Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy
@gulum-camlisoy

YALINAYAK AYNUR...(ÖYKÜ)

19 Ocak 2025 Pazar
Yorum

YALINAYAK AYNUR...(ÖYKÜ)

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

315

Okunma

YALINAYAK AYNUR...(ÖYKÜ)

YALINAYAK AYNUR...(ÖYKÜ)


Bir sözcük olmayı abartmak mı benimki yoksa ya da kabaran kekten bir parça alıp kalanını çöpe dökmek mi?
Yorgun bir sözcük olmayı reddediyorum, bayım aslında cinsiyet ayrımı yapmadan size bayan diye seslenmek istiyorum.
Mademki müreffeh bir dünya ve de iklim özlemi taşıyoruz içimizde sonra da birbirimize yapmadığımızı bırakmıyoruz.
Süklüm püklüm bir evrim geçiriyor içimdeki cüce ve onun içindeki dev ve ben ağzımla tuttuğum kuşlardan bir özgürlük parkı inşa ettim hem sözcüklerim de kuşlarım da kibirsiz gerçi her şeyin artık bir safsatadan ibaret olduğunu biliyorum ama…
Gökkuşağını evin duvarlarına çizdim sonra da tüm duvarları yıktım ama her şey öylesine karışık ve izafi idi ki elbet duvarlar ses geçirmez iken bu son haliyle görüntü geçirir hale geldi.
Aidiyet duygumu sorguluyorum sonra da taslağı olmayan projeler sunuyorum müdürüme ve o sadece esniyor hem de yüksek sesle ve anlıyorum ki; benim bu şirkette durmam için tek bir sebep bile yok elbet aldığım yüksek maaş dışında ve bunca şey yaşamış biri olarak bu maaşa ihtiyacım var.
Ve yüreğim nasıl da kuş gibi çırpınıyor ve bana bakan bunu görmüyor zaten üstümü başımı denetliyor sanırım ne zamanki bana bakan birinin gözleri kıyafetlerime gitse ve ayakkabılarımın boyalı olup olmadığına bakıyorlar hem de nasıl ve ben yüzümü boyamayı reddediyorum ve sürekli elimde bir sünger ayakkabılarımı parlatıyorum sanırım dünden kalan bir alışkanlık hele ki okul yolunda ayağıma tek geçirdiğim annemin eskimiş ve yıpranmış terlikleri iken.
Babam öldükten sonra seneler var ki ayakkabı giymedim gerçi halimize acıyıp da eskilerini veren üç beş komşumuz vardı ama ve ben nasıl da sevinmiştim onları ayağıma geçirdiğimde ama devamı gelmedi işte…
Hele ki sabahın erken saatlerinde kalkıp da evimize uzak mesafede olan okuluma gitmek için mutlulukla o emanet ayakkabıları ayağıma geçirip de karşılaştığım aynı yaştaki komşunun kızı:
‘’Hım, nasıl da yakışmış ayağına Aynur. Ve lütfen ayakkabılarıma iyi bak yoksa bir sonrakini başkasına veririz.’’
Tam da Besmele ile ilk adımımı atmışken…
Ve o gün okula çıplak ayakla gittim üstelik üstüme büyük gelen o alacalı bulacalı hırkayı da hırsla çıkarıp kızın suratına attım.
Belki de okula gitmemeliydim ama ben mademki okuyup büyük adam olacaktım ya da kadın ne de olsa cinsiyet ayrımcılığına hep karşı çıktım gerçi babam eve her geldiğinde annemi yerlerde sürüklerken ve annem sırf bizim için bu acımasız adama katlanırken.
Hayat ne garipmiş doğrusu. Bir gün gelip de babamı özleyeceğim hiç gelir miydi akla?
Tam anneme bunu söylerken hışımla kalktı oturduğu sandalyeden:
‘’Midemiz yine boş Aynur ama en azından gözlerim yaş dolu değil hem yaralarım da iyileşmeye yüz tuttu.’’
Annem haklı, evet: babam yaşarken de aç yatardık her gece en azından şimdi evde huzur var. Ama yine de emin olamadığım bir şey var elbet annemin yaralarının gerçekten iyileşip iyileşmediği.
Sözcüklerimin nereye gideceği umurumda değil mademki elim ekmek tuttu ve mademki annemi de başköşeye oturttum üstelik çıplak ayaklarım artık üşümüyor gerçi içimdeki çocuk hala zangır zangır titriyor ama…
Okula ayağımda ayakkabı ya da terlik olmadan gittiğim o gün ve müdür beni bir kenara çekip de…
Bilin ki ne söylediğini asla size söylemeyeceğim ama bildiğim bir şey var ki; artık ne yapmam gerektiğini öğrendim o gün hele ki ayakkabıların sahibi o komşu kızı gidip de beni müdüre şikâyet etmişken ve ben günlerce okula çıplak ayakla gidip geldim ta ki ücretli derse giren İngilizce öğretmenimiz beni fark edene kadar.
