Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
bohun
bohun
@bohun

Gülüş'le Dolu Bir Düş

8 Ocak 2025 Çarşamba
Yorum

Gülüş'le Dolu Bir Düş

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

119

Okunma

Gülüş'le Dolu Bir Düş

Gülüş'le Dolu Bir Düş

Gülüş’le Dolu Bir Düş:

Bir sabah uyandığımda saat sabah sekize geliyordu. Esneyerek gerindikten sonra gözlerimi açtım, yine de uyanıp uyanamadığımı, etrafımdakilerin gerçek mi, yoksa zevk iniltilerinin, çığlıklarının yükseldiği tutkulu gece düşünün bir devamı olup olmadığına karar veremeyerek hareketsiz yatmaya devam ettim, düşü ayrıntılarıyla hatırlamaya çalıştım:

“Bir pazar sabahıymış, Gülüş’le dolu hayallerimle baş başa kendime kahvaltı hazırlıyormuşum: Kapımın zili çalıyor, bu saatte kimseyi beklemiyorum ama yine de , “kim bu saatte acaba?” diyerek istemeye istemeye kapıya gidip gözetleme deliğinden bakıyorum, merdiven boşluğunun lambası yanıyor, dürbünde gördüğüm sima bir bayan ama tam olarak tanıyamıyorum, sanki O’na benziyor gibi. Kapıyı açıyorum, karşımda gerçekten O; başında sadece gözlerini açıkta bırakan bir şal. Şaşkın bir halde birkaç saniye kımıldamadan ona bakarken bir şeyler söylemek istiyorum ama tek kelime söyleyemeden kapının aralığından içeri süzülüyor; bir giz gibi. Kapıyı kapatıp şaşkın fakat dudaklarımda mutlu bir gülümseme ile ona bakmaya devam ediyordum, O da beni aynı şekilde süzüyordu; gözü de gönlü de okşayan bir sevimliği vardı. Nihayet, göğsümde zonklayan bir çarpıntı, zor duyulan ve zevkten titreyen bir sesle, “sen beni öldüreceksin! ...” diyerek anlamlı sessizliği bozuyorum ve yumuşak ve esprili bir tonda, “Meğer şal da sana ne çok yakışırmış “diyerek şalını alıyorum. Heyecan dorukta ve özgürlüğün kucaklaşması iki bedende...

Sonra, neşe dolu, cıvıl cıvıl bir sesle “kahvaltım hazır mı ?” diyor. Mutfağa geçip birlikte kahvaltıyı hazırlıyoruz. Bu derin anlamlarla yüklü sihirli anların büyüsünü bozmamak için gerekmedikçe konuşmuyorum, O da öyle. Ama sürekli bakışıyoruz; gizli aşkımız dilimizde değil, gözlerimizde; Botan nehri gibi derin, Botan vadisi gibi yeşil gözlerinde yitiyorum... Kahvaltıyı hazırladıktan sonra mutfak masasında karşılıklı oturup şuradan buradan konuşarak tatlı bir sohbet havasında kahvaltı ediyoruz.

Kahvaltı bitiyor, O, kendinden emin, davetkâr, bana bakarak, “ Daha ne bekliyorsun, alsana beni, hadi, artık tamamen hazırım, al beni” der gibiydi. Hiç böylesine bir duygu seli akmamıştı üstümden bunca sene, inan bana hiç, ey okur sen de…

Sonra mı?
O gün dudaklarında yaşadım
O gün bedeninde gençtim
Ellerimin mutluluk dokunuşları,
Ruhunun derinliklerine iniş ,
Yüzündeki gülüş,
Belleğimde hiç silinmeyen imgen…”

Ey okur, senin anlayacağın, sonrası iyilik, güzellik... daha n’olsun!...
Ve ne yazık ki, bu bir düş!

Gerçek şöyleydi:

Yataktan kalkıp pencereye gittim: Siirt’te yine bir Şubat sabahı, ağır, sisli, nemli kış havası somurtarak bana bakıyor. Oysaki geceki düşüm ne kadar güler yüzlü, ne kadar derin anlamla yüklüydü…

Neyse ki, dostum Temel’in (aslında Temel sadece benim değil, Türkiye’de herkesin dostu, Karadenizli bir halk kahramanıdır) başından geçen bir olayı anımsayıp, “benden de beterleri varmış” diyerek kendimi avutmaya çalıştım:

“Karadeniz’in bir sahil köyünde –her sabah olduğu gibi- erkekler kayıklarına /takalarına binip balık avına giderler; tüm köy halkı -her zaman yaptıkları gibi- sahile inip onları “ bol şans, rastgele” dilekleri, dualarıyla uğurlar. Akşam olunca, sabah balıkçıları uğurlayanlar bu kez karşılama ve tabiî ki avlanan balıkları taşımak için kovalarını, leğenlerini alıp yine sahile inerler, ama ne gelen var ne giden! Derken bir zaman sonra ufukta bir taka görünür, iyice yaklaştığında içinde sadece Temel vardır ve Temel’in kafası gözü sargılar, üstü başı kan içindedir.
Köylüler sorar:
“- Ula Temel bu ne hal, niye sargılar içindesin, diğerleri n’oldi ?
- Onlar öldi, ben yaralı kurtuldim
- Niye öldiler, kaza midur?
- Kaza değil, kavga ettik; herkes birbirini öldürdi, beni öldürecek kimse kalmadi, kurtuldim
- Niye kavga ettiniz?
- Define bulduk, paylaşamadık
Köylüler bir zaman ağlayıp sızlarlar.
Sonra, birinin aklına gelir ve sorar:
” -Temel! bulduğunuz define nerde, bu kadar can kaybına değdi mi bari? Bir görelim “der
Temel, gayet sakin bir sesle:
- Biz define falan bulmadık, “MESELA DEDUK daaaa…”

Seni–düşte/hayalde de olsa- yaşamanın sevinci ve gülüşün dökülüyor dudaklarıma

Gündüzümde sen
Düşümde sen
Hayallerimde sen

Aşkımhayallerimvesen


Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gülüş'le dolu bir düş Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gülüş'le dolu bir düş yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gülüş'le Dolu Bir Düş yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.