- 97 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
KALDI MİRASI MİLYONLARDA
“Sel gider, izi kalır. Ama ne izdir ki bu selinden daha bir büyük, coşkulu, duygu üstüne duygu yüklü. Matematikteki üslü sayıların üslerindeki artış gibi kümülatif bir artış; sevgi öznesinde, vefa öznesinde, ortak göz yaşları denince, kavuşmanın derince hayallerinde bir büyümeyle.
Milletlerin tarihsel akışları içinde öyle isimler gelirler ki, ne geliş. Bedenleri yiter gider de eserleriyle nesilden nesile yaşamaya devam ederler. Bihassa da duygulara değmişse, dillerde ortaklaşa dizelerden bir ortak bir öykünüşe, empatiye evrilmişse, milletin malı da olabilmiş demektir.
Merhum sanatkar, besteci, yazar, şarkıcının en yansız ifadelerle özeti şu cümlelerle anlaşılabilir:
Toplamda dokuz defa Altın Plak Ödülü kazanan sanatçı sinema filmlerinde de yer alan kendi yazdığı şarkılarla ünlenmiştir. 30’dan fazla albüm ve 30’un üzerinde film yapan 1982 yılında ise kendi adına Ferdifon Plakçılık şirketini kuran sanatçı 2009 yılında da inşaat sektörüne girdi. Neredeyse sıfırdan zirvelerin de zirvesine çıkma başarısı gösteren sanatkar, kendini takip eden sevenlerine ilham ve motivasyon kaynağı da olabilmiştir. Kanıca ona göre azmin, sabırla çalışmanın, özverinin bir neticesi vardır. İnsanlar bir şekilde hedeflerine ulaşırlar. Yeterki yollarına devamda kararlılık gösterebilsinler. O, toplumun bütününe yönelik, sevgiye, güzelliklere dönük, birleştirendi bu anlamda. Caddede görünmeyi versin, trafik durur, konserinde mikrofonu izleyenlerine yönelttiğinde ise dünyanın en eğitimli, en gür, en samimi korosu can bulurdu. Bizlerden biriydi, kibirli değildi, halka inen, dinleyendi. Bu yönüyle yüreklerdeki izi oldukça derinlerde yer aldı.
Bir insanın vefatından sonraki toplumsal durum, o insanın nasıl yankılanmış olduğunu, nasıl anlaşılmış olduğunu ve topluma neler katabildiğini oldukça net gösterir şüphesiz. Bu anlamda bir hayranının aşağıdaki alıntıda yer alan davranışı bu yankılanışı ve anlayışı ne de güzel vurgulamaktadır:
“Serik’te yaşayan, Ferdi Tayfur hayranı pamuk şeker ve balon satıcısı Sait Kocakaya, sevdiği sanatçının 2 Ocak’ta Antalya’da tedavi gördüğü hastanede ölümünün ardından kent merkezinde kurduğu seyyar aracında ücretsiz pamuk şeker dağıttı. (www.ilerigazetem.com/tayfur-hayrina-ucretsiz-pamuk-seker-dagitti/112114/)
Günlük yevmiyeleriyle aldığı müzik çalarında merhumun şarkılarını dinleyerek hayata tutunan, motive olan bu genç, O`nun ölümünden sonra kendi imkânlarıyla farkındalık oluşturan bir örnekliğin de öznesi olmuştur. Sanatkarların toplumsal yapı bakımından elbette büyük misyoları vardır. Bu misyonun birleştiren, duyguda ortaklıkları çağrıştıran ve birlik ruhunu kamçılayarak empatik tutumu öne çıkaran oluşu, sanatın icrasında da gayet sade bir dil ile kitlelere ulaşmış olması son derece önem arz eden konulardır. Günün bazı şarkıcılarının dillendirdikleri ve halkın anlama sığasını zorlayan eserler bu anlamda uzun soluklu olamamışlardır doğal olarak. Tam da bu anlamda ta ki 1970`lerin kaleminden, yüreğinden çıkan ve halen de büyük tutkuyla dinlenen, söylenen şarkılarıyla merhum Ferdi, zamana yenilmeden dimdik de ayakta kalabilen nadir bir değerdir.
Bir röportajında topluma, sanata, hayata dair dikkate değer açıklamalarda bulunurken de şunları dile getirmiştir:…. “Benim korumam halkımdır. Halkın arasında tek başıma geziyorum.Sanatçıyız biz, kendimizi kimden koruyacağız ki? O yüzden korumayla gezenleri anlamıyorum. Ben hep söylüyorum, yine söyleyeceğim; sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur. Sanatçı aydındır, tüm menfaatlerini bir kenara koyup ülkesini düşünendir. Sanatçı milleti için, memleket için sanatçıdır.O tarafın, bu tarafın sanatçısı olunmamalı. Önceliğine milletinin çıkarlarını koymalı. Çünkü memleket yoksa bizim sanatçılığımız da bir işe yaramaz.” Yaratılıştan aldığı yeteneği tutkuyla icra ederken milyonların da gönlünde taht kuran merhum Ferdi, birimizin değil, hepimizin ortak paydasıydı bu anlamda.