Gerçi herkes farkındaydı ne olduğumun ama ben bir bireydim eşya olmayı reddeden üstüne üstük Allah’a yemin etmişken iyi bir insan olacağıma dair ve de kimseyi küçük görmeyeceğime elbette okulumu bitirip mesleğimi de elime aldım mı…
Tüm okulun göz hapsindeydim artık ve çorap dahi giymeyi reddetmiş ayaklarım kanaya kanaya gidip geldim okula uzun bir süre ve yapılan tüm aşağılayıcı yardımları reddediyordum çünkü ben annemin kızıydım annemse bir yorgun savaşçı ve her eve gittiğimde ayaklarımı tuzlu suya koyup dakikalarca tasta bekletiyordum yaralarım ve acılarım dinsin diye.
Beni fark ediyordu insanlar ama iyi gözle ama art niyetle ve biliyordum artık onların gözünde ne olduğumu.
Lakin ben kendimi biliyordum ve onların bakışlarını görmezden geliyordum ama o gün…
Yine soğuk ve yağmurlu bir günün sabahında vardım okula erkenden ve oturdum sırama bir an evvel dersin başlamasını bekliyordum gerçi boş geçen çok saatimiz vardı ne de olsa okula ataması yapılmayan sayısız öğretmen vardı o tarihlerde ve ücretli çalışan İngilizce öğretmenimiz inanılmaz bir performans ve üstün gayretle boş geçen diğer branş derslerine de giriyordu. Bu arada müdürümüz değişmiş ve yerine yeni bir müdür atanmıştı ve adı hala aklımda:
‘’Mehmet Rüzgar.’’
Adam gerçekten de rüzgar gibi esiyordu okulda ve ücretli çalışan öğretmenimizle ağız birliği etmişçesine tüm okula inanılmaz bir istikrar gelmişti gösterdikleri insan üstü çaba hala hatırımda zaten beni ben yapan da bu iki değerli eğitimcidir.
Sürekli telaş halindeydi İngilizce öğretmenimiz ve demesi oydu ki; ataması yapılamadığı için ücretli çalışmayı tercih etmişti üstelik başka imkânları olduğu halde ve işte ilk görev yeri de İstanbul’un çok ücra bir semtinde olan okulumuzdu ve anladığım kadarıyla öğretmenimiz mesleğine âşıktı.
Sözcüklerim gerçi çalıştığım şirketin haricinde bir yerel bir dergide köşe yazarlığı da yapıyorum bu anlamda beni çelimsiz ya da kendini bilmez biri sanmayın en çok da şimdi zorlanırken duygularımı aktarmak adına ve ne yazık ki bu iki değerli öğretmenimin izine rastlayamadım yıllar sonra gerçi ikisi de genç ve idealistti ve bize o kadar şey sunmuşlardı ki.
Sözcüklerimin dokunulmazlığı var ve ben bu cümleleri yazarken annem yatağında derin acılar içerisinde uyuyor hele ki bir ömür babamdan yediği dayak ve beni ve kardeşlerimi okutmak adına yıllarca dişini tırnağına takıp önüne gelen her işte namusuyla çalışırken ve seneler sonra biz tam da huzura ve düzenli bir gelire ve iyi bir hayata kavuşmuşken.
Aklım annemde gerçi ben işteyken bir hemşire ona refakat ediyor ama…
Aklım hala da dünümde hem ve elbette ayakkabılarım boyalı olmalı yüzümse boyasız ve doğal ve asla da maske takmadan yaşarken bir ömür.
Bunu bana yansıtan annemdir ve dünümde saklı kalan öğretmenim ve adı da bende saklı kalsın, olur mu? Çünkü inanılmaz utangaç ve merhametliydi ve onun izine yeniden rastlayamamanın verdiği üzüntü ile doluyum ama içimdeki sese de inanıyorum çünkü her şeyin en güzelini hak ediyordu o aslında müdürüm de ve tüm öğretmenlerimiz ama bazı insanlar bir adım öne geçebiliyor hele ki bunu insanlık adına şiar edinmişken…
Bana yalınayak Aynur diyordu neredeyse okulun tüm öğrencileri ve ne zamanki bu, öğretmenimin kulağına gitti üstelik yaşadığım olay soğuk bir kış günü meydana geldi ve nasıl da yağmur yağıyordu o gün adeta gök delinmişçesine ve bizler bu hava koşullarında merak içindeydik öğretmenimiz gelir mi gelmez mi diye…
Geldi elbette ama birkaç saat rötarla ve sınıfa bir daldı ki üstelik gülen gözlerle ve üstü başı sırılsıklam ama ötesi de vardı işte ve bunun bilincine varan sadece ben değil tüm okul olacaktı ve tüm öğrenciler hatta burun kıvıran veliler ve sözüm meclisten dışarı yine birkaç da diğer öğretmen.
‘’Öğretmenim…’’
