- 229 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Yırtıcı Kuşlar Zamanı
YIRTICI KUŞLAR ZAMANI
Sevgili dostum,
Uzun zamandan bu yana, sana okuduğum kitapları anlatan mektuplar yazmamıştım. Ahmet Ümit’in yeni kitabını bekliyordum . Her iki senede bir roman yayınlayan Ümit, “Yırtıcı Kuşlar Zamanı” kitabını Ekim.2024 ayında yayınlayınca hemen almış ,okumuş ama sana yazmaya fırsat bulamamıştım. Bu aralar vakit olunca ben de bu fırsattan istifade yazayım dedim.
Sevgili dostum,
“ Yırtıcı Kuşlar Zamanı”, tipik bir Başkomiser Nevzat romanı. Bu romanda Başkomiser Nevzat’ın bir bombalı saldırıda ölen eşi Güzide ve kızı Aysun’un katillerinin peşine düşmesini okuyoruz.
Sevgili dostum,
Bunun yanında Başkomiser Nevzat’ın amirleri ile iletişimlerini, onları anlamaya çalışırken yaşadığı psikolojik gelgitleri okuyoruz. Her kurumda olduğu gibi Emniyet teşkilatında da yöneticilerin kine kadar giden kişisel ve mevkilerini koruma mücadelesini okuyoruz. Bu çetin mücadeleyi.
Sevgili dostum,
Kızı ve eşi ölünce bunalıma giren Başkomiser Nevzat’ın akıl hastanesine yatınca kendini naısl kaybettiğini, olayları unutması içn yapılan tedavinin O’na ne kadar zarar verdiğini, bunu naısl atlattığını , amirlerinin arkasından nasıl işler çevirdiğini, ona yardım ediyor görünerek nasıl kuyusunu kazdıklarını okuyoruz. Her kurumda böyle rekabetler olur tabii ama bazı yerleri okurken “rekabet bu kadar da kıskançlığa, düşmanlığa vardırılmaz ki” diyoruz içimizden.
Sevgili dostum,
447 sayfalık tomanda her polisiyede olduğu gibi “katil kim” diye soruyoruz ama hep en yakın dostlardan çıkıyor katil. Gerçek hayatta da katiller hep en yakınlar değil mi? Eş , kardeş, anne veya baba... Bunları okurken “bizim sonunmuz ne olur ? Böyle mi olacak” diye sormadan da edemiyor insan.
Sevgili dsotum,
Bu romanda konu güzel. Her başkomiser nevzat romanında “Başkomiser Nevzat her zaman katilleri yaklıyor ama neden eşi ve kızının katilini yakalayamamış?” sorusunu sorardım hep kendime. Bu romanda bu sorunun cevabını aldık. En güvendiği amirinin en çok kuysunu kazan “amir abi” olduğunu. Ancak romanda Ahmet ümit’in eski romanlarının tadını göremiyoruz. Mesela Bab_ı Esrar’daki derinlik, kurgu güzelliği bu romanda yok.
Sevgili dostum,
Bu romanda da sık sık haberlerde okuduğumuz “rus mafyası”, “roman mafyası” nın ne olduğunu da az çok öğrenmiş oluyoruz.
Sevgili dostum,
Filimlerde dizilerde sık sık gördüğümüz “uyuşturucu mafyası” bu romanda genişçe ele alınmış. Sadece ülkemizde değil, Irak ve Suriye ‘de nasıl çalıştıkları anlatılmıuş. Emniyet birimlerinin ülkemiz için Irak’ta ve Uriye’de nasıl canı pahasına hem terörle hem de oradakı coğrafi şartlar ile naısl mücadele ettikleri de.
Sevgili dostum,
Ahmet Ümit’in bu romanı, eski romanları gibi kitao dergisi eklerinde basında sanki hiç görülmemiş gibi yayın yapılmadı. Ya da benim gözümden mi kaçtı?Ama imza günleri söyleşiler romanın çıkmasının üzerinden 3 -4 ay geçmesine rağmen halen yoğun devam ediyor. Okurlar sanki bu romandan çok eski romanları imzalatıyorlar gibi görünüyor imza günü videolarına bakınca.
Sevgili dostum,
Ahmet ümit romanlarında kendisinin dediği gibi psikoloji var,sosyoloji var , tarih var, edebiyat var, polisiye var, aşk var, hayatta olan her şey romanlarında da var Ahmet ümit’in. Bu romanda da en büyük yardımcıları Ali ve Zeynep komiserler. Değişmez manevi evlatlar. Babalarını korur gibi koruyorlar. Bu iki karekter hayali olmasına rağmen okur ikisini de çok takdir ediyor benim gibi.
Sevgili dostum,
Romanın “Yırtıcı Kuşlar zamanı” adı da, dost görünen ama her fırsatta yırtıcı kuşlar gibi kendisine zarar vereceğini düşündüğü insanlara saldıran polis amirlerini, mafyayı tabir ediyor. Avına saldıran , parçalamaya çalışan yırtıcı kuşlar bizlerin hayatında da ne çok var. İnsanları kullanan, işi bitince de bir kenara atan yurtıcı kuşlar ne çok hayata baktığımız zaman.
Sevgili dostum,
Bugünlerde Ahmet Ümit romanlarını yeniden okuyorum. Yıllar önce okuduğum romanların çoğunu ayrıntılarını unuttuğumu görüyorum. Bugünlerde okuduum “Bayoğlu rapsodisi” romanı da insanların gereksiz mücadelelerini, birbirlerini gereksiz abarttıklarını, sorunları çözmek yerine karmaşıklaştırmak için çaba harcadıklarını , eşlerinden nasıl korktuklarını, çok insanın arkadaş ve eş dengesini tuturamadıklarını çoğu zaman arkadaşları ile eşleri arasında kaldıklarını bu romanda daha iyi anlıyor insan. Diğer romanlarını da sırası ile okumaya çalışacağım. Ahmet ÜMİT’İin. Yıllar sonra tekrar okumak daha faydalı oluyor kitapları.
Sevgili dostum,
Roman okumak insanın hayatı daha iyi anlamasına sebep oluyor. Hayatı olduğu gibi yansıtmaya çalışan, kahramanlarını doğal olarak resim çizer gibi kağıda aktaran ve gerçekten çok az farklı olan anlatım, okurda iz bırakıyor.
Sevgili dostum,
Bir yazar olarak bir kurgu roman yazdığımda, editörün okuduğu zaman gerçek zannatmesi, o ramanı okurun da benimseyeceği, kabulleneceği , okuyup da çevresine de okutacağı inancı oluşturuyor. Hayatın içinden yarı kurgu yarı gerçek romanlar okur nezdinde kabul görüyor işte.
Sevgili dostum,
Okurken de yazarken de samimi olmak, hem insanın hayatına artı değer katıyor, hem de eğer böyle mektuplarla, anlatarak çevresi ile paylaşırsa çevresine de artı değer katıyor. Ben bu romanı burada anlatırken büyük oranda romanı senin de anlamış olduğunu hissediyorum. Ylnız okumuş olmak için değil, anlatarak, mektuplarla yazarak başkalarına da anlatmak gerçek okumaktır. Ben böyle algılıyorum gerçek okumayı. Mektup olarak , yazılı olarak yazdığımız zamanda gelecek nesillere de bir güzel miras bırakmş oluyoruz işte. “Söz uçar, okumak unutulur , yazı baki kalır gelecek nesillere” diyelim.
Sevgili dostum,
Başlka kitap tanıtım mektuplarında bir arada olmak temennisiyle...