- 76 Okunma
- 0 Yorum
- 5 Beğeni
Hoşgörü
Çok ağladık, gözyaşlarımızı tüketene kadar durmadık, duramazdık.
Ve dişlerimizi sıktık yıllarca uykuda, uykusuzlukta. Hâlâ sıkıyoruz sabahlara kadar, sıkılıyoruz artık bayatı yaşamaktan.
Geçmeyecek acılarımız, kök saldı içimizde. Geçmeyecek düşlerin önüne delirten gerçekler.
Düşlerimizin yorulduğu bir çağdayız, üst üstte vuran kabuslardan kanatlarımızı yitirdik.
Ne güzel teselliydi, "eden bulur." Hiç öyle değildi...
Ağrı içimizde, almış başını gidiyor, büyüdükçe büyüyordu.
Üzülecek ne var bu kadar, ne yok demiyorlar da. Şeytan ayrıntılarda gizliyse gizli, görmediğimizden değil, inanmak istediğimizden, inançsız tutunamadığımızdan sevdiklerimize, görmezden geldik tonlarca kusurlarını. Görmezden geldiklerimiz yığın olup da üzerimize yığılınca ve biz taşıyamaz hale geldiğimizden tek bir yük dahi, hoşgörüden doğan sömürgeyi de yıkamazdık tabi. Yaralıydık, kırıktı kolumuz kanadımız. Eski gücümüzü yitirdiğimizden koptu ipler, koptu sevgi bağları. Sömürülecek yanımız yöremiz kalmayınca çirkinleştiler, sırtımızdan indirdiklerimiz düşman mı oldu zaten öyle miydiler sorgusu başlayıp delirtti bu defa. Çektiğimiz âh derinleşti, göğüs kafesini parçalayacak şiddete ulaştı takatsiz kalışlarımız. Kandırılmış gibi göründüysek de kandırılmak istedik aslında. Sahi biz neden kandırılmak istiyorduk, ezik mi yetiştiriliyorduk? Neyin hoşgörüsü ya da hoşgörüsüzlüğü abuk subuk öğretiler…
Yanlış öğretilerin kurbanıydık ve kurtulamıyorduk kahrolası kodlarımızdan.
Bizi kırdılar da kimlerden korumalıydık kendimizi, kardeşlerimizden, arkadaşlarımızdan, eşlerimizden, sevgililerimizden, dostlarımızdan, komşularımızdan, çocuklarımızdan…
Yuh artık!
Sude Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.