- 372 Okunma
- 9 Yorum
- 18 Beğeni
Sen sözcüklerin damağını aç ben beslerim seni der gibi bakma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Cümlesi gergin bir seyyahın
kervan yorgunluğuyum
Yukarıda durup sen mi rendeliyorsun yağmurları vagonlarıma
Yoksa zaafını bilmediğim bir tanrının kızgınlığı mısın?
- en kötüsü de ne biliyor musun Süleyman
sırtına sen sürerler ve kendini helak eden bir tanrıya dönüşürsün
Hafız, yaprak barınma evi var mıdır? Dedim
‘’elbette ‘’ dedi
Sonra yanıma geldi. Soluğundaki telaş yorgun bir mevsimin ihbarını taşıyor gibiydi. O ihbarın sırtından inen harflerin tümüyle ‘’insana benzerler’’ dedi
Bir yaprak mezarlığımı var diye soracaktım çoktan gitmişti, serçeler şahidimdi
Şimdi, kim toparlayabilir barındığı yerin beklentisini
Dedik ve susmaya başladık zamanın içinden içliğimize doğru
Neler döküldü dilimizden dudağımızdan
Ne çok üşüdük ne çok korktuk bir cümleden sonrası yüzünden
Ellerimize mürekkep sürmeyeli ne çok olmuş
Uyuşmamış hani parmaklarımız
İşte o gün ile bugün arası dilimizden dökülen şiir olma telaşındaki cümlem ile cümlelerim
• Tuza banıp harf yutturmuş bana kavmim
Ki ben bu sebepten gözlerindeki ıslaklığa koşuyorum
• Kendi dağına ateş açan bir eşkıyaydı gözlerin
• İsrafil’in beklentisini sürüp alnımın kayalıklarına
Ebabillere taş kesiyorum aziz
• Sen acıyan yanımın alkış alan tanığısın
• Yüzümde makamı tükenmiş bir türkünün yorgunluğu çalınıyordu
• Aramızdan sızan bir kelimenin ne kadar hatırı olabilir yalnızlığa
• Belki de tanrının rengi siyahtı bu yüzden beyaz düşleri kullarına kurdurttu
• Açlığın vakit aralarında sesimin tok dönmeyişi değil miydin sen
• Yağmur senin sandığın gibi iki sevgilinin hüzünlü yürüyüşü değildi
O tanrının kendi dünyasına bulaşan kiri arındırma eylemiydi
• Özün etrafına çember kuran bir kabiledir şiir
anlamı üşümüş harflerin kutsandığı içsel bir ayin’dir
• Gidersen
• Ben rüzgara inanıp yağmur yoğuramam ki
Köyü boşaltılmış bir çocuk gibi anlamsız çıkarım yolculuklara
• Kısıp iki kas yatağını beni meraka sokmak nasıl bir adalettir rose
• Hiç bir müsait alanı kalmazdı
şu dolmuş doluşmuş yolculuğumuzun
• Aşk kalabalıkların toplanması değil
kalabalıksız kalmaların toparlanmasıdır
• -Genzim bir tuz uğultusu ağzımdan çıkan tek şey anlamsız bir yorgunluk
• -Zaman kendi dudaklarını kendi öpen bir bütün insan toplamıydı
ve yorgun dudaklarıma uzanıp toparlamalıydın insanlığı
• -ilk tanıdık rüzgârla yolluyorum harflerimin şehvetini
al ve yolla bana gözlerinin şerbetini
• -Hadım et tanrım çocukluğumu başka bir lisan doğurmasın zamana
• Yüreğin duyma belirtisi sızı değil mi?
• Her mevsim bir önceki mevsimin kabuğunu atar
• Ki adın kırk nasır olur harfe bölününce
• Şive bir oyundu damağımda, adını her andığımda hep kaybederdim..
• Kirlenmiş hiçbir harf adına doğrulmuyor şimdilerde
• Bir tel toka bin telin sırrını saklıyordu
• Bir bilsen
kaç yorgun ihbar var gözlerimde
• Şivesi yasak bir ırkın türküsüdür aşk.
