı bırakın.
5- Kaçak içmeyecekseniz çayı da bırakın! Kim ölmüş çaysızlıktan.
Şimdi gelelim rutin alışveriş listemizde olması gerekenlere;
1- Olmazsa olmaz alçak gönüllülük. Bunu öyle zincirlenmiş köklü marketlerde bulamayabilirsiniz. Pazarlara bakın, halkın arasından tek tek ayıklayabilirsiniz.
2- Farklı bakış açıları. Şahsen PimaPen önermem, zira hepsi aynı yere açılıyor. Nereden alırsanız alın, alüminyum olmasına dikkat edin. Sağlık açısından iyi olduğu söyleniyor.
3- Sürekli çantanızda taşıyacağınız kısa saplı bir şemsiye. Bu çok önemli! Zira hayatımız boyunca bok atanların attıklarından korunmak için gerekli oluyor. Fransızlar öyle yapmış uzun yıllar boyunca.
4- Bulursanız çelikten, taşıyabilirseniz çift katlı bir zırh! Fakat arkası önemli. Bana kalırsa sırtının üç/beş katlı olmasında fayda var.
Listemizi de sıraladığımıza göre sizinle bir şey paylaşmak geldi içimden. Sıkıldınız mı? Sıkılmayın yahu! Daha yeni başladık sayılır. Zaten hepi topu on beş dakika. Söylemek istediğim birçok şeyi de yuttuğumu hesaba katacak olursak, inanın hiç konuşmadım sayılır.
Gelgelelim aklıma gelene…
Bir gösterim vardı. Salonda çok az seyirci olduğundan iptal edildi. Aksilik bu ya! Sırtımda asla ulaşamayacağım bir yer kaşındı durdu. Hep duvara sürtündüm ama nafile! Meret öyle bir noktayı hedef almış ki, birine desem kaşı diye yemin billah yerini bile tarif edemezdim adam akıllı. Sizde de oluyor mu zaman zaman?
Bu gece mesela. Bu gece hanginizin kaşındı sırtı. Ya da sırtındaki kaşıntıya hanginiz ulaşabildi.
Bu gece hanginiz gülümsedi bir sürü bir sürü sevdiğim haylaz çocuklarım. Olsun bee! Olsun! Biz zaten olmayan her şeyi oldura oldura büyüdük bu topraklarda. İnanılmaz şeylere inanarak. Biz yine de umut edelim daha güzel olacağına yarınların, sabahların daha aydınlık olacağına. Yalan olmasın. Zaten beceremem, bilirsiniz. Ben inanmıyorum ama size ayıp olmasın diye inanmış gibi yapıyorum. Siz şimdi bir şeyler için ağrı kesici, kas gevşetici bir şeyler için ve bu dediklerime inanın.
Ne o? Sıraya dizilmiş pıt pıt yazıyorsunuz durmaksızın, hayırdır? Sırtımı mı kaşımak niyetiniz?
Ben şimdi konuştum ya burada yarım ağız, ucundan ucundan? Hah! İşte kaşınmıyor artık. Kusura bakmayın ama ona birazcık geç kaldınız.