(www.cnnturk.com/magazin/galeri/ferdi-tayfurun-yillar-onceki-o-istegi-dikkat-cekti-oldukten-sonra-hayatimi-film-yapmasinlar-2214313?page=2)
Daha ilkokullu yıllardayken kulağıma çalınan ve süreklice ve çoğunda da bilmeden dilime pelesenk olan “ Çeşme, Huzurum Kalmadı, Almanya Treni,….” birkaç mısralık ezgiler daha taş plaklı devirlerde öylesine yoğun da dinleniyordu ki, zamanla bu güzel hissiyatlar uyandıran, zaman zaman da zamanı durduran şarkıların tümünün sözlerini ezberden de söyleyebiliyordum. Bilinçaltımıza kadar işlemiş ve her nedense bu şarkılara pek itibar etmediklerini dile getirmekle birlikte kuytularda da bilhassa merhum Ferdi`nin şarkılarını dinlemekten de geri kalmayan azımsanmayacak kadar da bir grup vardı. Entellektüel yanlarından olsa gerek, arabeske bir müddet hor bakanların da bu rüzgârdan epey bir etkilendiklerini yine zamanla görmüştük çoğumuz.
“Sevenlerin değil, sevip de kavuşamayanların şarkılarını yazdım, okudum, yaşadım..” ifadeleriyle kendini tanımlayan eşsiz ses, arkasında milyonların hayranlığını, burukluğunu ve asla ölmeyecek eserleriyle de sanata vurduğu mührünü bıraktı adeta. Hasılatlar kıran filmleri, aşılamayan izleyici kitlesi ve her biri derince duygularla belleklere yerleşmiş eserleriyle bir devre değil, yürekten sevgiyi hissedebilen tüm devirlere iz bıraktı. Çok ses gelip geçti bu güzelim yurdun zemininden. Her birinin belli bir takipçisi, izleyeni, dinleyeni de vardı. O, çok yönden bir istisna olabilmeyi başardı.
Mesleğim gereği ne de çok yürek sızısı dinliyor, anlaşılmayı bekleyen, anlaşılmanın hazzını umut edenlerin anlayanı olmaya gayret ediyorum. Tam da bu noktada bizleri adeta bam telimizden yakalayan duygu insanı merhum Ferdi, her yaşanılan zemine uygun bir şarkısında bizlerden birini yaşıyor ve sanki terapi gibi de işlev görüyor kanaatindeyim. Evet, bu ülkenin çok ağır ekonomik sorunları var. Gençlik iş peşinde koşuyor. Emeklilerin geçim sıkıntısı, asgarî üretim içler acısı satın alma gücü,… Bunlar bir kenara, her şeyin üzerinde bir de anlaşılabilme, duyguları yansıtma ve yaşayabilme ihtiyacı da var kuşkusuz. Sadece karın doyurmak, bunun için mesleki doyumu elde etmek, yüksek gelirlere sahip olmak, varlılık hale gelmek de yetmiyor. Şu gönül yanımız sürekli biçimde dünden, bugünden bir acıyla pansuman istiyor. Yitirdiklerimiz, bir daha elde edemeyeceğimiz geçlik yıllarımız, çocukluğumuz, yaşama sevincimiz ve yarım kalan gönül maceralarımızın izlerine tercüman aramıyor muyuz? İşte burada benzersiz ezgileri, şaheser sözleriyle sanki bu dünyanın dışından ve fakat bizeyse ilaç gibi tesir eden o şarkıları dinlemek, mırıldanmak, bir enstrümanda çalabilmek ne büyük bir dışa vurumdur. Her ne şekilde olursa olsun, içimizde giderek büyüyen ve sağaltıla halinde duran bu yanımızın beynelmilel aracı olarak karşımıza çıkıyor benzersiz şarkılarında merhum Tayfur.
Ve aradan yıllar geçmiş, biz ise genç adam olmuşken, daha bir ilgi ve tutkuyla hayranlığa varan sevilerde ve belki de ötelerde bir ilgiyle takip ettik büyük sanat adamını. Dinledik, söyledik, çaldık şarkılarını, filmlerini izledik, doyamadık, doyamadı kimler izledi ve dinlediyseler. Benim Ferdi`m değildi O, gizliden veya apaçık herkesin Ferdi`siydi. Aramızdan ayrılalı henüz bir iki gün geçmesine rağmen, nasıl da yankı buldu bu acı haber tüm yurtta. O, her dinleyeni tesiri altına alan olağandışı müzik formatıyla daha yıllar yılı dinlenecek olan nadide bir isimdir.