• VE
Aç olan hiçbir insan samimi değildir dedi hafız
çünkü onlar sizleri kendi sofralarına göre şekillendirmek ister
• Oysa bedeni ve medeni bir suç işler zihniyetim sen değince
• Aynı kadehe dol diye eziliyor içimdeki üzüm
• Saçlarında uyuyan zamanlar biliyorum rüzgârla yüzüme savrulan
• Kaç yara kabuğu sarısına benzer
akşamüstü bitti bu şehirde
• Karıştır mecalimi var mı adı sana benzer bir takat
• Tanıdığım bütün kadınlar eşkıya gecelere ziynet
• Uzamış sakalın o tatlı kaşıntısıydı adını anmak
• Yağmur sizin sandığınız gibi iki sevgilin hüzün sağanağı değildi
O tanrının kendi dünyasına bulaşan kiri arındırma eylemiydi
• Ve öfkesi mahsur kalmış bir yüreğin ihbarını taşıyor gözlerin
• -mirim yandı ya yangın dı üstelik
ve şimdi korkuyorum adımlarımı atmaya
her şeyden geçtim de
külü dökülür diye korkuyor yüreğim
• -kim bilir derisi alınmış harfler kazıdım sırtıma
ki ardım kalabalık bir harf sessizliği
• -Ve ben ne zaman dönüp baksam külü de güzelleşiyor gözlerinin
• -Soran olursa
iki tanıdık kelimenin altına girip
bir türlü kaldıramadığım bir ses rengiydi adın derim
• Ki adın kırk nasır olur harfe bölününce
• Biliyorum
ve tanrıda biliyor
seni yazmak çürümüş iki harf etini kaybetmekti
• Saçlarında uyuyan zamanlar biliyorum rüzgârla yüzüme savrulan
• Durup durup kurcalama zihnimi tarih olup yeniden eskiyorum dudaklarında
• Ve sen
Soyun bana rose
Tanrı’nın düşürdüğü o ilk çehreye düşsün yüzün
Ve ben sana tas tamam başlayayım
Dün ve ertesinde
• -Üşüyorum
Tırnaklarımın altından iblisi öpüp geçiyor rüzgârlar
İblis üşüyor…
• -Hangi çıkarımdan çıkmazım olur gözlerin
• Ayağına naif bir tökez şimdi yaşam
Bilirsin ötesi iz, ötesi düş düşümü
Iraksız bir adın çoğunluğu
• Belki de tanrının rengi siyahtı
bu yüzden beyaz düşleri kullarına kurdurttu
• Körden gebe kalan bir gecenin çocuğudur yalnızlık
• Sonra duruyorum
ben durdukça
bir yurdun gözleri toparlanıyor
yüzümün yol üstü yalnızlığından
• Şimdi sadece yol ve rüzgar lazım limanlarınsa canı cehenneme
• Sana bir fesleğen kokusu
Birde yüreğin dingin sergilerinden
Kımıldayan bir alışkanlık
Bırakıyorum
• Sağdan hükümlü bin sol ağrısıyla ağırlıyorum seni
• Söylesene hafız
• Bunca sonbahar geçti de içimizden
neye ve nereye sığındı yapraklarımız
• Sahi
Saçlarına sonbahar uğrar mıydı şaré
Değişirken mevsimlerin
Kirpiklerini bir bankta
Bütün düşlerinle bıraktıktan sonra
Topuklarının sana kızdığı olur muydu hiç
• Şiir
sadece bir yokluğun izahıdır
bir kaç cümlenin kahkahasına aldanmaksa sefil bir mizahtır
• Fincan yatağı bir hatır telvesi bin kahır geçmişim
• Su yutkunuyorsa toprak
Bil ki çatlağındandır
• Şimdi yorgun bir dudağın hatırına senden bize giden en kısa yolu göster bana
• Göğü yüzüne düşenin, gönlü yola mı düşer
• Yokluğunda kaç yara kabuğu sarısına benzer akşamüstü
bitti bu şehirde bilmiyorum
• Sen değince Sur’unu arıyorum İsrafil’in
• Sağ halim üşürken solumdan mı düştün yine sen
• Bir ihtimalin sırtındaki yüktü gözlerin
• Kirlenmiş hiçbir harf adına doğrulmuyor şimdilerde
• Öyleyiz
kişisel menfaatlerin
ve fani açlığın
hüküm sürdüğü bir koca sürüyüz
• Nerden bilir ki annem ben büyürken
böyle kirli
öyle irili
günahlarımı
• -Dili dilimin tercümanıydı gölgesi düştüğü vakit gözlerinin
• Bir öykü rendeliyorum rüzgarın sırtına
Ve beni parça parça döküyor toprağa
• Bin telve yumağıdır gözlerin
É var gerisini sen düşün
• -o şehrin içine her daldığımda, insanlar kalabalık bir kanaatti bana
o şehirden geri döndüğümde ise yalnızlık zanaattı bana
• -sonra birbirinin sırtına yüklü birikintilerden toparlıyorum seni
• -Bağcıkları bağlanmamış o harflerin dağınıklığını toparlayan tek zaman dilimiydi adın
• -Karıştır mecalimi var mı adı sana benzer bir takat
• Körden gebe kalan bir gecenin çocuğudur yalnızlık
• Göçten dönen seyyahı selamlarken bakışlarım
o yorgunluğu terbiye ediyorum
• Şimdi bana
Şöyle eli ayağı kir dolu birkaç şair lazım
Geceye temiz birkaç harf düşsün diye
Mayısı yadırgayalım ve ya mayasını aşkın
• Oysa kül beyidir lisan konuştukça yitip giden
Cümle ile cümlelerim ve saygım ile teşekkürler
YORUMLAR
Bu yazılanların bir kısmı, kafamın içinde fokur fokur haşlanan düşüncelerin izahı olmuş, diye geçirdim içimden...