‘’Çocuklar kusura bakmayın azıcık geç kaldım ama telafi edeceğim elbet. Haydi, tüm defter ve kitapları kaldırın sıradan ve sadece beni dinleyin çünkü size bir hikaye anlatacağım üstelik başımdan geçen ve bire bir olan.’’
Hepimiz kulak kesilmiştik ve arka sıradan birkaç öğrenci kıkırdamaya başladı:
‘’Öğretmenim çok ıslanmışsınız. Üşütmeyin hani.’’
Oysaki hiç de üşür bir hali yoktu üstüne üstük ceketini çıkardı ve şimdi üzerinde incecik bir kazak vardı üstelik kolları yırtık.
‘’Siz üşümeyin yeter ki. Yeter ki siz iyi olun ve sonuna kadar okuyun ve ülkeye faydalı gençler olun.’’
Öğretmenim o kadar güzel ve doğaldı ki üstelik çok güzel ve şık giyinen biri ama bu gün her zamankinden çok farklıydı. Kollarımı çekiştirmeyi bıraktım ve vazgeçtim anamın yama yaptığı kazak kollarını saklamaktan. Demek ki öğretmenler de yırtık ve yamalı kazaklar giyebiliyordu üstelik bu kadar okumuş eli ekmek tutan ve…
Arkadaki diğer öğrenciler de kıkırdamaya başlamıştı bu sefer dayanamadı biri ve sordu:
‘’Öğretmenim siz de mi yalınayak geziyorsunuz artık Aynur gibi?’’
Göz göze geldim bu eşsiz kadınla ve gözlerindeki nemi ve ışıltıyı gördüm ansızın gerçi öncesinde de buna şahit olmuştum ama bu gün bir başkaydı öğretmenimiz.
‘’Neden olmasın canım? Herkes gezebilir yeter ki yürekleriniz yalın ayak olmasın; yeter ki yürekleriniz yalın sevgiyle dolsun.’’
Ayaklarım üşümez oldu bir anda ve sınıf öylesine ısınmıştı ki üstelik yağmur kara dönüşmek üzereydi dışarıda ve okulun kaloriferleri aylardan sonra ilk kez az daha olsa yanıyordu.
Her şeyin ötesinde yüreğim o kadar ısınmış ve huzurla atıyordu ki ve o gün iyice dank etti aklıma ne yapmam gerektiği. Herkesten çok çalışacaktım ve okulun en iyi öğrencisi olacaktım hoş zaten başarılı bir öğrenciydim ama…
Sonra sandalyeye astığı poşetin yanına gitti öğretmenimiz ve içinden iki çift ayakkabı çıkardı ve yine göz göze geldik öğretmenimle:
‘’Haydi, gel de beraber giyelim ayakkabılarımızı bak ikisi de aynı model sadece numaraları farklı. Önce sen mi giyersin ben mi?’’
Ne yani, öğretmenimle bir örnek ayakkabılarım mı olacaktı üstelik hayatımda aldığım ilk ve en unutulmaz hediye. Çekinmem için bir neden yoktu artık mademki öğretmenimin de ayakları çıplak ve üşümüştü…
Tereddüt dahi etmeden yanına gittim öğretmenim ve kulağıma fısıldadı usulca:
‘’Ders çıkışı müdür beyin odasına gel, Aynur. Senin için bir sürprizimiz var.’’
Gülen gözlerle baktım öğretmenime ve usulca başımı salladım ve başımı okşadı anaç bir ifadeyle.
‘’Öğretmenim, bize anlatacağınız o hikâyeyi söyler misiniz?’’
‘’Sınıfa girdiğim ilk andan beri ne anlatıyorum sanıyorsunuz çocuklar? Hem zaten günün birinde Aynur bu hikâyeyi kalemine yakışır bir şekilde yazacak, öyle değil mi Aynur?’’
Yazdım üstelik o hikâyeyi de değil yalnızca. Nice hikâye hem başımdan geçen hem hayal gücümün emrinde ama en güzel hikâye yaşayıp başarmaktı elbet sevgiyle beslenen bir yürek ve insanlar…
Aslında benim hikâyemi yazan Tanrı ve sevgili öğretmenim: üstüne kaç hikaye yazarsam yazayım haklarını ödeyemem ve Allah’ın verdiği güç ve bunca imkansızlık içinde devlet de bana sayısız imkan yaratmışken ne yazarsam yazayım ne yaparsam yapayım borcumu asla ödeyemem…
İşimde çok mutlu olmasam da zor bir hayatın meyvelerini topluyorum üstelik geceleri de yaptığım başka bir mesleğim var hem de çok sevdiğim elbet öğretmenimin de eşlik ettiği nice hikayeyi yazmama vesile.
Uyumadan annemin ilaçlarını vermeliyim bir de yarın giyeceğim ayakkabılarımı iyice parlatmalıyım gerçi artık kimse dikip de gözlerini ayağıma bakmıyor ama.
Her nerede isen seni seviyorum canım öğretmenim.

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yalınayak aynur...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yalınayak aynur...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YALINAYAK AYNUR...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.