Dedik ki çocukluktan geçliğe derken, albümlerinin neredeyse tümüne erişmiş, literatüründeki tüm şarkıları da yüzde yüze yakın oranda biliyor, seviyordum. Ne de çok dinlediğim, izlediğim konusunda aldığım eleştirilere gülüp geçtiğimi iyi hatırlıyorum. Her yıpratıcı eleştiriye “ Bir gün yeni nesiller de O`nu tutkuyla dinleyecekler şarkıları daha güçlü seslendirilecek” diyordum. Ben yanılmadım, yanılmam da mümkün değildi. Zamandan ve mekandan sıyrılarak ;derin bir ruhi yansıtışın, anlaşılmanın ve bu anlamda onlarca psikiyatrın kısa zamanda başaramayacağı işleri başararak , bizi; yeni güne, saate, aya, haftaya ve yıla hazırlayan, adeta resetleyen bu durum, o tılsımlı şarkıların koskoca topluma da terapi gibi geldiği anlamındadır .
O, sadece sevenlerin, her şeyin üzerinde sevgiyi özne kılanların, bu uğurda zamana meydan okuyanların ve fakat intikam, öfke, yakmak-yıkmak gibi hezeyanlara da kapılmamanın, teselliyi ezgilerde bulanların, duygu yüklerini kendinde taşımayı bir ömür vazife bilenlerin ortak paydasıydı. Sıradan hissiyatlarla o şarkıları anlamak ve değerleri hakkında hüküm vermek olası değildi elbette. Sanatının zirvesine nadiren ulaşan ve ölümü de öldürerek eserleriyle var olabilen sıra dışı bir değer.
Elbette ölmüş olan bedendir. Tarihimizin sanat zemininde olması gereken yeri çoktan almış, toplumun duygularına tercüman olurken, kimsesizlerin, boynu büküklerin, kader mahkumlarının, maddi engellerden ötürü hayal ettikleri sevgilere ulaşamayanların ve fakat o ulaşılmazı yüreklerine gömenlerin, masalsı bir zemindeki saf sevgilerin öznesi olarak “bu toprakların duygu insanı” denince de ilk akla gelecek olandır.
Katar katar gurbet yollarına düşmüş 1960`lı, 1970`li nesillerin bu anlamda can simidi, hissiyatlarının sözcüsü de olmuştur merhum Ferdi. Kalabalığın içindeki sessizlerin, kimsesizlerin, dağ başlarında sürü otlatan çilekeşlerin, nöbetteki askerin, sevda derdine düşmüşlerin teselliyi buldukları öznedir Ferdi. Hayatın iniş çıkışları içinde oldukça ağır duygusal bunalımlara düşenlerin bir şarkı marifetiyle resetlenişi esasında muhteşem de bir şeydir kanımca. Açmazdaki binlerce insanın bir şarkıyla yeniden doğmaları hayata, motive olarak yollarına devamları az şey midir? Kucak dolusu paralar dökenler bile bu anlaşılabilme hazzından mahrumken, bir radyo, teyp, telefon gibi teknolojilerden biriyle o eşsiz şarkılardan tam da duruma uygun olanın atmosferini hissetmek, üçüncü derece bir yanığı ilk derce yanıkmışçasına pansuman etmek gibidir kanımca.
Sanata, dolayısıyla da duygu ve düşünüşlere ve sonrasında da davranışlara yön verebilmek, toplum hayatında da bunların karşılık görüyor olması çok değerlidir. Eser vardır günlük, haftalık, yıllık ömre haiz ve eser vardır asırlarca değerinden yitirmeden ve hatta giderek değer kazanan. İşte, merhumu böylesine tutkuyla sevmenin, dinlemenin paydalarında şu gençlik çağının hezeyanları vardır, dersek abartı olmaz. O ilk tutulmaların, biteviye sevgilerin, derin izler açan hasretliklerin, özlemlerin ortak duygu ve düşünüşlerini notalara dökmüş, kendine has yorumu ve oldukça da benzersiz ezgileriyle çokça neslin öznesi olmaya devam edecektir.
Kendi çizgilerinde kelimenin tam da anlamıyla “çizgi ötesi” olabilmiş bir değerin kaybı elbette çok üzücü. Bu fanilikte sanatına tutkuyla bağlı kalabilmiş nadir öznelerden biri olarak adı daima hatırlanacaktır kuşkusuz. Tutkulu hayranlarından biri olarak kendisine Allah`tan rahmet diliyor, saygı ve minnetle de anıyorum. Bir Ferdi Tayfur`du esen rüzgârın adı, O artık bütün milletin ortak paydası. Mekânı cennet olsun!
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Üstadın kaleminden Ferdi Tayfur'un kısa ve öz hayat hikayesini okudum ve bir hayli bilgilendim. Böyle sanatçılar az bulunur. Allah'tan rahmet diliyorum. Işıklar içinde uyusun. Geride kalanlara başsağlığı diliyor, sizi de kutluyorum değerli dost.
Oğuzhan KÜLTE
Hislerime tercüman olan çok güzel ve okunması gereken bir paylaşımdı, emeğine ve vefâlı yüreğine sağlık diliyorum.
Ferdi Tayfur milyonların sevdiği, halka mal olmuş bir sanatçıydı.
Ben de çok sevdiğim için şarkılarını hatırlatan iki şiir paylaştım.
En kalbî selam, sevgi ve saygılarımla.
02 Ocak 2025 tarihinde vefat eden değerli sanatçı Ferdi Tayfur'a Allah'tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.