Anlatının tümünde bir dizi aforizma ön plana çıkıyor olsa da; yazarın, bir alıp veremediği var sözcüklerle, kendiyle ve rose ile. Hatta kendi kendiyle hesaplaşmaktan yorgun düşen bir bellek ve içine düşülen labirentten sıyrılmak, uzaklaşmak isteğiyle yükselen çığlıkta yer bulan göndermeler ki, yalnızlığa, anlaşılmazlığa, allah'a, vs yönelik...
Üzerinde düşünülecek, hatta tartışılacak çok sayıda ayrıntı mevcut. Örn:
"• Şiir
sadece bir yokluğun izahıdır
bir kaç cümlenin kahkahasına aldanmaksa sefil bir mizahtır"
Farklı estetiği ve kurgusuyla (biraz kısa olmasını dilerdim), döne döne üzerinde düşünülecek felsefi bir yazı.
Çok kutlarım, sevgili Şimo,
Saygım ile.
~ Ş i m o ~
Üç defa tüya diyip yediye ulaşıncaya kadar düğüm ekliyorum
Şaraptan yıl araklayan dilimi
Konukluğunun muhabbetine dağlıyorum
Yorucu ve uzun bu duygu yüküne üşenmeden eşlik etmişsin
Baştacısın eksik olma
Eywallah
Tüya
Teşekkür ederim kalemine, Şair.
Sanırım, bugün yazınızı okuyup okuyup duracağım. Hangi cümlede ne kadar kalacağımı inanın bende bilmiyorum. Düşün-deşmek üzerine yazılmış yazınızı kutlarım.
Saygı ile .
~ Ş i m o ~
sırtına sen sürerler ve kendini helak eden bir tanrıya dönüşürsün
Çok zarifsiniz teşekkürler
~ Ş i m o ~
• Biliyorum
ve tanrıda biliyor
seni yazmak çürümüş iki harf etini kaybetmekti
Ne güzel konukluk her dem saygım ile
Teşekkürler
Hayat.
Hayattan, hayat b'ekledik..
Sonra hayatın hayâ perdesi yırtıldı.
Gök gürledi sancıyla
Su ya kanamış toprak kan kusar mı?
Bilinmez ki Nur topu acılar doğurur.
Sol sözümüz gül açarken
Sağ, sağ olası tokat enseden
Terbiye mi eder çiçek bahçeden
Yoksa yaşanan güçlükler
Doyamadık zehirli iğneden
Yol, yollar git, gide uzunn, kısaldı.
İki günden, bir gün azaldı
Hasar geçmişi.
Bırakalım hayât âlemi
Şiir'e şiir yazalım
Gül olsun şifam reçeteleri
Kırk yıl hatırına
Portakal çiçeği kokusuyla
Kalsın.
Hürmetle sevgi selâmlar
~ Ş i m o ~
Eksik olmayın teşekkürler
Dün okuyup beğenmiştim
Sahi
Saçlarına sonbahar uğrar mıydı şaré
Değişirken mevsimlerin
Kirpiklerini bir bankta
Bütün düşlerinle bıraktıktan sonra
Topuklarının sana kızdığı olur muydu hiç
Yorumuma beğendiğim bölümü eklemistim
Hata oluşunca vakitsizligimden tekrarlamadim
Tebrikler
~ Ş i m o ~
Birde yüreğin dingin sergilerinden
Kımıldayan bir alışkanlık
Bırakıyorum
Konuk olan yüreğin üşümesin
Güzeldi, ne yalan yüzde 70-75 ini okudum, yoruldum be üstad okurken de.
Okuduklarım da sanki, birlerce kitabiyattan altı çizilmiş notların toplanmış halini çağrıştırıyordu. Bu yönünü sevdim. Bir yerde - de eki hatası ilişti gözüme hemen gözümü kapadım, artık işim olmaz de ve ki ile dedi iç sesim.
Şimdi düşünüyorum da üstad, yaşamımızda de ve ki ekleri gibi, kimi tıkanıyor bir yerde, bitişik mi yoksa ayrı mı...
Hiç duymadım ne zamandır hatta okumadım da kitaplarda, insalara iki harfli isim verildiğini... ne olur oysa, birine de denseydi diğerine de ki..
Yüzde yetmiş beş civarını okuduğum eseriniz üstad, çenemi düşürdüyse; geri kalanı da elbet okurum, belki gecenin sabaha seranat yaptığı belki de bir kamyon geçerken yoldan depremi hatırladığım bir an, sonra kaldığım yerden devam edemem. çünkü devam etmek kalmakla bir değil ki, kalan devam edemez, devam eden kalamaz sonuçta.. yani hep hareket ediyor her şey içimizde de dışımızda da... Tanrıcağıza da fazla yüklenmeyelim artık, o da pişman olmuştur insanları uzayın bir köşesine atıp çığlıklarını, iniltilerini homurtularını işitmekten...
En sevenine emanet üstadım.
Sürçi klavye ve gönül hatta zihin olduysa affola.
Y.
~ Ş i m o ~
Ne öğrettiysek onu yaşatıyor bize
Eksik olma
Eywallah
~ Ş i m o ~
konuk olan yüreğin üşümesin
kirlenmeden yazamıyoruz galiba
teşekkürler