0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
170
Okunma

Düşüne düşüne adım adım
Ya sabır ya sabır yaşamaktır hayat
YA ALLAH BİSMİLLAH
Düşüne düşüne hayat adımlarım
Ya sabır ya sabır adım adım adımlarım
Şükür, şükür azı yoktan iyidir hayatım
Çok yorucu, inişli-çıkışlı, keskin virajlı sınav hayatım
Tek derdimiz kulluğumuz, iblise, nefsimize aldanmak günahlarım
Kurtarır İnşa Allan azaplardan cümlemizi kabul olan tövbelerimiz.
HİCRİ—05.Recep.1446
MİLADİ—05.01.2025
Gerçek adı bizde saklı, yazacağız tatlı, tatlı. Bazen acı, hayatın gerçek tadı, acı-tatlı yaşanmışları, geleceğe hazırlar ders almasını bilenleri. Bilenler hızlı tatlı tatlı ilerler, bilmeyenler oyalanır acı acı. Sinirlenir, öfkelenir kendini yıpratır, kazancı zararı olur. Pişmanlıkları yorar, yorgun yorgun silik, silik yaşadığını sanır, hep başkalarını suçlar. Sonuçta elde kalan yanlışlar, yanılgılar. Tövbeler yanlışlardan dönmek zor, zoru başarmak mutluluğa ilk adımı atmaktır. Gerçek mutluluklar zorlukları aştıktan sonra geliyormuş. Huzur, bereket, güven bir başka alemde yaşamak gibi. Anlama şuuruna varanlara, kaderdir yaşananlar, yaşanacaklar. Bize kararlı gayretli, sabırla çalışmak, çalışmak düşüyor. İtiraz hakkı yok. Emek vermeyene helal nimet yok. Huzur yok, güven yok, bereket yok. Hep itiraz edip, bahanelere sığınmak, kimselere huzur, güven sağlık getirmemişler, yanlış yollara sürüklemişler. Hakikatleri kabullenip yolun sonunu düşünüp, isteklerine ulaşma gayreti içinde olanlara selam olsun
Evet gelelim Bizim Abdülhamid’e 01.01.60 ların sonlarında, Ülkemizde soğuğun bile bazen üşüdüğü memleketin birinde, tatlı soğuk, kar yağışlı bir günde dünyaya gelmiş derler. Gelmiş ama hastalıklarıyla, o bölgenin diliyle cıp cılız, öldü ölecek, bir çocuk, sevinseler mi, ağlasalar mı bilememişler. Tebrik etmeye gelenler tebriklerini gönül rahatlığıyla söyleyememişler: Dillerde tebrikler, gönüllerde dualar. Akraba komşu ziyaretlerinden sonra aradan haftalar aylar geçer hiçbir düzelme yok. Şifa Yüce Yaradan’dan. Çokça dualar edildi. Tüm bilinen yollar denendi son çare, Doktora baş vurmak. Doktor ne diyecek. Çok zayıf, hastalıklı, yara bere içinde, ana sütü de ilk ayda kesilmiş. Ana sütü ilacı da yok, ha bugün ha yarın ölümü beklenen çocuğun çıplak bedenini görüce doktor. Ümitsiz bir durum yapacak bir şey yok. Alet yok edevat yok, ilaç yok, Yokluk yılları hem maddi hem manevi. Doktorda Allah’tan ümit kesilmez. Temizliğine, beslenmesine çok dikkat edin, sabırla bekleyin, geleceğiz kaderimiz bekleyip göreceğiz. Başkaca yapacak bir şey yok. Bizim Abdülhamid’i Manda sütüyle beslemeye başlamışlar, temizliğini de yapıp kundağa sarıp koymuşlar bir köşeye ümitler her gün azalıyor tabii olarak. Evin işleri çok koştur koştur. Günler günleri, haftalar haftaları kovalıyor, aylar geçiyor. Gelen giden komşular, akrabalar. Bir Fatiha üç ihlas veya Felak, Nas, okur üfler sabır dilekler giderlermiş. Öldü ölecek derken Abdülhamit iyileşmeye başlamış. Pek inanmak istememişler, ölüm iyiliği demişler. Ölüme yakın bazı hasalarda böyle iyileşmeler olurmuş, Ölümünü beklenirken iyileşmesi artmış, yürümeye sonra koşmaya başlamış yaramazlıklara bile başlamış kötü günler geçti derken, nazara mı geldi, ne oldu bilinmez. Geceleri yorulana, takatten düşene kadar ağlarmış. Mucize iyileşme yerini acı acı ağlamalı gecelere bırakmış. Derdini bilen anlayan yok. Tek çare dualara devam oku oku üfle hocalara, hocılara, büyüklere okut başka çare yok. Geceleri ağlar yorulur uyur. Gündüzleri çok yaramaz dur dan, sus dan anlamaz, zıp zıp gibi hiç yerinde duramaz olmuş. Ne isterse hemen olsun istermiş. Ağaçlara tırmanır, birinden iner, diğerine çıkar, düşer, yaralanır ağlar. Bıktırmış ev ahalisini. Nasıl olduysa bir zaman sora, oyunlara dalmış. Bir de yaşlı komşularıyla arayı sardırmış. Ev ahalisi rahata kavuşmuş. Yaşlı çift için Abdülhamit onlara eğlence, onlar ona. Geçinip gitmeye başlamışlar. Hatta yaşlı çift Abdülhamid’i çok sevmişler. Hata evlatlık olarak istemişler ısrar etmişler, evimizi bahçemizi onun üzerine tapulayalım deseler de. Abdülhamit’in ailesi kabul etmemiş. Ama Abdülhamit günün çoğunu, bazen tamamını onlarda geçirir, kendi evlerine pek uğramaz olmuş. Yaşlı çift nerede bizimki orada. Fazla samimiyet ayrılık getirirmişler, atalarımız. Getirmişte Yaşlı çift aniden küçücük evlerini ve bahçelerini satmış. Akrabalarının yanına taşınmışlar.
Bu olup bitenlere Abdülhamit pek akıl erdirememiş. Düşünüp duruyormuş neden acaba? Neden? Hiç kimseye bir şey söylemeden çekip gittiler. Bir gün Anasına soru vermiş. Ana komşu Amcamlar neden birden taşınıp gittiler acaba!